Amerikan Şirketleri
Petrol endüstrisinin ilk büyük ismi, bütün petrol tarihine damgasını vuran ‘John Davidson Rockefeller’dir.
Kaliteli bir lamba petrolü elde etmek için petrolün arıtılması gerekmektedir. Rockefeller 1863’de, ‘Samuel Andrews’ adında bir İngilizle petrolü sülfürik asitle işlemden geçirerek temiz lamba petrolü üretmek amacıyla küçük bir arıtma yeri kurmuştur. Bu işlem ile lambalar is yapmamaktadır. Bu olay, o devir için büyük bir ilerleme sayılmaktadır.
Rockefeller, petrol ticaretinin büyük bir kazanç kaynağı olabileceğini, arama gibi pahalı ve riskli işlerin üstlenilmesine gerek olmadığı anlayışındaydı. Onun için ana konu, ham petrol üretmek değil nerede en ucuzu bulunursa satın almak, taşımak, stoklamak, arıtmak ve ürünleri en iyi yerde elden çıkartmaktı.
Rockefeller, ürünlerin standartlaşmasına çok önem veriyordu. Çünkü standartlaşma, tüketicinin güvenini sağlamakta, alıcıların bağlılığını sürdürmekte ve bu ürünleri yapan şirketin markasına değer kazandırmaktadır. Rockefeller 1870’te Cleveland’da günde 1500 varil arıtma kapasitesinde bir rafineri ile ‘Standart Oil Company of Ohio’ şirketini kurmuştur.
1877’den başlayarak ABD’nde Standart Oil Petrol şirketi; petrol piyasasına arıtma, taşıma ve satış alanlarında egemen olmuştur. 1900 yılına gelindiğinde şirket, Amerika arıtım ve ürünler satış kapasitesinin %90’ını eline geçirmiş bulunuyordu. Bu dönem boyunca Standart Oil, fiyatlarını hemen hemen sabit ve varil başına 70 sent ile 1 dolar arasında tutarak yeni rakiplerini caydırmayı başarmıştı. Bu dönemde Standart Oil altın çağını yaşamaktadır. Latin Amerika, Güney Afrika, Avustralya ve Avrupa’ya satış yapmaktadır. Çin’de Rockefeller, petrol lambalarını parasız dağıtarak Çinlilere lamba petrolü ile aydınlanmanın yararlarını öğretmektedir.1895’te Standart Oil’in çalışmalarının %70 i ABD’nin dışındadır.
Amerika Dışındaki Petrol Faaliyetleri
Shell Petrol Şirketi
1907’de, Avrupa’da bir İngiliz Şirketi olan ‘Shell Transport and Trading Company’ ile Hollanda Hindistanında petrir yatakları olan bir Hollanda ticaret şirketi ‘Royal Dutch’ birleşerek uluslararası büyük şirketler arasında yer almışlardır. Rockefeller stratejisinin tersine, Shell’in stratejisi basit olmuştur. Bu strateji; önce dünyaya dağılmak, ikmal kaynaklarını ele geçirmek ve sonra ham petrol kaynaklarından başlayarak taşıma uzaklıklarını kısaltmak yoluyla tüketim piyasalarını en düşük maliyetle beslemek şeklindedir.
1.Dünya Savaşı’nın sonunda Royal Dutch grubu gelişmesinin en üst noktasına varacak ve dünya üretiminin %63’ünü sağlayan ABD dışında kalan dünya petrol üretiminin %75 inin sahibi olacaktır.
Rus Petrolü
Rusya’da Bakü petrolünün tarihi eskidir. Petrol burada daha 10.yüzyılda biliniyordu. İlk aramalar 1872’den sonra Hazar Denizi’nin kıyısında başlamış, bazı kuyularda 150 metreye kadar inilmiştir.1880’de bu bölgede 1 milyon ton üretim yapılmıştır. Bu üretim 1890’da 4 milyon tona ulaşmıştır. Bu arada 1883’de Hazar Denizi’ni Karadeniz’e bağlayan demiryolunun tamamlanmasıyla Rus petrolü, Avrupa’ya daha kolay ulaşma olanağını bulmuştur. Becerikli bazı sanayiciler özellikle Nobel Kardeşler(dinamitin mucidi Alfred Nobel’in iki kardeşi),buradaki yatakları geliştirmeye çalışmışlardır.
O günlerde Avrupa, Rockefeller için de önemli bir piyasadır. Böylece, Standart Oil ile Nobellerin tüm petrol çalışmalarını toplayan Bronobel arasında kaçınılmaz bir savaş başlamıştır.
Fakat Nobeller Avrupa piyasasını ele geçirmek için verdikleri mücadeleyi kaybetmişlerdir. Bu yenilgi kuşkusuz Rus petrolü için hiçbir zaman Standart Oil’inki kadar ikmal güvenliği sağlanamamasından kaynaklanmıştır.
1918’de Rus petrolleri ulusallaştırılmıştır. Bu sırada Bakü’deki yabancı sermayanin %68 i İngiliz ve %20 si Fransız idi. Bu ulusallaştırma, Shell için büyük bir darbe olmuştur. Çünkü o sırada petrolünün %50 si Bakü’den geliyordu.
İran Petrolleri
1901 yılında Kanadalı William Knox d’Aey, İran şahından petrol için bir imtiyaz koparmış ve aramalara başlamıştır. Ancak uzun ve pahalı aramalar yıllarca bir sonuç vermemiştir. d’Arey tam cesaretini ve özellikle sermayesini tüketmekte olduğu bir sırada petrol bulmuştur.
1909 yılında Tahran Hükümetinden alınan petrol imtiyazlarına işlerlik kazandırmak amacıyla ‘Anglo-Persian Oil Company’ kurulmuştur. Yeni şirket üretimini Basra Körfezi yoluyla taşımayı seçerek, bu körfezde 1912’de Abadan Rafinerisi’ni kurmuştur. Birinci Dünya Savaşı’nın başlarında İngiltere, denizlerin denetimini elinde tutmak için donanmasındaki gemilerle daha fazla hız sağlamak amacıyla kömür kazanı yerine motor koymak istemiştir. Bu durum düzgün ve güvenli petrol ikmallerini gerektirir. Burada en iyi çözümün, İngiliz Amiralliğinin çoğunluk hissesini alarak, aktif bir petrol şirketine girmesi olduğuna karar verilmiş ve Amirallik 1914 Mayısında Anglo-Persian Company’nin %51 hissesini ele geçirmiştir. Böylece İngiliz Devleti, İran petrol yataklarının işletilmesinin parasal yönünü de üstlenmiş, buna karşılık, uzun sürede uygun fiyatlarla petrol sağlanmasını güvenceye almış oluyordu.
Anglo-Persian Oil Company, İran petrollerinin 1954’de ulusallaştırılmasından sonra adını British Petroleum(BP)olarak değiştirmiştir.
Ortadoğu Petrolleri
William d’Arey bir yandan İran petrol kaynakları ile ilgilenirken, diğer yandan Osmanlı İmparatorluğu’nu da gözden kaçırmamaktadır. Ne var ki, burada Shell’in ve aynı zamanda Bağdat demiryolu inşaat projesine de ilgi gösteren ‘Deutsche Bank’ rekabetiyle karşılamıştır. Gerçekten, İran petrolleri uzun süre İngilizlerin tekelinde kalırken Ortadoğu, özellikle Irak, başlangıçtan itibaren güçlü Avrupa ülkelerinin rekabet alanı olmuştur.
Yeni Zelanda’lı jeolog binbaşı Frank Holmes, Bahreyn’de su ararken petrole rastlamıştır. Zamanın jeologlarının tezlerinin tersine beklenmedik bu buluş, yeni imkanlar yaratmıştır. Frank Holmes, bir dizi imtiyaz alarak bir şirket kurmuştur. Daha sonra da Kuveyt, Bahreyn ve Arabistan’daki bütün haklarını Gulf Şirketi’ne satmıştır. Gulf, Anglo-Persian ile birleşerek 75 yıllık bir imtiyaz elde etmiştir. Bu ortaklık 1938’de efsanevi ‘Burgan Petrol Sahası’nı keşfetmiştir.
Meksika Petrolü
Tarihi açıdan Meksika, petrol üreticilerinin ümitlerine cevap vermiş ilk ülkedir. İlk imtiyazlar 1902 yılında alınmış, üretim 1910 yılında başlamıştır.1920 yılında Standart Oil of İndiana ve Shell bu ülkede 24 milyon ton/yıl petrol üretiyordu. Bu üretim, o devirde ABD’nden sonra(61 milyon ton)ikinci sırada geliyor ve dünya üretiminin dörtte birini oluşturuyordu.
Meksika, 1917’de benimsediği devrimci anayasa ile bütün toprakları, yeraltını ve suları ulusal mülk ilan etmiştir. Bundan endişelenen şirketler, arama ve geliştirme harcamalarını kısarak üretimi hızlandırmış, böylece yatakların zorlanmasına sebep olmuşlardır.
Meksika, petrol şirketlerine karşı direnmeye cesaret eden ilk üretici ülke olmuştur. Hükümet, 1917 Anayasasına dayanarak petrol şirketlerinde çalışan Meksikalı personel için bir takım sosyal haklar ve özellikle karlarından pay istemiştir. Ancak, bu hükümlerin 1917’den önceki imtiyazlara uygulanamayacağını ileri süren şirketler bütün taleplere karşı çıkmışlardır.
Venezüella Petrolleri
1920’de Shell, Maracaibo gölünün tamamını kapsayan bir imtiyazı devralmış ve burada petrol bulmuştur. Böylece deniz petrolü hakkında bir şey bilinmediği bir dönemde, sondaj kulelerinin çoğaldığı, üretimin hızla arttığı görülmüştür. Bu Shell için büyük bir başarı olmuştur.
1935’den sonra gelen askeri rejimler, Meksika örneğinden ders alarak ulusallaştırmadan uzak durmuşlar, fakat kamuoyunun baskısı sonucu şirketleri daha ağır vergilemeye yönelmişlerdir.1948’de şirket kazançları üzerinden %50 oranında vergi alınmaya başlanmıştır. Bu uygulama, daha sonra hızla yayılacak olan 50/50(fifty-fifty) rejiminin Venezüella’da gerçekleşen ilk örneğini teşkil edecektir.
Yazan: Burak TATLISU
Kaynak: F. Behçet Yücel, “Enerji Ekonomisi”, 1994