Öncelikle Türkiye’nin petrol ve doğalgazda ithalata olan bağımlılık oranlarına baktığımızda, bu oranların petrol için 2012 yılında %93, doğalgaz için ise 2012 yılı için %98,6 olduğu görülmektedir.
Petrol, Türkiye’nin her zaman için temel enerji kaynaklarından biri olmuştur. Petrol, Türkiye’nin Toplam Birincil Enerji Arzı’nın (TPES) %28’ini karşılamaktadır. Türkiye’nin petrol talebine geldiğimizde ise, talepte az da olsa bir artış gözlemlenmektedir. Ülkenin petrol talebi 2003 yılında günlük 637 bin varilden 2012 yılında günlük 670 bin varile yükselmiştir (Ancak 2009 yılında günlük 678 bin varilden, 2010 yılında günlük 650 bin varile bir düşüş yaşanmıştır). 2010 yılında ulaşım sektörünün, petrol tüketiminin %50’sini oluşturduğu görülmektedir. Türkiye’deki petrol üretimi ise düşüştedir. 2012 yılı toplam tüketimin yalnızca %6,7’lik bir kısmı, yani günlük 45 bin varil kadar bir üretim yerli petrolden sağlanabilmiştir.
2012 yılında Türkiye, günlük 712 bin varil ithal etmiştir, bunların günlük 392 bin’i işlenmemiş-ham petrol olup, günlük 320 bin varil kadarı rafine edilmiş petroldür. İthal edilen toplam ham petrolün %39’u İran’dan gelmektedir. Ham petrol ve petrol ürünleri genellikle tankerler ve uluslararası iki adet ana borudan taşınmaktadır (Borular, ülkeyi baştan başa geçmekle birlikte yıllık, günde 2,8 milyon varil ham petrol taşıyabilme kapasitesine sahiptir). Aynı zamanda Türkiye’de işler durumda olan toplam 4 petrol rafinerisi bulunmaktadır ve bu rafineriler günlük 610 bin varil petrol damıtabilmektedirler.
Türkiye’nin, Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) tarafından uyguladığı 90 günlük stok zorunluluğuna geldiğimizde ise, minimum stok zorunluluğunun endüstri sektöründe olduğu görülmekte. Buna bağlı olarak rafineriler ve yakıt dağıtım şirketlerinin en az 20 günlük ürün stoklaması gerekmektedir (Bir önceki yılın ortalama günlük satışlarına bağlı olarak). Diğer bir yandan da yıllık 20 bin tondan fazla yakıt tüketen tüketiciler de kullandıkları her tip akaryakıttan 15 günlük tüketimleri kadar stoklamak zorundadırlar.
2013 Ocak sonunda Türkiye, 61 milyon varil kadar petrolü elinde bulundurmaktaydı. Bu miktar Türkiye’nin 2011 yılındaki net ithalatı ile eşit olup ham petrol olarak elde tutulan stokun toplamının %55 kadarını oluşturmakta. Türkiye’nin acil cevap politikasında bu elde tutulan petrol stoku merkezî bir yer teşkil etmekte, bu acil cevap politikası (Herhangi bir enerji krizi anında UEA ile riskleri minimize etmek), diğer bir yandan da talep kısıtlaması yolu ile tamamlanabilir.
Doğalgaza geldiğimizde ise, Türkiye’nin TPES’sinde doğalgazın payında bir artış görülmekte (2011 yılında %32’ye yükselmiştir). Türkiye’nin gaz arzı gözle görülür bir şekilde 1987 yılında 0,7 milyar metreküpten (Günde 2 milyon metreküp), 2012 yılında 45,3 milyar metreküpe yükselmiştir (Günde 124 milyon metreküp). Yine 2012 yılında yerli gaz üretimi 0,63 milyar metreküp ile sınırlı kalmıştır. 2011 yılında ulaşım sektörü ise en büyük doğalgaz tüketicisi sektör konumundadır (Ülkenin toplam doğalgaz tüketiminin %48’ini oluşturmakta).
Türkiye’nin en büyük enerji sağlayıcısı, 2011 yılında ülkenin ithalatının %58’ini sağlayan Rusya’dır. Türkiye’de, işler halde olan dört adet uluslararası doğalgaz borusu bulunmaktadır (Bu boruların toplam itaşıdığı ithal gaz miktarı 46,6 milyar metreküp). Aynı zamanda yeni doğalgaz borularının ve sıvılaştırılmış doğalgaz terminallerinin kurulmasıyla gaz ithal etme yollarının çeşitlendirilmesi de planlanmaktadır.
Türkiye’nin bütün gaz güvenliği politikalarından en önemli olanları ve aşağıda belirtilenler, ülkenin uzun vadeli enerji talebi portföyünü çeşitlendirmekte. Bu politikalar; Orta Avrupa ve Orta Doğu’dan Avrupa’ya bir enerji merkezi oluşturmak, doğalgaz stoklama olanaklarını geliştirmek, sözleşmeli arzı azaltmak, son olarak da güç üretiminde yakıt yerine alternatif enerji kaynaklarına yer vermek.
Gaz ithal eden ülkeler, gaz stoklama kapasitelerini, ithal edilen miktarın %10’una eşit tutmalıdırlar. Türkiye, aynı zamanda, çalıştığı yakıtını değiştirebileceğimiz enerji santrallerini, yeteri miktarda ikincil bir yakıt da (Dizel gibi) bulundurmaya zoramakta.
Aynı zamanda BOTAŞ, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun denetimi altında, herhangi bir kriz anında piyasayı yönetebilecektir. Sorumlularının belirtilmediği bir doğalgaz arzının kesilmesi durumunda, BOTAŞ, gaz tüketimini, izleyeceği çeşitli yollarla azaltmaya ve engellemeye çalışacaktır.
Yenilenebilir enerji açısından ülkemize baktığımızda ise, hidroelektrik enerji ile birlikte, Türkiye’nin Toplam Birincil Enerji Arzı’nın %10’u yenilenebilir kaynaklardan sağlanmaktadır. Yöneticiler ise, 2023 yılında “elektrik üretiminin” %30’unu (Jeotermal santrallere yenilerini kurarak 600 MW’lık ve rüzgar enerjisine, yeni eklemelerle 20 GW’lık eklemeler yaparak) yenilenebilir enerjiden sağlamayı hedeflemekte.
Aynı zamanda Türkiye, iki nükleer santral kurarak, elektrik üretiminin %5’lik bir kısmını 2023 yılına kadar bu santrallerden sağlamayı hedeflemekte.
Yazan: İbrahim Yavuz KULAKLI
Kaynak: IEA- Oil & Gas Security, Emergency Response of IEA Countries, Turkey, 2013