13.3 C
İstanbul
Perşembe, Mayıs 2, 2024

Almanya’da Sivil Toplum Kuruluşları (VAKIFLAR ve MESLEK KURULUŞLARI) – 4. PARÇA

1. Parça için bakınız: https://www.siyasalhayvan.com/almanyada-sivil-toplum-kuruluslari-1-parca/

2. Parça için bakınız: https://www.siyasalhayvan.com/almanyada-sivil-toplum-kuruluslari-dernekler-2-parca/

3. Parça için bakınız: https://www.siyasalhayvan.com/almanyada-sivil-toplum-kuruluslari-sendikacilik-super-sendika-dgb-3-parca/

 

4 – PDF – Dördüncü Bölüm – Almanya’da Vakıflar ve Meslek Kuruluşları

 

(DÖRDÜNCÜ PARÇA)

(NOT: Bu çalışma parçalar halinde paylaşılmakta olup, kaynakçası son bölüm ile birlikte verilecektir.)

 

2.3. Almanya’da Vakıflar

 

İlk olarak özetle vakıf kavramını, yine çalışmanın kapsamının dışına çıkmamak çabasıyla 2013 tarihli Dünya Vakıflar Konferansı’ndan yararlanarak açıklamak yerinde olacaktır. Söz konusu konferansta vakfın, Akdeniz kültürünün ortak bir özelliği olduğu vurgulanmıştır. Uygulamada Anglo-Sakson, Avrupa ve İslam hukuklarında kültürel çeşitlilikten kaynaklanan farklılıklar olduğu belirtilmiştir. Vakıfların salt kamu yararını gözetmeyip bir ailenin menfaati doğrultusunda idare edilebileceğini ifade eden Dr. Rupert Graf’a göre vakıf; “Verme, hatırlanma ve kişinin iradesini başka insanlara yansıtmasının bir aracıdır. Bu aracın varlıkları maddi olabileceği gibi düşünce de olabilir. Esnek bu anlamda süreklilik adına esnek bir yapıda olmalıdır.” Sonuç olarak, vakıf olgusunun temelinde bir takım ortaklıkların olduğu açıktır; fakat vakıf tanımındaki esas zorluk kültürel çeşitlilik, dini pratikler ve tarih içinde yaşanan toplumsal ve idari değişikliklerden kaynaklanmakta, bu da uygulamada farklılıkları ortaya çıkarmaktadır (Çevrimli vd. , 2013: 8 – 9).

Terim için, Türk Dil Kurumunun vakıf tanımına bakacak olursak: “Bir topluluk veya bir kimse tarafından belirli bir amacın gerçekleştirilmesi için belli koşullar ve resmi yolla tahsis edilen mal ve para varlığı. Çeşitli toplumsal alanlarda hizmet vermek, hayır işleri görmek üzere bir topluluk veya bir kimse tarafından bırakılan mülk ve paranın idare edildiği, ticari etkinlikleri dışında kurumlar vergisinden bağışık tutulan ve kâr amacı gütmeyen tüzel kişilik.” Açıklaması karşımıza çıkmaktadır.

Çalışmanın bu aşamasında Almanya’da vakıfların tarihsel gelişimi üzerinde durulmayacaktır. Bunun sebebi, sendikal gelişimin sivil toplumun diğer örgütleriyle hemen hemen paralel gitmesidir ve bu anlamda sendikacılığın Almanya’da ortaya çıkışı özetle ele alınmaya çalışılmıştır. Bu noktada Almanya’dan iki örnek: Friedrich Ebert Stiftung ve Heinrich Böll Stiftung tanıtılacaktır.

 

2.3.1. Friedrich Ebert Vakfı (FES)

“Friedrich-Ebert-Stiftung 1925 yılındaki demokratik seçimlerden sonra Almanya’nın ilk Cumhurbaşkanı seçilen Friedrich Ebert’in vasiyeti üzerine kurulmuştur. Basit bir zanaatkâr iken devletin en üst makamına gelen sosyal demokrat Friedrich Ebert yaşadığı siyasi çatışmalardaki deneyimler ışığında aşağıda belirtilen hedefler doğrultusunda çalışacak bir vakıf kurmuştur:

  • Toplumun her kesiminden bireylerin siyasi ve toplumsal eğitimini demokrasi ve çoğulculuk ışığında desteklemek,
  • Yetenekli gençlerin ailelerinin maddi olanaklarından bağımsız olarak yükseköğrenimden faydalanması için burs imkânı sağlamak,
  • Uluslararası uzlaşma ve işbirliğine katkıda bulunmak.

1933 yılında nasyonal sosyalistler tarafından yasaklanan ve 1947 yılında yeniden tesis edilen Friedrich-Ebert-Stiftung, hedefleri doğrultusunda kapsamlı faaliyetler yürütmeye bugün de devam etmektedir. Friedrich Ebert Stiftung sosyal demokrasinin temel prensiplerine ve fikirlerine bağlı kar amacı gütmeyen, kamu yararına çalışan, özel, bağımsız ve kültürel bir kuruluştur. Demokrasiyi, sosyal adaleti ve kalkınmayı dünya çapında teşvik etmek, barışa ve güvenliğe katkıda bulunmak, uluslararası dayanışma düşüncesini güçlendirmek, küreselleşmeyi dayanışma içerisinde şekillendirmek ve Avrupa Birliği’nin genişlemesini ve derinleşmesini desteklemek FES’in uluslararası çalışmalarının temel belirleyici hedefleridir. FES bu doğrultuda 100’den fazla ülkede ve Almanya’da faaliyet göstermektedir.

FES’in Berlin ve Bonn’da bulunan merkezleri, akademileri, eyalet ve bölge büroları ile ülke temsilcileri de dâhil olmak üzere toplam 620 çalışanı bulunmaktadır (2010 verileri). Ayrıca 90’ı aşkın yurt dışı bürolarının her birinde ortalama 10 kişi çalışmaktadır. Bütçesi,
Federal ve eyalet bütçelerinin desteği ile yaklaşık 137 milyon Avrodur (2010 verileri).

Faaliyetleri: 3.000’e yakın eğitim toplantısına, tartışma forumlarına ve çeşitli kongrelere yalnızca Almanya’da 2009 yılında 200.000 kişiden fazla katılım olmuştur. FES’in yurt dışında düzenlediği faaliyetlerin sayısı konusunda veri bulunmamaktadır.

Burslar: Toplam 2700 lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencisi desteklenmiştir.

Sahip olduğu kütüphane kurumun bir başka dikkat çekici özelliğidir. FES, Alman ve uluslararası işçi hareketini kapsayan 880.000 ciltlik en büyük özel kütüphaneye sahiptir.
Uluslararası İşbirliği

Demokrasi ve kalkınmayı desteklemek, barış ve güvenliğe katkıda bulunmak, küreselleşmeye sosyal bir boyut kazandırmak ve Avrupa Birliği’nin gelişimini ileriye götürmek Friedrich Ebert Stiftung dâhilinde yürütülen uluslararası çalışmaların temel hedefleridir. 100’den fazla ülkede bulunan temsilcilikleri aracılığıyla, Friedrich Ebert Stiftung, hem sivil toplum hem de devlet düzeyinde siyasi yapıların oluşmasını ve güçlendirilmesini destekler. Çalışmaların odağında demokrasi ve sosyal adaletin teşvik edilmesi, ekonomik ve sosyal kalkınmanın desteklenmesi, özgür sendikaların güçlendirilmesi ve insan hakları ile cinsiyet eşitliği mücadelesinin desteklenmesi bulunmaktadır.

Son yıllarda Friedrich Ebert Stiftung’ un çalışmaları dahilinde önemi artan konular özellikle küresel ve bölgesel sorunlar olmuştur. Avrupa bütünleşme süreci, Avrupa Birliği Komşuluk Politikası, transatlantik ilişkilerin geliştirilmesi ve küresel yönetişim ağlarının güçlendirilmesi Friedrich Ebert Stiftung’ un üzerinde özellikle çalıştığı konulardır. Vakıf aynı zamanda dünya çapında güvenlik konularında bölgesel işbirliği çabalarını, ekolojik sürdürebilirlik çalışmalarını ve sosyal kalkınmayı desteklemektedir. Yurtdışı temsilcilikleri ve partnerlerden oluşan uluslararası ağ sayesinde Friedrich Ebert Stiftung güncel siyasi sorunların ve mücadele alanlarının ele alındığı muhtelif toplantı ve konferanslar düzenlemektedir. Vakfın partnerleri arasında siyasi partiler, sendikalar, sivil toplum örgütleri, siyaset alanında araştırma yapan kuruluşlar ile devlet kurumları bulunmaktadır.” (festr.org).

 

2.3.2. Heinrich Böll Vakfı (HBS)

“Yeşiller hareketinin sivil toplum kuruluşu olan Heinrich Böll Stiftung, çalışmalarını yasal bağımsızlık içinde, açık fikirlilik esasına dayalı olarak yürüten toplam 16 eyalet vakfından oluşan federal bir vakıftır. Öncelikli amacı, yurtiçinde ve yurtdışında demokrasi ve toplumsal sorumluluk bilinci ile hareket ederek uluslararası diyaloğun gelişmesini destekleyen siyasi eğitim çalışmaları yürütmektir. Ekoloji, demokrasi, dayanışma ve şiddet karşıtlığı tüm çalışmalarına yön veren temel değerlerdir.

HEINRICH BÖLL KİMDİR?

Almanya’nın en önemli, en tanınmış yazarları arasında yer alan Heinrich Böll, İkinci Dünya Savaşı sonrası Alman edebiyatını başka hiçbir Alman yazarının başaramadığı ölçüde etkilemiş, ona adeta damgasını vurmuştur. Denebilir ki Böll kadar dünya genelinde anlaşılmış ve benimsenmiş başka hiçbir Alman yazarı yoktur. Heinrich Böll, 1972 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne lâyık görülmüştür. Bu ödül, Köln doğumlu yazarın sokaktaki insanın yıkım, acı ve umutlarını işlerken ve kalemini otoriteye, zorbalığa ve geçmişten taşınan suçluluğa karşı mızrak edinirken sergilediği dürüstlüğü, kişisel bütünlüğü ve ilkeli çağdaşlığına karşılık bir takdir niteliğinde de olmuştur.

YAŞAMI VE ESERİ

Federal Almanya Cumhuriyeti Edebiyatı’nın en önemli, en tanınmış simalarından biri olan Heinrich Böll (1917 – 1985) kendi deyimiyle “yaşadığı zamanın bir çağdaşı olarak, bir kuşağın başından geçenlerine, gördüklerine ve işittiklerine bağlı kalarak” Alman yakın tarihinin 20. yüzyılın ortalarına ait diliminin eleştirel bakışlı tarihçisiydi. Böll, romanları ve öyküleriyle 1972 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne lâyık görülmüştür.

YEŞİLLER PARTİSİNE YAKIN VAKIFLARIN TARİHÇESİ

Almanya Yeşiller Partisi, daha 1983’ten önce eyaletler düzeyinde partiye yakın vakıflara sahipti. Bu vakıflar da 1983’ten önce ülke düzeyinde bir vakıf oluşturmaya çalıştılar. ‘Kadınlar Vakfı” (Frauenanstiftung) kadın hareketinde yer alan kadınlar yüklenmişti. Hareket taslağının yüklenicileri ise Almanya Bağımsız Barış Grupları Konferansı (Bundeskonferenz Unabhängiger Friedensgruppen) ile Almanya Kalkınma Politikası Eylem Grupları Kongresi idi. Heinrich Böll Stiftung’u Kurma Girişimi Yeşiller Partisi’nin politikacılarından Lukas Beckmann ile Christa Nickels’in önemli katkılarıyla hayata geçirildi. Parti dışı olarak kabul edilen bu girişim 14 Eylül 1986’da Köln’de kurumsallaştı. 26 Temmuz 1988’de Regenbogen (Gök Kuşağı) adı altında bir vakıflar birliği kuruldu: Ancak eyalet vakıf temsilcileri daha erken bir tarihte, 1 Temmuz 1988’de, Buntstift-Föderation (Renkli Kurşun Kalem Federasyonu) çatısı altında birleşmişlerdi. 15 Ağustos’ta Yeşiller Partisi Federal Yönetim Kurulu, Regenbogen vakıflar birliğini kendine yakın siyasi vakıf olarak kabul etti.

Münferit vakıfların birleştirilerek Heinrich Böll Stiftung haline getirilmesi için gerekli çalışmalar 1996 yılında Mainz’ da düzenlenen federal parti toplantısında yapıldı. Kadın-erkek eşitliğini genel zorunluluk ve topluluk vazifesi olarak tüzüğe alınırken ayrıca gay ve lezbiyenlere karşı uygulanan ayırımcılığa karşı tavır alma yükümlülüğü getirilip göç politikalarına ilişkin meselelere öncelik tanındı. Kuruluş tasarıları oy çokluğuyla kabul edilirken kurulacak olan federal vakfın yeni adı “Heinrich Böll Stiftung” olarak belirlendi. Böylece yeni kurulan Heinrich Böll Stiftung, 1 Temmuz 1997’de başkent Berlin’in ta kalbinde yer alan tarihi Hackesche Höfe’deki yeni merkezinde çalışmalarına başladı.
1994 yılından beri Türkiye’de de faaliyet gösteren Heinrich Böll Stiftung derneği Türkiye Bürosu bu tarihten beri demokratikleşme, insan ve azınlık haklarının korunması, ekolojik esaslara uygun enerji, iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma, küresel ve bölgesel güvenlik politikalarının geliştirilmesine yönelik girişim ve çalışmaları destekleme ve teşvik etme gayretindedir.” (tr.boell.org).

 

2.4. Almanya’da Meslek Örgütleri

            2.4.1. Almanya’da Zanaatkâr Odaları

            “Almanya’da meslek kuruluşları, Zanaatkâr Odaları ile Sanayi ve Ticaret Odaları olmak üzere iki ana grupta örgütlenmiştir. Zanaatkâr mesleklerinde faaliyet gösteren girişimler Zanaatkâr odalarına kayıt olmak zorundadır. İşletmenin Zanaatkâr Odasına veya Sanayi ve Ticaret Odasına üye olması kanunda belirtilen meslek kolunda faaliyet gösterip göstermediğine bağlıdır. İşletmeler aynı anda hem Zanaatkâr hem de Ticaret Odasına üye olabilmektedirler. Bunun için işletmenin yaptığı faaliyete bakılmaktadır. Zanaatkâr işletmesi, zanaatkârlık işinin yanında ayrıca ürettiği mamullerin satışını da yaparak kazanç sağlıyorsa Ticaret Odasına da kayıt olmak zorundadır.

Almanya’da bölgesel düzeyde örgütlenmiş olan 53 zanaatkâr odası bulunmaktadır. Oda, üyeler tarafından seçilen bir başkan ve yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil edilir. Oda yönetim kurulu ve başkanı maaş almamaktadır. Oda iş ve işlemleri profesyonel yöneticilerce koordine edilmektedir.

Zanaatkâr Odalarının yanında, meslek gruplarının çıkarlarını korumak için kurulmuş “Mesleki Dernekler” olarak nitelendirebileceğimiz kuruluşlar da mevcuttur. Sayıları 6.000 civarında olan bu sivil toplum kuruluşlarına üyelik zorunlu değildir. Almanya’da Türkiye’de olduğu gibi Zanaatkâr Odalarına üyelik zorunludur. Bu zorunluluk zanaatkâr olan herkesin meslek eğitimi alması gerekliliğinden kaynaklanmaktadır. Üyelik aidatları ise yıllık 190 avro civarındadır.

Yaklaşık 1 milyon zanaatkârın bulunduğu Almanya’da 53 zanaatkâr odası bulunmakta ve bu odalardan en az üyeye sahip olanların yaklaşık 10.000 üyesi olduğu bilinmektedir. Ülke geneline bakıldığında ise bu sayı 30.000’e çıkabilmektedir. Odaların bu üye yapısına sahip olması aidat gelirlerinin yüksek olmasına ve dolayısıyla eğitim, danışmanlık, hukuk müşavirliği gibi hizmetleri üyelerine bedelsiz ve kaliteli olarak sunmalarına imkân tanımaktadır. Her bir odada ortalama 200 – 300 çalışan bulunmaktadır.

Zanaatkâr odaları, Türkiye’de olduğu gibi çatı kuruluş altında toplanmıştır. Almanya Ulusal Zanaatkârlar Konfederasyonu (ZHD), 53 oda ve 36 merkezi meslek birliğini bünyesinde bulundurmaktadır.” (Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, 2014: 17 – 18). Çalışmamız açısından çok kapsamlı bir araştırma olacağından zanaatkâr mesleğinin örgütlenmesi ile ilgili bu kadarlık bir bilgi ile yetinilmiştir.

 

2.4.2. Almanya’da Sağlık Alanında Faaliyet Gösteren Meslek Kuruluşları

            “Almanya’da sağlık alanında faaliyet gösteren meslek kuruluşları arasında hekimlere, diş hekimlerine, eczacılara, veteriner hekimlere ve 2003 yılından itibaren de psikologlara ait “odalar” bulunmaktadır. Yasa gereği, tüm bu sağlık çalışanları kendileri ile ilgili olan odalara “eyalet” (Land) düzeyinde üye olmak zorundadırlar. İlgili eyalet yasaları altında faaliyet gösteren bu odalar, mesleki, etik ve topluluk ilişkilerine ilişkin standartları tespit etmek suretiyle meslek içi eğitim ve akreditasyon ile sürekli eğitimden sorumludurlar. Bu faaliyetlerin federal devlet düzeyinde gerçekleştirilmesini temin etmek üzere eyalet dernekleri tarafından Federal Tabip Odası ya da diğer adıyla Alman Tıp Derneği gibi federal odalar kurulmuştur. Özel hukuka tabi olan federal odalar sadece tavsiyelerde bulunabilirler. Odalara üye olan sağlık mensupları, kendi emeklilik çizelgelerini tutma hakkı gibi birtakım özel haklara sahiptirler. Hemşire, ebe ve fizyoterapistlere ait bu tür odalar bulunmamaktadır. Bunun yerine gönüllü üyeliğe dayalı meslek odaları mevcuttur. Hemşirelere ait meslek örgütlerini bir araya toplayan Alman Hemşire Konseyi bir şemsiye örgüt olup, yasa gereği, hemşireleri etkileyen sağlık sigortası düzenlemelerine ilişkin kararlar ile ilgili olarak konseyin görüşü alınmaktadır.” (Şen, 2005: 1 – 2).

 

2.4.3. Federal Alman Sanayi Birliği (BDI)

Alman ekonomisinin çatı kuruluşudur. Federal Almanya’nın kuruluş ve gelişim tarihi ile yakından ilişkilidir. İkisinin de kuruluş tarihi 1949 olarak karşımıza çıkar. Alman ekonomisinin başarılı bir şekilde düzelmesinde, bugünlere gelmesinde oldukça etkili bir kuruluş olarak dikkat çekmektedir. Endüstri kuruluşları ve bu kuruluşlara benzer nitelikte olan kuruluşlar başarılarıyla global ekonomik pazarda son derece hızlı bir yükseliş/büyüme/başarı göstermişlerdir. Uluslararası finans krizlerinin yaşanmakta olduğu kriz ortamlarında hasar görmeden, ekonomik verileri korumak gerekmektedir.

BDI Alman endüstri sektörünün politika ile diyalog kurma kanalıdır. Bu sayede sektör ve şirketler korunmaktadır. Avrupa ve uluslararası alanda da sektörün önemli kuruşlarıyla diyaloğa geçilmektedir. BDI, aynı zamanda ekonomi politikaları üzerine önerilerde bulunan bir kuruluştur. Kısacası bu konularda uzman oldukları için konuyla alakalı her türlü meselede söz sahibi olmaktadırlar. BDI ekonomi politikalarının sürdürülebilmesi açısından yetkili bir kurumdur. Partiler, üst düzey yöneticiler, karar alma mekanizmaları ile temiz diyalogda bulunarak sektör ve yetkililer arasında doğru iletişim kurulması sağlanmaktadır.

Amaçları: “Uluslararası piyasalarda rekabet gücünün arttırılmasını sağlamak” olarak ifade edilmektedir. Almanya dünyanın en güçlü endüstrilerinden ve ekonomilerinden biridir ve aynı zamanda dünya pazarında güçlü bir yere sahiptir. Bu kabiliyetin devamlılığının sağlanması amaçlanmaktadır. Var olan potansiyelin güçlendirilmesi gerekliliği de amaçlardan biridir.

 

            2.4.4. Federal Alman Barolar Birliği (BRAK)

 

Alman Barolar Birliği bir çatı organizasyondur. 28 bölgesel baro birliğini ve bağlı tüm avukatları federal devlet sınırları içerisinde, Avrupa da ve Uluslararası Alanda temsil etmektedirler. Barolar birliği, siyasal iktidar ve karar mekanizmaları karşısında avukatların haklarını savunurlar ve onları korurlar. BRAK yaklaşık 50 senden beri aktif faaliyet yürütmektedirler.

Almanya’da hukukçuların Barolar Birliği’ne avukatlık yapabilmeleri için üye olma zorunluluğu vardır. Bunun dışında üye olunan tüm hukuk birlikleri gönüllüdür ve genelde de eğitim, seminer ve gelişim programlarında finansal destek sağladıklarından ötürü üye olunur.

Avukat hukukun bağımsız bir organıdır. Haklar ve yükümlülüklerle sıkı sıkıya bağlı olduğu için avukatlık diğer mesleklerden farklıdır. Avukat diğer hukuk kişileriyle örneğin hakim ve yargıçlarla eşit konumda olmalıdır. Objektif, bağımsız ve eşit haklara sahip olabilen avukatlar mesleklerini ancak bu şekilde daha doğru icra edebilirler. Barolar birliği, avukatlar üzerinde bir kontrol mekanizması değildir, aksine avukatların istek ve arzularını ön planda ve temelde tutan bir kuruluş olarak kendini tanımlamaktadır.

Barolar Birliği’nin merkezi Berlin’de olup, genel kurul tarafından seçilen bağımsız karar organı olarak yürütme organı burada görev yapar. Organ, genel kurul tarafından direkt seçildiği için demokratik bir yapıdadır.

 

 

– İ. Uygar TUL –

SON YAZILAR
İLGİLİ HABERLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.