İzlanda bir ada ülkesi olup, Kuzey Atlantik Okyanusu ile Arktik Okyanusu’nun kesiştiği bir noktada bulunmaktadır. İzlanda topraklarının büyük bir kısmı, üzerinde yaşanamaz durumdadır. Adanın iç kesiminde bulunan ve İzlanda Dağlık Arazisi (Icelandic Highlands) olarak bilinen bölge buzullardan, volkanlardan ve lav yataklarından oluşmaktadır. İzlanda’nın 330 binlik nüfusunun üçte ikisi, ülkenin başkenti ve en büyük şehri olan Reykjavik etrafındaki alçak bölgelerde yaşamaktadır. İzlanda’nın stratejik önceliği, ülkenin merkezi olan Reykjavik’i korumaktır. İzlanda ekonomisi tarih boyunca balıkçılığa bağımlı olmuştur. Günümüzde de balıkçılık, ihracat gelirlerinin %40’ını oluşturmaktadır. Son yıllarda İzlanda ekonomisi çeşitlenerek imalat, hizmet sektörü ve finansı da kapsar duruma gelmiştir. Adanın dış dünyaya olan uzaklığının ekonomik atılımlarla dengelenmesi, İzlanda’nın başlıca coğrafi hedefidir. İzlanda’nın Norveç, İsveç, Danimarka ve Finlandiya gibi diğer Nordik ülkeler ile güçlü kültürel ve politik bağları bulunmaktadır. Çünkü İzlanda, 13. yüzyıl ile 20. yüzyıl arasında Norveç ve İzlanda monarşileri tarafından yönetilmiştir. İzlanda, bağımsızlığını 1918’de kazanmıştır. Cumhuriyet yönetimine ise 1944 yılında geçilmiştir. İzlanda’nın konumu, Özellikle de Arktik Bölge’de bulunan enerji kaynaklarının artan önemi göz önüne alındığında, adayı Avrupa için de jeopolitik açıdan önemli kılmaktadır. Bununla birlikte, İzlanda’nın GİUK Boşluğu’na göre konumu, Kuzey Atlantik’e yapılacak askerî operasyonlarda da adanın önemini arttırmaktadır. Coğrafi açıdan dış dünyaya uzak olmasından dolayı İzlanda, dış dünya ile ekonomik ilişkilerini sağlam tutabilmek için sürekli olarak çaba sarf etmelidir. Bunun yanı sıra İzlanda, bir yandan doğusundaki ve batısındaki komşuları ile ilişkilerini geliştirmeli, diğer yandan ise bağımsızlığını korumalıdır ve bu ikisi arasındaki dengeyi sürekli sağlamak zorundadır. İzlanda halkının İzlanda’nın Avrupa Birliği üyeliği hakkındaki kararsızlığı, söz konusu denge sorunundan kaynaklanmaktadır.