Dünya üzerinde hava ve sudan sonra en çok tüketilen kaynak olan kum, silisyum dioksit (SiO2) kaynağı olduğundan dolayı günlük hayatta tüketilen pek çok üründe bulunmaktadır. Kum, cam üretiminde kullanıldığı gibi sıvı ve toz temizlik maddelerinin, kâğıdın, diş macununun, kozmetiğin, elektronik ürünlerin[1], plastiğin ve daha pek çok tüketim malının üretiminde de kullanılmaktadır. Bu nedenle kum olmadan modern dünyanın var olamayacağı belirtilmektedir.
Günümüzde kum, tahmin edilebileceği gibi, en fazla inşaat sektörü tarafından (beton üretebilmek amacıyla) tüketilmektedir. Bu sektör tarafından tüketilen kum miktarının büyüklüğü şu örneklerle açıklanabilir:
- Orta büyüklükte bir müstakil evin inşası için 200 ton kum gerekmektedir.
- Bir hastane binasının inşası için 3.000 ton kum gerekmektedir.
- Bir kilometrelik otoyolun inşası için 30.000 ton kum gerekmektedir.
- Bir nükleer santralin inşası için 12.000.000 ton kum gerekmektedir.
Bu yüksek miktarlardan dolayı, insanlığın bir yıl içerisinde toplamda 40.000.000.000 ton kum tükettiği tahmin edilmektedir. Büyük bir kısmı inşaat sektörü tarafından tüketilen bu miktar, gelişmekte olan ülkelerden ve gittikçe çoğalmakta olan dünya nüfusundan dolayı her yıl daha da artmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde inşaat sektörü, aşırı fazla miktarlarda kum tüketmektedir. Öyle ki 2016 yılındaki bir habere göre Çin, geçilen 4 yıllık sürede Amerika Birleşik Devletleri’nin 100 yıllık sürede tükettiği kadar kum tüketmiştir. Tüm dünyada tüketilen kum miktarı o kadar fazladır ki ham madde olarak yalnızca su, kumun tüketim miktarını geçebilmektedir.
Bu aşırı tüketimden dolayı inşaat sektörünün kullanabileceği kum kaynakları gittikçe azalmaktadır. Çünkü inşaatlarda kullanılan kum, her yerde bulunabilen bir kaynak değildir. Her ne kadar çöllerde var olan kum miktarı ciddi bir kaynak oluştursa da çöl kumu fazla küçüktür, yuvarlaktır ve pürüzsüzdür. Bu nedenle de yeterince yapışmamaktadır ve maalesef inşaat sektöründe kullanılamamaktadır. Hatta bu nedenle, elinde bol miktarda çöl kumu bulunan Birleşik Arap Emirlikleri bile inşaat sektörü için ihtiyacı olan kumu ithal etmektedir. Örneğin, Burç Halife’nin inşası için gereken kum Avustralya’dan ithal edilmiştir.[2]
Hâl böyle olunca inşaat sektörünün kum açlığının bastırılabilmesi için farklı kaynaklara yönelmek gerekmiştir. Kum ocakları, kaynaklarını hızla tükettiğinden ve aşırı fazla olan talebi karşılayamadığından dolayı insanlık, kum ihtiyacını kum ocakları yerine nehirlerden ve denizlerden karşılamaya başlamıştır. Ancak nehirlerden, plajlardan ve deniz diplerinden alınan kum çevreye ve insanlığa ciddi zararlar vermektedir.
Kumun deniz diplerinden kazma veya emme yöntemleriyle çıkarılması deniz altında yaşayan deniz canlılarını yok etmektedir. Deniz altındaki mercan resiflerinin, balıkların ve bunların yumurtalarının yok olması, bölgedeki balık sayısını azaltmaktadır. Bu da o bölgede balıkçılık ile geçimini sağlayan yerel halkın zaten zor olan hayatını daha da zorlaştırmaktadır. Deniz diplerinden alınan kum, aynı zamanda erozyona neden olmaktadır ve deniz bu nedenle yakındaki plajlarda ilerlemektedir. Hatta bu durum, küresel ısınma kaynaklı su seviyelerinin yükselmesi olayı ile birleşince daha felaket sonuçlar doğurmaktadır. Öyle ki Endonezya’da onlarca küçük adanın sular altında kaldığı söylenmektedir. Bu nedenle denizlerdeki kumun aşırı tüketimi, bu ülkelerde plajları yok ederek turizmi olumsuz etkilemektedir.
Ayrıca inşaat sektörü için gerekli kum kaynakları azalınca ve bu ham madde gittikçe değerlenince bazı gelişmekte olan ülkelerde kum mafyaları ortaya çıkmıştır. Örneğin Fas’ta kum mafyası, ucuza çalıştırdığı işçileri sayesinde, plajlardan çaldığı kumu alıcıya ucuza satmaktadır. Senegal’de de geceleri plajlardan kumun kazılarak çalındığı belirtilmektedir. Bu türden kum çalma olayları Jamaika’da da yaşanmıştır. Burada da yerel kum mafyası, gece yarısı silahlarla gelip inşaatlara satmak amacıyla plajlardan torbalar dolusu kum çalmaktadır. Ancak çoğu zaman tuzdan arındırılmadan inşaatlara satılan bu kum, aşındırıcı bir etki yaparak içerisinde kullanıldığı yapıların çok daha kısa sürede çökmesine neden olmaktadır. Bu nedenle aslında bu çalıntı kum, alıcısını da zor durumda bırakacaktır.
Doğal yollardan elde edilen kum, dağlardaki kayaların çeşitli doğa olayları vasıtasıyla parçalanarak küçük parçalara dönüşmesi ile ortaya çıkmaktadır. Daha sonra bu kum taneleri nehirler sayesinde denizlere taşınmaktadır ve döngüye karışmaktadır. Ancak günümüzde barajlar, kum tanelerinin denize ulaşmasını engellemektedir. Ayrıca nehirlerden tüketim amaçlı kum çıkarılması da bu kumun denizlere ve plajlara hiç varamaması anlamına gelmektedir.[3] Bu nedenle kum döngüsü insan tarafından ciddi derecede bozulmaktadır ve insan, döngüye karışan kum miktarını böylece azaltarak kıyılardaki toprak erozyonunu hızlandırmaktadır. Unutulmamalıdır ki yerkürenin yüksek miktarlarda kum üretebilmesi için onlarca hatta yüzlerce bin yıllık bir süre gerekmektedir ve bozulan bu döngünün düzeltilebilmesi ancak çok uzun vadede mümkün olacaktır.
Sonuç olarak her ne kadar kum, kolay bulunan ve tükenmeyen bir ham madde olarak algılansa da bu algı doğru değildir. Bugün kum, günlük hayatımızın önemli bir parçasını oluşturan pek çok tüketim malında kullanılmaktadır. Ancak, özellikle inşaat sektörü kaynaklı tüketimden dolayı kum kaynakları karada gittikçe azalmıştır ve insanlık, suda kum arayışına başlamıştır. Bu arayış, küresel ısınma tarafından tetiklenen su seviyelerinin yükselmesi olayı ile birleşince, doğal dengeyi alt üst etmektedir. Kum döngüsünün daha da bozulmaması için zorunlu olmadıkça yapı inşa edilmeyebilir, yapılar yıkılıp tekrar inşa edilmektense restore edilebilir ve inşaatlarda beton yerine alternatif materyaller kullanılabilir. İnsanlık, sahip olduğu kumun değerini çok iyi anlamalıdır ve bu kumu bilinçli tüketmelidir.
İnsan, kesinlikle ama kesinlikle doğadan üstün değildir. Bu nedenle de doğayı kendi yaşam biçimine ve ritmine adapte etmektense, doğanın yaşam biçimine ve ritmine adapte olmalıdır. Aksi takdirde insanlığın sonu felaket olacaktır.
[1] Bilgisayarların, telefonların ve banka kartlarının üretiminde de kum kullanılmaktadır.
[2] Bu konuyla ilgili ilginç bir anekdot da Dubai’de “Palmiye Adaları (Palm Islands)” adlı yapay adalara ek olarak yapılması planlanmış olan “Dünya Adaları (The World Islands)” adlı yapay adalar projesidir. Suyun kum ile doldurulması sonucunda gerçekleştirilmesi planlanmış olan bu 300 yapay küçük ada projesi, bir süre ilerledikten sonra askıya alınmıştır. Her ne kadar 2008 finansal krizi bu projenin askıya alınmasının tek ve temel nedeni olarak gösterilmiş olsa da kum yetersizliği, projenin askıya alınmasının aslında temel nedenidir. Çünkü adaların yapımında çok küçük, pürüzsüz ve yuvarlak olan çöl kumu kullanıldığında bu kum, rüzgârın etkisiyle ya yuvarlanarak yer değiştirmiştir ya da uçup gitmiştir. Bu nedenle, yapay adaların yapımı için gerekli olan milyonlarca tonluk kumun ya denizin dibinden çıkartılması ya da ithal edilmesi gerekmiştir. Bu da aşırı derecede yüksek maliyete neden olmuştur.
[3] Ayrıca nehirlerden kum çıkartılması taşkınlara da neden olabilmektedir.