İngilizcede “sneaker” olarak bilinen ve rahatlığı nedeniyle hem spor yaparken hem de günlük hayatımızda giydiğimiz spor ayakkabılar aslında ayağa geçirilen ve bir ip yardımıyla iki ucu birbirine tutturulan lastik parçalarıdır. Ancak son dönemlerde, özellikle de pazarlama teknikleri sayesinde, basit bir çift spor ayakkabı bile sanki insanüstü kapasitelere sahip bir nesneymiş gibi piyasaya sunulabilmektedir. Öyle ki Nike markası, eski bir reklamında, Michael Jordan’ın “evrenin en iyi basketbolcusu” olmasını sağlayan şeyin ayakkabıları olduğunu ima ederek Air Jordan ayakkabılarını pazarlamıştır:
Hâl böyle olunca spor ayakkabılar basit ayakkabılar değil de bir imaj ve kişilik ifadesi olarak kabul görmüşlerdir ve görmektedirler. Buna bağlı olarak uzun yıllardır koleksiyoncular tarafından biriktirilerek günümüzde on binlerce, hatta belki de yüz binlerce dolara, satılabilmektedirler. 2017 yılındaki bir veriye göre tüm dünyada yalnızca spor ayakkabı alımına yılda toplam 55 milyar dolar harcanmıştır.
Spor ayakkabı pazarı sadece ayakkabıların satışı ile bitmemektedir. Spor ayakkabıların kişiye özel yapılmasını sağlayan ve oldukça sanatsal olan iş alanları da doğmuştur. Örneğin Salvador Amezcua adlı şahıs, (bazıları NBA oyuncusu olan) müşterilerinin isteklerine göre müşterilerinin ayakkabılarını “kişiye özel” düzenleyerek hayatını kazanmaktadır.
Aslında spor ayakkabıların bu açıdan önemli bir pazar olduğu ve ekonomiye can verdiği söylenebilir. Ancak bu ürünlerin bir kişilik ifadesi olarak kabul görmesi ve koleksiyon malzemesi hâline gelmesi, fiyatlarının bazen lüks bir otomobil ile aynı seviyeye kadar yükselmesine neden olmuştur. Bazı spor ayakkabı modellerinin fiyatlarının bu derece artması çeşitli sorunları da beraberinde getirmiştir.
Spor ayakkabı pazarının bu derece pahalılaşması ve bazı spor ayakkabı modellerinin lüks kabul edilmesi, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) düşük gelirli bölgelerinde, pek çok insanın spor ayakkabı nedeniyle suç işlemesine neden olmuştur. Günümüzde hâlâ işlenmekte olan söz konusu suçlar soygun olabildiği gibi insan öldürme de olabilmektedir.
1985 yılında Michigan eyaletinin Detroit şehrinde henüz 13 yaşında olan Shawn Jones, 112 dolar değerindeki Fila marka ayakkabısı beş genç tarafından zorla alındıktan sonra, bu gençler tarafından vurularak öldürülmüştür. 1989 yılında Maryland eyaletinde aynı türden bir olay yaşanmıştır. O dönemde henüz 15 yaşında olan lise öğrencisi Michael Eugene Thomas, basketbol arkadaşı olan 17 yaşındaki James David Martin tarafından boğularak öldürülmüştür. Çıplak ayaklı cesedi öğrenim gördüğü liseye yakın bir ormanda bulunan Michael Eugene Thomas’ın öldürülme nedeni henüz iki hafta önce 115,50 dolara aldığı Air Jordan spor ayakkabıları olmuştur.
Spor ayakkabıdan kaynaklanan bu tür cinayetler yıllar geçtikçe maalesef daha da artmıştır. 2015 yılında GQ dergisinin yaptığı bir araştırmaya göre ABD’de her yıl spor ayakkabı yüzünden yaklaşık 1.200 kişi öldürülmektedir. Söz konusu cinayetler şarkılarda bile yer bulmuştur. Ünlü rap şarkıcısı Macklemore, Wings adlı şarkısında Carlos adlı bir arkadaşının erkek kardeşinin bir çift Air Jordan 4 için öldürüldüğünden bahsetmektedir (şarkıda bu anekdot “[…] and then my friend Carlos’ brother got murdered for his Fours […]” sözleriyle aktarılmaktadır).
Söz konusu cinayetlerden dolayı kimin suçlanması gerektiği sorusu ise maalesef cevapsız kalmıştır. Kimilerine göre ayakkabı üreticisi şirketler ve reklam şirketleri birinci derecede suçlu iken kimilerine göre bu tüzel kişileri suçlamak yanlıştır ve diğer lüks malları için nasıl insanlar öldürüldüğünde bu malların üreticileri suçlanmıyorsa lüks spor ayakkabılara bağlı cinayetlerde de üretici firmaları suçlamak anlamsızdır.
Spor ayakkabıların koleksiyon amaçlı biriktirilmesi ise insanlarda bazen hastalık düzeyine varmıştır. Öyle ki bazı durumlarda bir şahsın spor ayakkabı koleksiyoncusu mu yoksa istifleme bozukluğu (hoarding disorder) gösteren bir hasta mı olduğunu ayırt etmek ciddi anlamda zorlaşmıştır. Tuhaf bir biçimde Macklemore bile, yukarıda adı geçen şarkısının klibinin yayınlandığı tarihten birkaç yıl sonra, havalı görünmek amacıyla, kendi spor ayakkabı koleksiyonunu başkalarına göstermekte tereddüt etmemiştir. Bu spor ayakkabı çılgınlığı günümüzde ABD’ye has olmayıp tüm dünyada kendini göstermektedir ve bu çılgınlık o kadar dikkat çekmiştir ki 2015 yılında “Sneakerheadz” adlı bir belgesel-filme konu olmuştur.