21. Yüzyıl ekonomileri pastasında en büyük dilimler arasında enerji özellikle Avrupa’nın son zamanlardaki Rusya ile yaşadığı sorunlar nedeniyle ön plandadır. Rusya’nın Avrupa ile olan ilişkilerinde de öncelik enerji politikalarına aittir. Almanya’nın Rusya’ya karşı olan ağır yaptırımların –bir nevi- önüne geçmesi de Kuzey Akım Projesi ve Alman Ekonomisinin hükümete yaptığı baskılar göz önünde bulundurulursa yadsınacak bir örnek değildir. Ukrayna’nın ise Rusya ile her ne kadar komşuluk ilişkileri olsa da özellikle kriz zamanında Rusya’nın ön ödeme olmadan doğalgaz satışlarına koyacağı ambargo konuşulmaya başlanmıştır. Aynı şekilde Türkiye’nin de son günlerde imzalamış olduğu Mavi Akım Projesinin kapasitesinin artırılmasına ilişkin sözleşme ile enerji konusunda Rusya elindeki en etkili kartları en doğru şekilde oynamaya çalışmaktadır.
Ukrayna ile yaşanan krizde ise durum daha farklı gelişmiştir. Rusya’nın Avrupa Devletlerine olan enerji ihracı ancak bu ihracatın yarısından fazlasının Ukrayna üzerinden aktarımı konusu Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesini zorlaştıran etmenlerden birisidir. Ukrayna ile herhangi bir sıcak çatışma konusunda vanaların kapatılması gündeme gelecek olursa Avrupa da dâhil olmak üzere büyük bir zararın ortaya çıkacağı kesindir. Belki de bu yüzdendir ki Soğuk Savaş günlerinde bile SSCB vanaları kapatmamıştır. Doğalgaz vanalarının kapatılması uzun vadede Rusya bağımlısı ülkelerin yeni arayışlara girmesine neden olacaktır. Rusya’nın bu nedenle vanaları kapatması zor görülmektedir. Ancak bu demek değildir ki, olası bir kötü senaryoda Avrupalı Devletler alternatif arayışına girmemişlerdir. Örneğin Ukrayna’nın ters gaz akışı denilen düzenleme ile Avrupa’dan Gaz alımına başlamıştır. Fiyat olarak her ne kadar pahalı ve enerji Ukrayna için yetersiz olsa da Rusya ile olan krizde en azından enerji kartının zayıflatılması söz konusu olmuştur. Ancak Rusya önderliğindeki Ekonomik Birlik içerisinde yer alma konusunda olumlu görüşler öne sürerek, AB’yi reddeden eski Başbakan Mikola Azarov’un istifa etmesi ülkede Rus etkinliğinin sona ermesi anlamına gelmiş, Rusya bundan duyduğu rahatsızlığı suskunluğunu bozarak göstermiştir.
Krizin, Türkiye açısından değerlendirilmesi ise Taner Yıldız ve Medvedev buluşması ve Mavi Akım projesinin kapasitesinin artırılması uzun vadede stratejik anlaşmaların öneminin vurgulanması şeklinde olmuştur. Rusya’nın kriz durumunda bu kapasite artışındaki algı ise Batılı Devletleri pek memnun etmemiş görünmektedir. Rusya ile ilerleyen zamanlarda daha farklı projeler düşünüldüğünü söyleyen Taner Yıldız stratejik anlaşmanın sadece bir hükümet politikası değil devlet politikası olarak ortaya çıktığının vurgusunu yapmıştır. Ayrıca doğalgaz fiyatında indirime gidileceğinin de sözü alınmıştır.
ABD’nin, Rusya’ya karşı sanayi ürünlerine ithalat yasağı, askeri amaçla kullanılabilecek ürünlere getirilen yasaklar ve bilişim teknolojilerine getirilen kısıtlamalar göz önüne alınırsa bu krizde daha rahat olan taraf olduğu yadsınamaz. Sonuç olarak her ne kadar Kırım ve Ukrayna konusunda istediğini alamasa bile Rusya’nın Batılı Devletlerle olan ilişkilerindeki gerileme, aynı şekilde enerji bağımlılığına dikkatin çekilmesi ve alternatif arayışlarının hızlandırılması, Kaya Gazı gibi yeni enerji ürünlerinin daha çok dikkat çekmesini sağlamıştır. Bunun 2015 yılında piyasaya LNG formunda sürülecek olan Kaya Gazı ile ilişkilendirmek de mümkün olabilir.
Bir başka enerji kaynağı ise Arktik Bölge enerjisi, yani Kutup Bölgesinden üretilen enerjidir. Buna Avrupa Enerjisi de denilebilir. Norveç, İngiltere, Hollanda’nın gaz üretimi bir başka enerji kaynağı bölgeden söz edilmesini sağlayabilir. Ancak bu konuda da Rusya Soğuk Savaş sonrası baskılarını artırmıştır. Gerek kutup bölgelerinde buzulların erimesi durumunda kıta sahanlığının tekrar düzenlenmesi tartışmaları, gerekse İngiltere’nin bölgede uzun süredir emellerini çok açık şekilde belirtmesi ancak bunun Rusya çıkarları ile örtüşmemesi şeklinde birçok tartışma konusu meydana çıkmıştır. Arktik Bölgede önümüzdeki 10 yıl içinde bir enerji krizi patlak vereceği konuşulmaya başlanmıştır. Bütün bu konuları bir araya getirip sıralandığında ise durumun Soğuk Savaşı andırması söz konusudur.
Bu bağlamda;
Sonuç olarak, Rusya elindeki enerji kaynakları kozunu en etkili şekilde kullanmaya son derece kararlıdır. Bu durum Avrupa’nın soğuk bir kış geçirmesi ile karşı karşıya kalacak mıdır sorusunu akıllara getirmektedir. Arktik Bölgedeki tartışmaların bir provası olarak algılanabilir. Ancak Arktik Bölge konusunun daha sert geçeceğine dair söylemler haklı bulunabilir. Ukrayna krizinde ise Rusya Batı’ya güç gösterisinde bulunmuş hatta Emek Günü Kutlamaları ile Sovyetlere bir gönderme bile yapmıştır. Bunun Batılı Devletler tarafından bir soğuk savaş göstergesi olarak algılanması ise sorun teşkil etmiştir. ABD’nin bu krizden istediğini uzun vadede almış olduğunu da söylemek mümkündür. Sonuç olarak Rusya enerjisine bağımlı ülkelerin bu durumu gözden geçirmeleri sağlanmış, yeni arayışlara girildiği görülmüştür. Bu durumda ise ABD’nin belki de Kaya Gazı’nın LNG formunda piyasaya sürülmesi ile igili komplo teorileri ortaya atılabilir.
Yazan: Ahmet Aydın
Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkileri Bölümü 3. Sınıf
Bu yazı çeşitli haber yazılarından derlenmiştir.
Kaynaklar:
Finlandiya Haberi Arktik Bölge Haberi Avrupa Enerji Haberi Dış İşleri Enerji Politikaları Mavi Akım Haberi ABD Yaptırımları Haberi Ukrayna IMF Raporu Haberi Moskova Emek Günü Haberi Emek Günü Yürüyüşünün Etkileri HaberiUkrayna sokak savaşları ile ilgili bir haber videosu :