Kafkasya, Sovyetler Birliği(SSCB)’nin dağılmasından sonra meydana gelen sekiz sivil silahlı anlaşmazlığın beşinin yaşandığı hararetli bir bölgedir. Bölgede; Karabağ, Güney Osetya, Abhazya, Kuzey Osetya ve Çeçenistan sorunlarından dolayı yüz binlerce insan hayatını kaybetmiş, yaklaşık iki milyon kişi mülteci durumuna düşmüştür. Soğuk Savaş bitiminden hemen sonra Gürcü-Oset, Oset-İnguş, Çeçenler ve bölgedeki birçok etnik grup Sovyet döneminde yaşamış oldukları mağduriyetlerini ön plana çıkarmış ve çeşitli politik talepler beyan etmişlerdir.
Gürcistan Dış Politikası: Jeopolitiği ve Etnisite Sorunları
Gürcistan, bağımsızlığının ilk günlerinden beri eski Sovyet rejiminden kalan etnik, coğrafi, jeopolitik sorunlarla yüzleşmek durumunda kalmıştır. SSCB’nin bölgedeki başat görevini üstlenmeyi hedefleyen Rusya Federasyonu(RF), Gürcistan’daki iktidarın ve Gürcistan’ın kontrolünden çıkmamasını amaçlayan politikalara yönelmiştir. Bu da bölgesel ve bölge dışı güçler açısından Gürcistan’ı enerji yolları üzerindeki konumundan da ötürü önemli bir mücadele nedeni haline getirmiştir. Bu politikalarla, RF bölgede SSCB döneminden kalan etnik ayrılıkçı hareketleri destekleme yoluna gitmiştir. Bunu Gürcistan’ın kaybedilmesi durumunda bir koz olarak kendi tarafında bölgesel yönetimler elde etmek adına desteklemiştir. Yani önceden engellenen ve ertelenen bağımsızlık hareketleri SSCB’nin dağıldıktan sonra patlak vermiş bölgesel çatışmaları doğurmuştur. Gürcistan’ın bağımsızlığının ardından gelen ekonomik istikrarsızlık ve bölgedeki diğer etnik grupların kendini Gürcistanlı olarak görmeyişi, çatışmaların hemen patlak vermesine neden olmuştur.
Gürcistan’ın sorunları Abhazya ve Güney Osetya ile sınırlı olmamakla birlikte, bu sorunlara Acaristan Otonom Cumhuriyeti, Cevahatya Ermeniler gibi diğer etnik grupların ayrılıkçı talepleri de zaman zaman eklenebilir. RF’nin genel anlamda bölgedeki amacı, Gürcistan’da bulunan askeri üslerini koruyabilmek ve bölgedeki alınan kararlarda başat güç konumunda olabilmektir. Geçmişten beri Gürcistan bölgesi bu anlamda çatışma bölgesi konumundadır. Bu amaçla Bağımsız Devletler Topluluğu(BDT)’na katılması istenen Gürcistan ilk bağımsızlık yıllarında karşı çıksa da daha sonra RF’nin Gürcü iktidarını devirmeye yönelik çalışmaları BDT üyeliğine Gürcistan’ı mecbur bırakmıştır. Milliyetçi iktidar Gamsakhurdiya’nın devrilmesiyle başa gelen Şevardnadze yönetimi etnik problemlere daha ılımlı yaklaşmayı denemiş, Moskova’nın isteklerine daha yakın hareket etmiştir. Ancak ilerleyen süreçte gerek Gürcistan’ın iç politikası gerekse Moskova’nın azınlıklara kesilmeyen desteği yüzünden ilişkiler tekrar gerilmiştir. Nihayet 4 Ocak 2004 tarihinde Mihail Saakaşvili Gül Devrimi ile Devlet Başkanı seçilmiş, Gürcistan’ın politikaları daha tutarlı bir hale geleceği düşünülmüştür. Ancak genel anlamda istikrarsızlık devam etmiş, daha önceki iktidarlar dönemindeki sorunlar çözülememiştir.
Güney Osetya Sorununun Tarihi Altyapısı
Gürcü tarihçiler, Güney Osetya’da bulunan Oset halkının Gürcistan topraklarında bulunduklarını, Osetlerin atalarının bu yurtta yaşamadıklarını iddia etmektedirler. Osetlerin kuzeyden göç ettikleri ve son iki yüz yıl içerisinde gerçekleştiği iddiası, Gürcistan’ın bölgedeki Osetlerin bağımsızlık taleplerine olumsuz yaklaşmaktadır. Ancak Osetler bu bölgenin kendilerine ait tarihlerinin bir parçası olduğunu iddia etmektedir. Ortaya çıkan çatışma Güney ve Kuzey Osetya’nın ikiye bölünmesine de sebep olan 1920’li Bolşevik Devrimi yıllarına kadar gitmektedir. Bu yıllardan sonra Güney ve Kuzey olarak ikiye ayrılan Osetya, Gürcistan ile yakınlaşan Güney Osetya’nın daha sonra Gürcistan kontrolüne SSCB tarafından verilmesi ile statü olarak Kuzey Osetya ile farklı konumlara düşmüştür. 19-20. yüzyıllarda Gürcistan ile zoraki birlikteliği kendilerinde gördükleri bağımsızlık haklarını dindirmemiş, SSCB’nin dağılması sürecinde tekrardan dondurulan sorunlarını dile getirmelerine neden olmuştur. Özellikle Glasnost ve Perestroyka politikaları etnik grupların hak mücadelelerine zemin hazırladığı gibi, SSCB’nin bölgedeki böl-yönet politikaları açısından da ileride Rusya’nın gücünü toparladığında tekrar kontrol edebilecek küçük birimler önemli olmuştur. 1990’lardan itibaren ekonomik istikrarsızlık ve ayrımcılık bir yana, Gürcü milliyetçiliğine karşı reaksiyon olarak Oset hareketi tekrar ortaya çıkmıştır. Yıllardan beri soydaşları Kuzey Osetya ile birleşmenin ve dolayısıyla RF’ye katılma amacıyla mücadeleleri devam etmektedir.
Güney Osetya Sorununun Ortaya Çıkışı
Osetler ekonomik koşulların düzeltilmesi için Gürcü yönetimine yaptıkları çağrılardan karşılık alamadıkları şikayetiyle çeşitli talepleri açık açık dillendirmeye başlamıştır. Bu dönemde Gürcistan’ın istikrarsız durumu da kendi kaderini tayin etme fikrini daha da güçlendiren bir başka etkendir. Gürcistan merkezi yönetiminin sağlıksız politikaları nedeniyle su ve elektrik kesintileri protestolara neden olmuş, tifo salgını ortaya çıkmış ve bu rahatsızlıklarla birlikte Gürcü yönetimi suçlanmaya başlamıştır. Gürcü milliyetçilerinin davranışları, Oset hareketinde Gürcü karşıtlığını iyice pekiştirmiştir. Bu durum sadece Osetler için değil diğer etnik azınlıklar için de tehdit unsuru oluşturmaktaydı.
Güney Osetya-Gürcistan Çatışmasını Başlatan Gelişmeler
1989 yılında Güney Osetya’nın Abhazların mücadelelerini desteklediklerini ifade eden bir mektup Abhaz gazetelerine Oset liderler tarafından gönderilmiştir. Bu Gürcistan ile Güney Osetya arasındaki tansiyonun artmasına neden olmuştur. Aynı yıl Güney Osetya’nın statü tartışmaları nedeniyle Tskhinval’in kontrolünü sağlamaya çalışan Gürcistan yönetimi ile Osetler arasında çatışmalar patlak vermiştir. Bu süreçten itibaren kendi statülerinin otonom bir cumhuriyet olarak değiştirilmesi ile ilgili talepler ard arda Gürcistan yönetimine gönderilmiş, ancak anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Ayrıca 1989 içerisinde Gürcüce’nin bilim, eğitim, öğretim gibi alanlarda öğretilmesi ve kullanılmasının zorunlu hale getirilmesi ile ilgili kararı ardından, Güney Osetya tarafının kendi resmi dillerinin kullanımı ile ilgili taleplerini bildirmelerine neden olmuştur.
İlk Gürcü-Oset Çatışmalarının Başlaması
Eylül 1989’da Milli Bağımsızlık Partisi’nin lideri, Irakli Tsereteli: “Şayet kökenleri bu topraklardaysa bir millet elbette özerk otonom cumhuriyet olabilir ama Abhazlar da Osetler de bu tanıma uymamaktadır.” açıklamasından sonra gerilim iyice artmıştır. Bu açıklamalardan sonra Güney Osetya tarafı tek taraflı otonom cumhuriyet oldukları kararını yayınlamıştır. Bu kararın ardından çeşitli gönüllü Gürcü milisler ve Oset ordusu arasında ufak çatışmalar olmuştur. 23 Kasım 1989’da Gürcistan Yönetimi Tskhinvali’ye askeri operasyon başlatmış, iki hafta boyunca çatışmalar devam etmiştir ve 53 kişi hayatını kaybetmiştir.
Bölgede cereyan eden çatışmalar irili ufaklı devam etmiş, 7 Ocak 1991 tarihinde Gorbaçov taraflara talimatname göndermiştir. Bu belgeye göre, Gürcistan’ın olağanüstü hal ilan eden uygulamasını ve Güney Osetya’nın bağımsızlık kararını fesh ederek askerlerin geri çekilmesini istemiştir. Bu talimatname Gürcistan yönetimi tarafından taraflı bir uygulama olarak görülmüş ancak baskılar sonucu askerleri geri çekilmiştir. 1991 yılı boyunca etnik çatışmalar 500 kişinin ölümüne neden olmuştur.
RF’de devlet başkanlığına gelen Boris Yeltsin bölgedeki kötü gidişata bir çözüm olarak liderleri bir araya toplamış, Soçi’de 24 Haziran 1992 tarihinde çözüm yollarını tartışmışlardır. Bir diğer görüşme Vladikavkaz’da olmuş, burada bölgeye 2000 kişilik bir barış gücü yerleştirilmesi kararı alınmıştır. Gürcistan bu dönemde Abhazya’daki savaş ile ilgilenmek durumunda kalmış, ekonomik istikrarsızlık ve kargaşa ortamında 2000’li yıllara dek çözümsüz kalmıştır.
Gürcistan’da ‘Gül Devrimi’ Sonrası Güney Osetya Sorunu
Gül Devrimi ardından Saakaşvili Gürcistan’ın üniter yapısını koruma adına çalışmalara başlamıştır. Bunu yaparken tüm etnik azınlıkların statülerinin düzenlenmesi, bölge halkıyla yakın ilişkiler, batının desteğini almak suretiyle çözülmesi amaçlanmıştır. Bu dönemde Rusya açısından en önemli “kışkırtıcı” neden Gürcistan’ın NATO üyeliğinin yeni yönetimin güvenlik politikalarının merkezinde olmasıdır. Bu bağlamda Tiflis iktidarının devrilmesi ile ilgili her türlü hareket Rusya tarafında destek bulmuştur.
2004 Yılı Güney Osetya Parlamento Seçimleri Sonrası Sorunun Yeniden Alevlenmesi
2004 yılında Güney Osetya parlamento seçimleri süresince iki büyük değişim olmuştur. RF, SSCB döneminden kalan bölgedeki durumu tarafsız görünerek çözülemeyeceğini anlayarak artık açıktan destek vermeye başlamış, Saakaşvili’de bölge halkına yaptığı açılımların bir sonucu olarak sivil kazanımlarla konuyu çözme arayışına girmiştir. Ancak kısa bir süre sonra gerilim tekrar tırmanmış, RF bu coğrafya içerisine daha da fazla müdahil olmasına neden olmuştur. Seçimlerde ayrılıkçı lider Kokoiti “Gürcistan’dan Ayrı Rusya ile Birlik” sloganıyla seçimleri ezici bir çoğunlukla kazanarak, tartışmaların tekrar alevlenmesine neden olmuştur. Gürcistan bölgedeki asker saysını artırmış, kaçakçılık sebebiyle bölgedeki Ergneti Pazarını kapatmış, çatışmalar tekrar başlamıştır. Kokoiti, bu süreçte RF’ye dahil olma isteklerini DUMA’ya sunmuş, ancak bu istekleri karşılıksız kalmıştır. Saakaşvili ayrılıkçı hareketlerin soğukkanlılıkla karşılanması gerektiğini belirten ancak bu tarz hareketlere göz yumulmayacağını belirten açıklamasıyla gerilimin tırmanmasıyla sonuçlarına yönelik ipuçları vermiştir. 2005 yılına gelindiğinde Güney Osetya’nın tam otonomluk teklifinin değerlendirilebileceği Saakaşvili tarafından açıklanmışsa da Osetler tarafından karşılık bulmamıştır.
Eylül 2006’da Gürcistan’da Batı eğilimli bir hava içerisinde “Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi” yayınlanmış, Osetlere bağımsızlık taleplerinden vazgeçmeleri çağrısı yapmış, Moskova tekelinde bu sorunların çözülmesinin kabul edilemez olduğu vurgulanmıştır. Kasım 2006’da yapılan referandumda bağımsızlık taraftarları ezici çoğunlukla kazandığı halde, eski başbakanlardan Sanakoev’i desteklemiş, Gürcü nüfusun yoğun olduğu bölgelerde seçim yapılmış ve ortaya iki taraflı iki hükümet çıkmıştır. Kokoiti ve Sanakoev’in Tiflis ve Moskova güdümlü hükümetleri bölgedeki istikrarsızlığı tırmandırmış, ancak Saakaşvili bölgedeki idari yapılanma ile ilgili Gürcistan Parlamentosundan alınan kararları uygulamaya çalışmıştır. 17 Şubat 2008’de Kosova’nın bağımsızlık ilanı ile Osetler bağımsızlık taleplerini BM, RF, BDT ve AB’ye iletmişlerdir. Ancak bu taleplerine cevap Gürcistan yönetiminin askeri operasyonu olmuştur.
Kafkasya’da Güçler Mücadelesi ve Gürcistan Savaşı
RF, özellikle Kosova’daki küresel mücadelede almış olduğu yenilgiyi Gürcistan’da telafi çabasına girişmiştir. 7-8 Ağustos 2008 gecesi Gürcü birlikleri anayasal düzeni sağlamak adına G. Osetya’ya girdiklerinde karşılarında Rusya’nın sert tepkisini görmüşlerdir. Bu durum çatışmaların Rusya-Gürcistan arasında savaşa dönüşmesine neden olmuştur. Rus karşı harekatı Gürcü askerlerinin Güney Osetya’dan kısa sürede çıkarılmasına ve savaş alanı dışındaki çeşitli bölgelerinde dahi, havaalanlarının bombalanması, limanlarının abluka altına alınması gibi sonuçlar doğurmuştur. Ayrıca demiryolu köprüsünün havaya uçurulması ile ülkenin batısı ile ilişkisi kesilmiştir. Sarkozy’nin aracılığıyla ateşkes anlaşması imzalanmış ve bölgede durum çatışma öncesi hale geri dönmüştür. Aynı zamanda RF Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanıyan kararlarını duyurmuştur.
RF’nin Güney Osetya ile Abhazya’yı Tanıması
Moskova Yönetimi, Abhazya ve G. Osetya’nın statülerinin artık tartışma konusu olmayacağını ve Gürcistan’ın toprak bütünlüğünün gündemlerinin dışında olduğunu duyurmuştur. Ardından Oset lideri Kokoiti tekardan bağımsızlıklarının tanınması taleplerini iletmiş bu sefer DUMA ve Fedarasyon Konseyi tavsiye kararını almıştır. Bu kararın ardından Devlet Başkanı Medvedev kararı onaylayarak yürülüğe sokmuştur.
Genel Değerlendirme
Soğuk Savaş öncesi Kafkasya’nın kontrolünü elinde tutan Rusya Soğuk Savaş sonrasında kontrolü yitirmemek adına birçok politik hamlede bulunmuştur. Gürcistan doğal kaynakları bakımından olmasa da enerji taşıma yolları üzerindeki ve Karadeniz kıyısındaki konumundan ötürü RF için fazlasıyla önemli olmuştur. Bu yolla Kafkasya’da başat aktör rolünü diğer küresel aktörlere kaptırmamayı hedeflemiştir. Gürcistan’a Abhazya ve Güney Osetya konusundaki yaklaşımı şüphesiz çevresindeki diğer eski SSCB cumhuriyetlerine örnek teşkil edecek, Azerbaycan ve Ukrayna gibi devletlerin batılı devletlerle ilişkilerinde göz önüne alınması gereken bir davranış biçimi geliştirilmiştir. Ayrıca kendi iç sorunlarını çözen ve güçlenen yapısıyla RF küresel anlamda dengelerin değişmesi ile ilgili mesajlar vermek istemiştir.
Moskova genel anlamda BDT üyeliğine Tiflis’i ikna etmek için Abhazya ve Güney Osetya sorunlarını “kaşımaktan” kaçınmamış, ancak bu politikalarıyla kendisini bölgedeki azınlıklarla ittifaka hapsetmiştir. 2004-2008 dönemleri ışığında bakılacak olursa Moskova Tiflis’i her ne kadar kaybetmişse de Sohum ve Tskhinvali’yi kazanmıştır. Gelecekte Güney Osetya’nın Kuzey Osetya ile birleşmesi ve RF’ye katılması ihtimali mümkün görülürken, Gürcistan’ın toprak bütünlüğü çerçevesinde bu sorunu çözme ihtimali Osetlerin ve Abhazların bağımsızlıklarının Moskova’da tanınmasından sonra uzak ihtimallerdir.
* Bu makale özeti Güney Kafkasya Toprak Bütünlüğü, Jeopolitik Mücadeleler ve Enerji kitabında bulunan Prof. Dr. Şenol Kantarcı tarafından kaleme alınmış “Kafkasya’da Etnik Çatışmalar Ekseninde “Güney Osetya” Sorunu” adlı makaleden çıkarılmıştır. Talebi durumunda içerik web sitemizden kaldırılacaktır.