Maskülinizm (veya “Maskülizm” [1] ) kavramı aslında bir düşünce akımıdır. Kanada’da ortaya çıkmış olan söz konusu düşünce akımı feminizme karşı doğmuştur ve şekillenmiştir. [2] Her ne kadar çeşitli biçimlerde ve seviyelerde tanımı mevcut olsa da maskülinizm, genel hatlarıyla, “ataerkil bir toplumun var olmadığını savunan düşünce akımı” olarak tanımlanabilir. Çünkü maskülinistler eski dönemleri ve özellikle de günümüzü anlatırken “ataerkil toplum” kavramının kullanılmasını yanlış bulmaktadırlar. Maskülinistlere göre “erkeğin tiranlığı” diye bir şeyden bahsetmek mümkün değildir.
Maskülinistler, günümüzde, feminizmin giderek güçlendiği ve pozitif ayrımcılığın giderek arttığı toplumda erkeklerin değil kadınların ön plana çıktıklarını savunmaktadırlar. Onlara göre içerisinde bulunduğumuz yüzyıl erkeklerin değil kadınların yüzyılıdır. Bu nedenle de günümüzde aslında kadınlar değil, erkekler acı çekmektedirler.
Maskülinistlere göre günümüz erkeği, kadınların baskın olduğu bir toplumda ezilmektedir ve ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Örneğin boşanmalarda çocukların vekâletlerinin genellikle annelere verilmesi veya ilişkilerde erkeklerin maruz kaldığı şiddetten bahsedilmemesi maskülinistler için birer “ayrımcılık” göstergesidir. Buna bir dur demek için “Adalet Babaları (Fathers 4 Justice)” v.b. maskülinist pek çok sayıda grup dünyanın pek çok ülkesinde faaliyet göstermektedir.
Kimilerine göre yalnızca eski günlere dönmenin hayalini yaşayan ve bu nedenle “fantezist” olarak kabul edilen maskülinistlerin teorik temelini geliştiren ve düşüncelerini metodolojik bir biçimde sunabilmelerini sağlayan Jordan B. Peterson gibi akademisyen liderleri de bulunmaktadır.
[1] Bazı kaynaklar “maskülinizm” ile “maskülizm” kavramlarının birbirinden farklı olduğunu belirtmektedir.
[2] Bu nedenle “maskülinizm” kavramının “anti-feminist” bir kavram olduğu belirtilmektedir.