Medeniyetin beşiği olarak adlandırılan Mezopotamya’nın kuzeyinde bulunan, binlerce yıl boyunca çeşitli kültürlerin etkisinde kalmış olan ve bunun yansımaları mimarisinde belirgin bir şekilde görülen tarih şehri Mardin; özel bir kent, hatta farklı bir dünya…
Dicle ve Fırat nehirlerinin suladığı Mezopotamya Bölgesi’nde yer alan kayalık bir tepenin yamacına kurulmuş olan Mardin; tarih boyunca farklı dinlerin, farklı kültürlerin, inançların merkezi olmuş gizemli bir şehir. Tarihî İpek Yolu üzerinde bulunan en önemli duraklardan biri olması da, şehre olan ilgiyi daha da arttırıyor.
Toprak rengi kent; hoşgörünün merkezi olmasının yanısıra dokusu, yaşam tarzı, günlük hayatı ile zamana direnerek tüm ihtişamı ile ayakta durmayı başarıyor.
Adı Nereden Geliyor?
Şehrin adı Süryanice “kaleler kenti” demek olan “Marde” den gelir. Romalılar’ın Süryanilerden alarak “Maride” dedikleri şehre Araplar “Maridin” dediler. M.Ö.4500’ den başlayarak Aramî, Süryanî, Aramî/Süryanî Subarî, Sümer, Akad, Babil, Mitanniler, Asur, Pers, Bizans, Araplar, Selçuklu, Artuklu, Osmanlı hakimiyetine girmiştir.
Mardin’in Evleri
Şehrin kesme taş işçiliğiyle yapılan evleri dikkat çekmektedir. Süryanî ve Ermeni mimarisinin tipik örnekleri olan bu evler ve İslam mimarisinin oluşturduğu cami ve medreselerle Mardin, bir açık hava müzesi görünümündedir.
Mardin kenti, temel yapım malzemesi olarak kolay işlenebilen sarı kalker taşının kullanıldığı, çeşitli motiflerle bezenmiş geleneksel evleriyle ünlüdür. Bölgedeki çok sayıda ocaktan çıkarılan sarı kalker taşı, yapı üretimine egemen olmuştur; kapı, pencere, asma kat gibi zorunlu kullanımların dışında ahşap işçiliğine yer verilmemiştir.
Evleri, 4 metre yüksekliğe ulaşan duvarları çevirir ve bu duvarlar evleri sokaktan ayırır. Bu duvarlarla sert iklime karşı korunma sağlanır. Yazlık denilen iç avlu veya bahçede, eskiden ahır olarak kullanılan, günümüzde ise depo işlevi gören mekânlar yer alır. Eyvan, yazın yaşamın geçtiği bölümdür. Mimaride önemli bir yere sahip olan eyvan ve revak gibi yarı açık kısımlar, özellikle batı güneşine karşı gölgede kalacak biçimde yapılmıştır. Mardin evlerinin en önemli özelliği taş işçiliğidir. Kapı ve pencereleri sütuncuklar, kemerler ve değişik motiflerle süslenmiştir. Merkez yerleşim, 1979 yılında kentsel SİT ilan edilmiştir.
Melik Mansur Medresesi
Mardin gezisine gelen çoğu turistin yoğun ilgisini çeken Melik Mansur Medresesi, Haliliye ve Şeyh Aban isimleriyle de anılmaktadır. Melik Mansur Medresesi’nin kitabesi günümüz kadar gelememiştir.
Şah Sultan Medresesi
Şah Sultan Medresesi Mardin’in tarihine ışık tutan yapılarından biridir. Yapı, diğer tarihi mekânlara oldukça yakındır ve ulaşımı da bir o kadar kolaydır. Şah Sultan Medresesi, Tekke Mahallesi’ndedir. Akkoyunlu İbrahim Bey’in eşi Şah Sultan tarafından inşa ettirilmiştir. Medresenin kitabesi bulunmadığından dolayı yapıldığı tarih hakkında kesin bir bilgi yoktur. Mimari yapısından XV.-XVI. yüzyıllar arasında inşa edildiği anlaşılmaktadır.
Muzafferiye Medresesi
Muzafferiye Medresesi, Artukoğulları’ndan Melik Muzaffer Karaaslan tarafından inşa edilmiştir. Medrese’nin kitabesi günümüze kadar gelemediği için yapılış yılı bilinmemektedir. Fakat XIII.- XIV. yüzyılları arasında inşa edildiği tahmin edilmektedir. Muzafferiye Medresesi’nin yapımında siyah beyaz taşlar kullanılmıştır.
Mardin Ulu Camii
Ulu Camii’nin hangi tarihte yapıldığı bilinmemektedir. Yani elde yazılı bir kaynak bulunmamaktadır. Fakat caminin kapısında 1190 tarihinde yapıldığı yazmaktadır. Mardin Ulu Camii, ilk yapıldığı sırada iki minareye sahiptir. Günümüze ise yalnızca bir minaresi gelebilmiştir. Mardin Ulu Camii, dört büyük mezhep olan Hanefî, Şafî, Hanbelî ve Malikî’ye hitap etmektedir. Aynı zamanda minarelerinde cennetle müjdelenmiş on sahabenin ismi yazmaktadır.
Savur Kapı Medresesi
Savur Kapı Medresesi’nin yapılış tarihi hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte; Artukoğulları Dönemi’nde, XIII.- XIV. yüzyıllar arasında yapıldığı tahmin edilmektedir. Savur Kapı Medresesi günümüzde harap bir halde olsa da görülmeye değer yapılar arasında olmaya devam etmektedir.
İzozoel Kilisesi
İzozoel Kilisesi, şehrin tarihi turistik alanlarından biridir ve kesinlikle görülmeye değer bir yerdir. Altıntaş Köyü’nde bulunan kilise, taş işçiliğinin en güzel örneklerindendir. Görkemli görüntüsü ve eşsiz ihtişamıyla ziyaretçilerini büyüleyen bir yapıdır. 6. yüzyılda yapıldığı bilinse de, 8. yüzyılda yapıldığına dair iddialar bulunmaktadır.
Gurs Vadisi
Bu vadi pek bilinmese de gidip görenleri gerçekten kendine hayran bırakmaktadır. Özellikle bölgenin yerli halkı, sıcak ve boğucu havalardan kaçıp Gurs Vadisi’ne gelmektedir. Merkezlerde hava sıcaklığı 45-50 dereceyken, vadide sıcaklık 30 dereceye kadar düşmektedir.
Dara Harabeleri
Geçmişte Mezopotamya’nın çok ünlü bir şehri olan Dara, şu anda küçük bir belde olarak yaşam tarihine devam etmektedir. Buradaki su sarnıçları, su değirmeni, tiyatrosu, kilisesi, köprüsü, çarşısı, tophanesi ve 40 metre derinliğe sahip olan yeraltı şehri, etkileneceğiniz ve gezeceğiniz detaylar arasındadır. Keşiflerle dolu Dara Harabeleri, Darxis tarafından M.Ö. 530-570 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Aynı zamanda yapılmasının ardından önemli medeniyetlere de ev sahipliği yapmıştır. Üstelik bu gizemli yerleşim alanı, Mezopotamya’nın ilk barajının bulunduğu yer olarak da bilinmektedir.
Telkâri Sanatı
Telkâri, Mardin yöresine ait bir gümüş işleme sanatıdır. Ankara’nın ilçesi olan Beypazarı’nda telkâri sanatı geliştirilerek, altın ve gümüş takıda değişik süsleme ve desenlerle günümüze kadar getirilmiştir. Telkâri ince gümüş tellerin birleştirilmesiyle yapılmaktadır. Bu işlem türü çok eski olup, milâttan önce 3000’lere dayanmaktadır. Ortadoğu’da ortaya çıkmıştır. Dönem dönem geniş uygulama alanları bulmuştur. Ortaçağ’da Barok Dönem’de, 800’lerin sonu 900’lerin başı arasına Sicilya ve Venedik’te kullanılmıştır. Bir altın veya gümüş tel ya da levhadan, özel bir alet ile elde edilmiş tane veya kürelerden ibaret olan telkârideki aynı optik etki, aynı kalınlıktaki 2 ya da daha fazla telin örülmesi ile elde edilebilir. Bu kürelerin sırasıyla kaynak ile örülmesine granülleşme denmektedir ve Etrüskler tarafından en üst seviyeye getirilmiştir. Telkâri, tamamen elde yapılan bir işlemdir. Bu amaçla teller kendilerinin etrafında oval, yuvarlak vb. şekiller oluşturularak sarılırlar.
* Bu makale, gerekli izinler alınarak, “Africa Time” adlı derginin 2014 Kasım sayısından alıntılanmıştır.