Batı’da ortaya çıkan ve dünyaya yayılarak küresel çapta etki gösteren ideolojilerden en güçlüsü liberalizmdir. Bu iddialı cümlenin kendisi kadar güçlü gerekçeleri var. Aydınlanma Çağı ile sistematikleşmeye başlayan modern ideolojiler, birbirleri ile etkileşim içinde olmuşlar ve melezlenmişlerdir. Neredeyse her ideolojinin eklemlendiği yegane ideoloji ise liberalizm olmuştur. Peki modern ideolojiler, postmodern dünyada nasıl hayatta kalır ve liberalizmin bu dünyadaki yeri nedir?
Bu soruyu cevaplamaya çalışırken Yuval Noah Harari’nin şu sözünden yola çıkacağız: “İnsanlık liberal anlatıyı bir kenara atmayacak çünkü elinde başka bir seçenek yok”. Bu doğrultuda ilk olarak ideolojilerin sonunun gelip gelmediğini günümüz dinamiklerinden yola çıkarak ele alacağız. Ardından liberalizmin ayakta kalan ve kalmaya devam edecek olan tek ideoloji olarak görülmesinin sebeplerini, tarihsel veriler ışığında inceleyeceğiz.
Modern İdeolojiler ve Postmodernizm
İdeolojiler tanım olarak mevcut siyasal sistemi muhafaza etmeye, değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya yönelen ve bu amaç doğrultusunda örgütlü siyasal eylemlerin oluşmasını sağlayan fikirler kümesidir. Modern ideolojiler, büyük anlatılar olarak görülürler çünkü gerçekliğin tek, evrensel ve bütün olduğu fikri hakimdir.
Ortaya çıktıkları andan itibaren her ideoloji bir kriz yaşamıştır. 20. yüzyılın ikinci yarısında ise ideolojilerin etkinliklerini yitirdiklerine dair genel bir görüş gündeme gelmiştir. Bu görüşün nedenlerinden biri olan postmodernizm; gerçekliğin modern ideolojilerdeki kadar tek olmadığını, yerel gerçeklikler olduğunu savunur. Oysa büyük anlatılar, yapıları gereği güven verirler. Günümüzün güvensizlik ortamında, özellikle modern ideolojilerin sonunun geldiği düşünülürken, büyük anlatılara sığınılması kaçınılmazdır.
Ayrıca, postmodernizme göre insanlık sürekli ileri gitmez, döngüseldir. Paradoksal olarak şu çıkarımda bulunabiliriz: İdeolojiler için zemin hep var. İdeolojilerde özellikle liberalizmde büyük esneklikler var. Yani kendini koşullara göre yeniden tanımlayıp yenileyebiliyor. Bu sebeplerle, dünya çapında kapitalist sistemi benimseyen, piyasaya dayalı, rekabet içinde işleyen liberal demokrasi üzerine uzlaşı sağlandığı düşünülüyor. Diğer taraftan 21. yüzyılda siyasal radikal İslam’ın yükselişi ve postkomünist ülkelerde milliyetçiliğe ya da dinden köktenciliğe geçiş de görülmekte.
Neden Liberalizmin Zaferinden Söz Ediyoruz?
Liberalizmle eklemlenen ideolojiler
Yukarıda her ideolojinin eklemlendiği yegane ideolojinin liberalizm olduğunu söylemiştik. Bu ideolojilere yakından bakalım.
Sağ ideolojilerden biri olan liberal muhafazakarlık, bireysel özgürlüğün topluma yayılmasını istemez ama mümkün olan en fazla ekonomik serbestlik ve en az devlet müdahalesini savunur. Liberal milliyetçilik ise halkın kendini yönetmesi fikrinin liberal fikirlerle birleşmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Milletler egemen varlıklardır ve kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahiplerdir. Aydınlanma ve akılcılık karşıtı düşüncelere dayanan faşizmin ise günümüzde liberal demokrasiyle bir arada yaşamaya başladığı gözlemlenebilir.
Sol ideolojilerden sosyalizm, kapitalizmin altyapısını oluşturan liberal piyasa ekonomisinin eleştirisi olarak ortaya çıkmıştır ama revizyonist sosyalizm, kapitalizmin bu şekilde analiz edilmesini doğru bulmaz. Kapitalizmi, işçi sınıfına daha fazla yarar sağlayacak şekilde düzeltilebilecek bir sistem olarak ele alır. Liberalizmden etkilenen bireyselci anarşizm ise liberal bireyselciliği mantıksal sınırlarına doğru ilerleterek anarşist sonuçlara varmak ister.
Söylemlerini mevcut siyasal ideolojiler üzerine kurmayan yeni toplumsal hareketler de zaman zaman liberalizmden etkilenmiştir. Liberal feminizm bireysel özgürlük alanı olarak özel alanın siyasallaştırılmasının getirebileceği tehlikelere karşı dikkatli olunması gerektiğini düşünür. Ekolojizm ise insanı merkez alan ideolojileri eleştirir ama modernist ekoloji, liberalizm ve muhafazakarlıktan etkilenmiştir.
Bu melez ideolojiler gösteriyor ki hemen hemen her ideoloji liberalizmle bağ kurabilmiştir. Bu da liberalizmin esnekliğini ve evrensel niteliğini göstermektedir.
Birey anlatısı
Liberalizmin merkezî değeri bireydir. Bireyin çıkarlarını tatmin edebileceği, kendi potansiyelini gerçekleştirebileceği bir toplum inşa etme arzusu vardır. Birey savunusu ise daima var olmuştur. Çünkü kişiler toplumsal bütünleşmeyi, kolektif bilinci savunsalar da günün sonunda bireysel sorunlarıyla karşı karşıya kalırlar. Özellikle kimlik siyasetinin önem kazandığı günümüzde, sınıf mücadelesi veren ideolojilerdense liberalizm daha cazip gelmektedir.
Eşitsizlikler
Şüphesiz ki liberalizm özgürlük vadederken ekonomik eşitsizlikleri arttırmıştır. Dolayısıyla toplumsal sınıfların oluşmasına neden olan ideolojilerden biri olmuştur. Diğer yandan, giderek artan bireysellik düşüncesi, toplumsal hareketlerin azalmasına neden olmuştur. Bu nedenle sınıfsal mücadeleler etkisini yitirmiştir. Burada, otoriterleşmenin artmasının da etkisi vardır. Çünkü modern liberalizmin müdahale anlayışı günümüzde devletler tarafından suistimal edilmektedir. Sınıfsal mücadelenin eksikliği ise insanları tekrardan liberalizme yönlendirmektedir. Bu da postmodernizmin bahsettiği döngüselliğin bir örneğidir.
Liberal ekonomi ve ekolojik yıkım
Liberalizm kendini en somut şekilde ekonomide gösterir. Kapitalizmle beraber varlığını sürdüren liberalizm, günümüzde dünyanın çok uluslu şirketler tarafından yönetilmesi sonucunu getirmiştir. Birçok konuda devletleri bile yönlendirebilen bu şirketler liberalizmle elde ettikleri bu gücü kolay kolay bırakmayacaklardır.
Kapitalizmin, dolayısıyla liberalizmin desteklediği tüketimcilik anlayışı ise ekolojik krizin en önemli sebepleri arasındadır. Yine de ulus-üstü bir problem olan bu kriz, liberalizme tavır alınmasını sağlamaya yetmemekte. Çünkü küreselleşmeyi yönlendiren kurumlara karşı mücadele etmek son derece zor. Bu nedenle yeşil hareketin savunucuları, genç ve yüksek gelirli kesimle sınırlı.
Sonuç
Anlattıklarımızdan yola çıkarak Harari’nin “İnsanlık liberal anlatıyı bir kenara atmayacak çünkü elinde başka bir seçenek yok” sözüne şöyle bir ekleme yapmamız mümkün gözüküyor: “İnsanlık liberal anlatıyı bir kenara atmayacak çünkü liberalizm elindeki en makul seçenek”. İdeolojilerin sonu gelmiş değil. Çeşitli sorunlar farklı ideolojileri beslemeye devam etmekte. Ayrıca dünya Batı’dan ibaret değil. Gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde Batılı ideolojiler farklı biçimlerde kendini göstermeye devam ediyor. Yukarıda saydığımız nedenler doğrultusunda etki alanı en geniş olanın liberalizm olduğunu söylemek mümkündür.
Teşekkürler bu güzel yazı için.. bakalım küreselleşmenin ağırlığını daha çok hissettirdiği bu günlerde bireyin eşitliği ve özgürlüğünü savunan liberal düşünce nereye evrilecek?