17-18 Temmuz 1936’da Fas’taki bir İspanyol garnizonunun, Şubat 1936’daki Cortes Seçimleri ile iktidara gelen Halk Cephesi koalisyonuna isyan etmesi,üç yıl sürecek ve bu süre içerisinde uluslararası bir kriz haline gelecek İspanya İç Savaşı’nın başlangıcı oldu.”İspanya İç Savaşı’nın özelliği,I.Dünya Savaşı’ndan önceki blokların çatışması devresinde olduğu gibi,1936’dan itibaren Berlin-Roman Mihveri’nin Sovyet Rusya ve Komünizme açmış olduğu mücadelenin,iki taraf arasındaki uçurumu bu iç savaş sırasında daha da derinleştirmesi ve Batılı demokrasilerin de bu mücadelede son derece zayıf hareket etmeleridir.”(F.Armaoğlu)
İç Savaş öncesi İspanya’ya bakıldığında,siyasi istikrarsızlık ve ekonomik sıkıntıların toplumu patlama noktasına getirdiği görülmektedir.19.yüzyılın ilk yarısında herhangi bir siyasi hareketle tanışmamış olan İspanyol işçileri,I. Enternasyonal temsilcilerinin ülkeye gelmesi ile birlikte,kısa süre içerisinde kitlesel hareketlere katılmaya başlamışlardır.Özellikle,büyük toprak sahiplerinin egemenliğindeki Güney İspanya’da Anarşistler etkili olmuş,Sosyalistler de 20. yüzyılın başları ile birlikte etkin olmaya başlamışlardır.Böylelikle,20.yüzyıl İspanyasında,bir önceki yüzyılın siyasi aktörlerine işçi sınıfı da dahil olmuştur.
Ülkedeki istikrarsızlık ortamından yararlanan ordu,Eylül 1923’de General Primo de Rivera’nın öncülüğünde darbe yapmış ve ülkedeki tüm demokratik kurumlara son vermiştir.Ancak Rivera’nın diktatörlüğü sırasında toplumda artan kutuplaşma ve ordunun da desteğini çekmesi sonrası,Eylül 1930’da Rivera istifa etmek zorunda kaldı.İstifanın ardından,Kral Alfonso yönetiminde yeniden meşrutiyete geçilse de ülkede bir çok cumhuriyetçi ayaklanma patlak verdi.İspanya’da giderek güçlenen sol,Nisan 1931’de yapılan belediye seçimlerinde kesin bir zafer elde etmiş,bu zaferin ardından Kral Alfonso’nun ülkeyi terk etmesiyle birlikte İspanya’da cumhuriyet ilan edilmiştir.
Başbakan Azana’nın,kilise ve toprak sahiplerinin hoşuna gitmeyecek bir takım yasaları meclisten geçirmesi ülkede sağcı tepkiyi beraberinde getirmiş,1933 seçimlerinde sol mağlup olmuştur.Bu seçimle birlikte İtalyan Faşist Partisi’ni örnek alan Falanjist Parti İspanya’da iktidarı ele geçirmiştir.Şubat 1936’da yapılan Cortes Seçimleri’nde Halk Cephesi koalisyonun iktidara gelmesi sonrası ordu,General Fransisco Franco önderliğinde darbeye teşebbüs ettiyse de başarılı olamamış,Franco merkezden uzağa,Kanarya Adaları’na vali olarak gönderilmiştir.17-18 Temmuz 1936’da Fas’taki garnizonun hükümete karşı ayaklanmasına,İspanya’nın Batı ve Güney kısımlarına bulunan garnizon şehirleri de katılmış,Kanarya Adaları’nda bulunan Franco’nun Fas’a gelerek hareketin başına geçmesiyle iç savaş patlak vermiştir.
İsyancılar ve hükümetin hakim oldukları bölgeler arasındaki sınırlar hemen belli oldu.Hükümetin son hamlesi,ordu depolarıyla kışlalarda bulunan silahları işçi milislere dağıtmak oldu.Askeri eğitim almamış disiplinsiz birlikler gönüllülük esasına göre toplanmış,isyancılara karşı cumhuriyeti korumak için bir araya gelmişlerdi.İşçi milisler,Madrid ve kuzey şehirlerdeki ayaklanmaların başlamadan bastırılmasında önemli rol oynadı.Ayaklanmanın ilk haftalarında,tüm Batı İspanya ile milliyetçi güçlerin kuşattığı cumhuriyetçi bölge dışında tüm Asturias bölgesi milliyetçi güçlerin denetimine geçmişti.Barcelona’dan başlayarak,Katalonya’dan güneydeki Malaga’ya kadar olan bölge ise hükümete bağlı kaldı.
“İspanya’nın geleneksel hükümran sınıfları,İspanya siyasetinin sola kaymasının yarattığı derin endişeyle,yükselen burjuvazinin üst katmanları ile yeni bir sağ yaratmak üzere ittifak yaptılar.Bu,Franco için bir can simidiydi.”(Carr).Hükümeti korumak isteyen cumhuriyetçiler ise asilere karşı direnmeye kararlıydı ancak aralarındaki bölünmüşlük,aynı hedef için mücadele ediyor olsalar da amaçlarına ulaşmalarında önemli bir engel teşkil ediyordu.
İspanyol Hava Kuvvetleri’nin hükümetin tarafında yer alması nedeniyle Franco,ilk iş olarak Mussolini ve Hitler’den,özellikle uçak ve hava personeli talebinde bulundu.Her iki lider de bu durumdan faydalanabilecekleri düşüncesiyle Franco’nun talep ettiği askeri yardımı kısa bir süre içerisinde yaptılar.İsyancıların faaliyetlerine karşın hükümet cephesi de öncelikle İngiltere ve Fransa’dan yardım talebinde bulunduysa da her iki ülke kamuoyunun bölünmüş olması nedeniyle beklenen yardım gelmemişti.Cumhuriyetçilere doğrudan destek vermesi beklenen SSCB’deki durum da İngiltere ve Fransa’dakinden farklı değildi.
“Fransa ile Britanya’nın çizgisini izleyen bir dış politikaya bağlılık,o günlerin Moskovası’nda hakim olan yaklaşımdı.Tıpkı Batılı ülkelerin solcuları gibi,partinin etkili çevreleri de İspanya cumhuriyetine yardım için baskı yaptı.Ancak bu baskı,dönemin diplomasi politikasının duvarına çarptı.Bu duvarın,Batı’da değil ama SSCB’de kolayca yıkılmasının nedeni,İspanya devrimini destekleme isteğinden ziyade,korkuydu.Faşist saldırganlığın yinelenen güç gösterileri karşısında edilgen bir teslimiyet tehlikesine karşı duyulan bir korku.İtalya ve Almanya’nın,İspanya’da ihtiraslarını gerçekleştirmelerine direnmemek hem korkakçaydı hem de uzun dönemde tehlikeliydi.”(Carr)
Cumhuriyetçileri açıkça destekleyemen Fransa,Ağustos 1936’da iç savaş için “karışmazlık ilkesini” ortaya attı.Bu ilkeye göre,hiçbir devlet İspanya İç Savaşı’na müdahale edemeyecekti.İngiltere,Fransa,SSCB,Almanya ve İtalya’nın da aralarında olduğu 15 devlet bu ilkeyi benimsedi ve Londra’da bir “Karışmazlık Komitesi” kuruldu.Ancak çok kısa bir sürede,öncelikle İtalya ve Almanya,kabul ettikleri bu ilkeyi tanımayacak,bu devletlere daha sonra da SSCB katılacak ve “Karışmazlık Komitesi”nin hiçbir vasfı kalmayacaktır.
SSCB’den askeri teçhizat yardımı almaya başlayan cumhuriyetçiler,düzenli askeri birlikler kurmaya başladılar.Resmi ifadeyle “Beşinci Alay” olarak adlandırılan komünist milislerin başına Kızıl Ordu birimleri modelinde olduğu gibi bir siyasi komiser atandı.Ayrıca,İç Savaş’ın başlamasıyla birlikte dünyanın her tarafından cumhuriyetçilere destek için gelen gönüllülerden “Uluslararası Tugaylar” oluşturuldu,tugayın başına General Kleber getirildi.
Savaşta ilk büyük kriz,Franco’nun Ekim 1936’da Madrid’e saldırmasıyla patlak verdi.Saldırıların başlamasının ardından Başbabakan Azana Barcelona’ya geçerken,hükümet Valencia’ya taşındı.Madrid’de direnmeye devam eden cumhuriyetçiler,ay sonunda,Sovyet tank ve uçaklarının da yardımıyla saldırganları püskürtmeyi başarımıştır.Ancak,Sovyet yardımının cumhuriyetçilerin savunmasına yaptığı olumlu katkı,hesaplanmayan bir sonucu da beraberinde getirmişti.Hükümetin politika ve stratejileri artık Moskova tarafından belirlenmeye başlamış,Cumhuriyetin güvenlik kurumları da Sovyet konrolüne geçmiştir.Sovyetler ayrıca,çok fazla taraftarı bulunmayan PCE(İspanya Komünist Partisi)’nin de güçlenmesine neden olmuştur.
Yaklaşan tehlikeye karşı birlik arayışında olan hükümet,Caballero’ya destek vermeyen Anarşistlerin de desteğini almıştı.CNT lideri Durruti birlik çağrısında bulunuyor ve Anarşist grupları hükümete destek vermeye çağırıyordu.Ancak bu yakınlaşma çok uzun ömürlü olmadı ve hükümet,Moskova otoritesini reddeden POUM ile birlikte Anarşistleri de karşı devrimci olarak gördü.POUM’a “Troçkist” yaftası yapıştırılırken Anarşistler tutuklanıyordu.Muhalif sol grupların bu şekilde tasfiye edilmesi İspanya’da EPC vasıtasıyla kurulan Sovyet otoritesini pekiştirmekteydi.
İlerleyişini sürdüren milliyetçiler,Şubat 1937’de Malaga’yı ele geçirdi.Franco Malaga’nın ardından,stratejik önemi olan Bilbao Limanı’nı almak için harekete geçti.Guernica bombardımanının ardından da Bask bölgesi milliyetçilerin eline geçti.
İspanya İç Savaşı’na uluslararası solun ilgisi 1937 yazına gelindiğinde hem Batı’da hem de Moskova’da ilgi kaybına uğradı.”1936 yaz ve sonbaharında,faşizme karşı mücadele ateşini kolaylıkla yakan devrimci heyecan,yerini diplomasinin soğuk hesaplarına bırakıyordu.İspanya artık satranç tahtasında bir piyondu.”
1937 sonbaharıda ise Franco,kuzeydeki cumhuriyetçi bölgeleri ele geçirerek ilerleyişini sürdürüyordu.Gijon limanı 22 Haziran’da düşmüştü.Ardından da Asturias ve Aragon’un büyük bölümü milliyetçilerin eline geçti.İspanya hükümeti ise Katalonya ve Güney İspanya bölgesinde sıkışmış durumdaydı.Daha önce Madrid’den Valencia’ya geçen hükümet,şimdi de Barcelona’ya taşınmıştı.
Madrid’den Akdeniz’e giden yol üzerinde önemli bir stratejik nokta olan ve uzun süredir Franco’nun elinde bulunan Teruel Temmuz 1937’de beklenmedik bir saldırı ile cumhuriyetçilerin eline geçti. Ancak Franco burayı kısa bir süre sonra geri aldı.1938 Nisanı’nda Akdeniz kıyılarının kırk millik bir bölümü böylece milliyetçilerin eline geçmiş oluyordu. Bu sırada Avrupa’da Hitler’in faaliyet göstermeye başlaması da dünyanın dikkatinin İspanya’dan Avrupa’ya kaymasına neden olmuş, İspanya İç Savaşı arka planda kalmaya başlamıştır. Bu durum İspanya’ya yapılan yardımların kesilmesine ve cumhuriyetçilerin kendi kaderlerine terk edilmelerine neden olmuştur.
Yardımların kesilmesine rağmen direnişi sürdüren cumhuriyetçilerin son başarısı Ebro Savaşı oldu.Ancak Ebro Savaşı yalnızca Franco’nun zaferini geciktirmiş,milliyetçilere ait ilk tank 26 Ocak 1939 günü Barcelona’ya girmiştir.Artık neredeyse tüm İspanya Franco tarafından ele geçirilmişti.29 Mart günü Madrid,ardından da kıyı şehirleri teker teker Franco hakimiyetini kabul etmişlerdir.
Uluslararası bir krize neden olan ve dönemin büyük güçlerini karşı karşıya getiren iç savaş,kültür ve sanat alanında da önemli izler bırakmıştır.Orwell ve Malraux gibi önemli yazarlar bizzat cephede savaşırken,Hemingway de savaş muhabiri olarak İspanya’da bulunmuştur.Orwell “Katalonya’ya Selam” adlı eserinde iç savaşı anlatırken Malraux “Umut”u yazmış,Hemingway de “ Çanlar Kimin İçin Çalıyor” romanını kaleme almıştır.Picasso ise “La Guernica” tablosu ile sanat alanında önemli bir iz bırakmıştır.
Ve sen böyle “No Pasaran” deyip
Madrid kapısına dikilmeden önce
Herhalde Vardın.”
Nazım Hikmet
Mustafa Coşkun
Marmara Üniversitesi/Tarih Bölümü
Kaynakça
E.H.Carr, Komintern ve İspanya İç Savaşı, İletişim yayınları
F.Armaoğlu, 20.yüzyıl siyasi tarihi ,alkım yayınları
Bora Salman,”İspanya’da II.Cumhuriyet ve İç Savaş(1936-1939),yüksek lisans tezi ankara üniversitesi
Lev Troçki, İspanyol Devrimi ,Yazın Yayınları,2000