Politik olarak toplumsal hareketlerin en önemli özelliği demokrasi yanlısı olmaları ve baskıcı politik ortamlarda işler vaziyette ortaya çıkmalarıdır. Toplumsal hareketler geniş çıkar gruplarından oluşan çeşitli gruplardır. Yani bu hareketler, politik etkileşimler ve uygulamaların birbiriyle bağlantılı, evrimleşen belli bir tarihsel dizgesini temsil etmektedir demektedir Charles Tilly.
Zimbabve’de 2002-2003 yıllarında muhalefetin baskıcı rejime karşı hareketi, Bangladeş’teki rehidrasyon talebinden ileri gelen talepler, Avrupa’daki şehirlerin gelişmesi sonucu ortaya çıkan üçüncü dünya ülkelerinin sorunlarıyla ilgilenen gruplar bu anlamda toplumsal hareketlerin geldiği durumu özetlemektedir.
Toplumsal hareket geliştikçe sosyal bilimciler onu açıklamaya çalışmıştır. Bunu iki farklı şekilde yaptıkları görülmektedir: 1. Fen bilimlerindeki gibi kanunlar ve kaidelerle ona bir olgu muamelesi yaparak açıklama çabasına girmişlerdir, 2. Konuyu sosyal yanlarını da göz önüne alarak, her daim gelişen, evrimleşen bir olgu olarak ele almışlardor. Elbette ikinci yöntem daha verimli olmuştur ve olacaktır.
Toplumsal hareketlerin tarihsel örneklerine bakacak olursak, tıpkı sosyal bilimcilerin kendilerinin geliştiği gibi, toplumsal hareketin de kendi gelişimini görmek mümkündür. Bu tarihsel analizi yapabilmek için:
- Toplumsal hareketlerin kampanyalarının, repertuvarlarının ve MBSB (Makul olma, birlik olma, sayıca fazla olma, bağlılık olgularını barındıran) gösterilerin tarihsel izini sürmek,
- Bu hareketlerin çoğalmasını destekleyen veya köstekleyen etkenlerin açığa çıkarılması,
- Diğer politika biçimleriyle ne derece örtüştüklerinin ortaya çıkarılması (mesela toplumsal hareketler ve seçim kampanyası, sanayi grevleri farklar-benzerlikler) gerekmektedir.
Toplumsal hareketler 18. yüzyıldan itibaren ortaya çıkmış ve etkileşim içinde yürütülmüştür. Toplumsal hareketlerin üç iddiası bulunmaktadır: program, kimlik ve duruş. Bu iddialardan hangisinin nispeten öne çıkacağı hak talep edenler ve hareketin aşamalarına göre değişir. Demokrasi, toplumsal hareketlerin oluşumunu destekler. Aynı şekilde bu hareketler halkın egemenliğini kabul eder. Ancak tabii ki bazı toplumsal hareketlerin kimi halk olarak kabul ettiği konusunda tartışmalar vardır. Yine de genel anlamda kamu işlerinin yönetilenin rızasına göre yapılması gerektiği kanısı hâkimdir. Kamu politikalarıyla kıyaslandığında bu hareketler, ölçek, süreklilik ve etkinlik bakımından politik girişimcilere bağlıdır. Bu durumda, toplumsal hareketlerin yapıları, personeli ve iddiaları tarihsel olarak değişir ve evrimleşir denebilir. Aynı zamanda icat edilmiş bir kurum olduğu göze alınırsa toplumsal hareketler zaman içinde ortadan kalkabilir veya bambaşka bir şeye dönüşebilir.
“Wilkes ve Özgürlük” İlk Hareket Örnekleri
Toplumsal hareketlerin ortaya çıkışı için, Nisan 1768 tarihinde Londra’daki çatışmacı toplantılara bakılması gerekir.
2 Nisan’da yoldan geçen bir taşıma arabasına müdahale edilerek içindekilere “Wilkes ve özgürlük!” diye bağırmaya zorlanması,
21 Nisan’da Spitalfields’ta kara listeye alınmış çeşitli dokuma ustalarının dokuma tezgahlarının kesilmesi,
28 Nisan’da Wilkes, hapsedildiği King’s Bench Hastanesi’ndeyken evlerin ışıklarının yakılması, ritüel şekilde çizme ve bere yakılması için bulunulan çağrılar.
Wilkes’in politik mücadelesinin halkın dayanışmasına dönüşmesi ve sınırlı oy kullanma hakkına rağmen disiplinli bir kitle olması bu açıdan ilk örnek olarak addedilebilir. Wilkes, bu olaylarda parasını ve mevkisini kullanarak Parlamento’ya girmeyi başarmıştır. Hapsinin bitiminden sonra mücadelesi devam eden Wilkes, The North Briton adlı gazeteyi çıkararak muhalefete devam etmiştir. Zaten “Briton” kelimesi ile de kralın en sevdiklerinden olan Lord Bute hedef alınmıştır.
Wilkes çıkardığı gazetesinde Kral’ın Paris Antlaşması’nın Yedi Yıl Savaşları’nı bitirmesini övmesi konusunda eleştirilerini yazmıştır. Ancak döneminde, Kral’ın yalan söylediğini ima etmenin bile suç olduğu göz önüne alınırsa, gayet olağan bir şekilde tutuklanmıştır. Ancak Wilkes çıkarıldığı duruşmada verilecek kararın, alt ve orta sınıfın özgürlüğünün kararı olacağını ve İngiltere’nin gerçekten özgürleşip özgürleşmediğinin anlaşılacağını belirtmesi ardından mahkemede serbest kalmıştır. Bu olaydan sonra Wilkes, halkın gözünde kahraman olmuş ve özgürce konuşma fırsatı elde etmiştir. “Wilkes ve Özgürlük” çığlığı bağımsızlık simgeleyen bir slogana dönüşmüştür.
Wilkes, gazetenin 45. sayısında “Essay on Woman” adında pornografik bir broşür çıkarmış, tekrar mahkemeye verilmiştir. Londra Şerifi ve celladın gazetenin 45. sayısını yakmak için geldiğinde kalabalık onlara saldırmış, Wilkes Fransa’ya kaçmıştır. Wilkes’in kaçışının ardından, Parlamento kendisini mahkeme kaçağı ve kendisinin ülkeden kovulduğunu ilan etmiştir.
Kısa bir süre sonra Wilkes ülkeye tekrar geldiğinde yakalanarak hapse atılmıştır. Hapiste geçirdiği sürede üç seçim kazanmasına rağmen seçim sonuçları geçersiz sayılmıştır. Ancak Wilkes’in mücadelesi daha da simgeselleşmiş, 45 sayısı sembolik bir hal almıştır. Destekçileri ona 45 dana jambon, 45 şişe bira göndermiş, 45 sayısına atıfta bulunmayı ihmal etmemişlerdir. 1770 yılında serbest kalmasından 1774 yılına kadar çeşitli görevlerde mücadelesine devam eden Wilkes, 1774’te pek çok kez kazandığı ancak seçim sonuçlarının uygulanmadığı Belediye Başkanlığı görevine gelebilmiştir. Bu yılın sonunda ise Avam Kamarası’na girmiştir. Bu mücadele, dönemin Amerikan Devrimi idealine örnek olmuştur.
Wilkes’ın kurduğu Anayasa Dostları kısa sürede bir dernekten cemiyete dönüşmüştür ve bu hareket Atlantik’in karşısına kadar ilerlemiştir. Çünkü Wilkes, kraliyet ailesinin keyfî işleyişine karşı bir denge unsuru olabilmiştir. Wilkes destekçileri birçoğunun oy kullanma hakları olmamasına rağmen seçimlerin ilk turunu Wilkes kazandıktan sonra, kalabalıklar halinde rakiplerine saldırıp Wilkes’ı alkışlamalarını istemişlerdir. Annual Register, bunun sebebinin rakip taraftarların ceplerinde “Dinsize Hayır” yazılı bir bayrak taşımaları olduğunu belirtmiştir. Bu örnekler Wilkes taraftarlarının halk toplantılarının sınırlarını zorlayarak MBSB gösterileri açısından önemli tarihsel hamlede bulunmuşlardır.
Savaş ve Toplumsal Hareket Unsurları
Kanada’nın doğusunda Britanya ve Fransa’nın kolonileşme faaliyetleri sürdürme mücadelesi arttıkça, Britanya’daki, Amerika’daki ve dünyanın diğer bölgelerindeki mücadeleleri de artmış, bu durum halka vergilendirme olarak yansımıştır ve Damga Yasası’nın kabul edilmesine neden olmuştur. Ancak yerel halk bu ağır vergileri ödemek istememiştir. Öyle ki, Kanada’nın bazı şehirlerinde boykotlar ve direnişler sonunda Damga Yasası yürürlükten kaldırılmıştır.
İngiltere’de başlayan Wilkes taraftarlarının direniş rüzgarı Amerika topraklarındaki, Boston ve Massachusetts’e sıçramıştır. Bölgede Boston Özgürlüğün Oğulları olarak daha alt tabakadan sokak eylemleri, yağmalar, saldırılar gerçekleştiren bir grupla Samuel Adams tarafından arabuluculuk yapılarak birleştirişmiştir. Adams’ın amacı 1766 yılında çevredeki tüm toplumsal hareket faaliyetleri yapanların düzenli bir iletişim hâlinde olmalarıdır. İletişim arttıkça, çeşitli mitingler düzenlenmiştir, Britanya mallarının boykot edilmesi kararları alınmıştır. Massachusetts yasama organı, Kral’a nazik bir dille yerel halkın vergilendirmeye olan itirazı ile ilgili bir dilekçe yazmıştır. Kral George’un açık beyanına rağmen, vergiye itiraz eden genelge yürürlükten kaldırılmamıştır. Valiyle Britanya temsilcilerinin pazarlığı her kötüye gittiğinde devreye Boston Topluluğu girmiştir. Topluluktan John Hannock’un gemisine el koyulmasının ardından bir başka gemiyi doldurarak limandan kaçırmışlardır.
Her ne kadar zanaatkârlar ve esnaflar kraliyet yetkililerinin evlerini yağmalasalar da, gürültülü müzik veya saldırılarla şiddet olaylarına bulaşsalar da Charleston’da yapılan toplanmada topluluklarının duruşu ile ilgili net bir bilgi vermişlerdir. Charleston’da cemiyetlerin toplantısının hiçbir şiddet olayı yaşanmaksızın başarıyla tamamlanması, onların dürüst insanlar olduklarını, seslerini yükseltiyor ve keyfi idareye karşı çıktıklarını ifade ediyordu. Aslında Charleston esnafı Amerika’nın ithalat anlaşmalarına karşı ilk kampanyalarını yürütmüş oldu.
Politik ve Ekonomik Bağlamlar
Toplumsal hareketler köklü değişimleri de beraberinde getirmiştir. Tarihsel anlamda Yedi Gün Savaşlarını dahi arka planda bırakan Amerikan Bağımsızlık Hareketi, Avrupa’daki Fransız Devrimi ve Napolyon savaşları sırasında Fransa’ya karşı olan yükümlülüklerini önce askıya alarak, daha sonra kaldırmıştır. Bu olay Amerikan Devrimi’ne hayati katkıda bulunmuştur.
Savaşların devamı ve vergilendirme ile halka daha çok bağlanan Amerikan Yönetimleri, Kral’ın faaliyetlerinin önemini azaltmış, Parlamento’nun eyalet iç politikasıyla ilgili çalışmalara yönelmesine neden olmuştur. Büyük Britanya ve Birleşik Devletler tarımsal, ticari ve endüstriyel alanda fazlasıyla gelişmişlerdir. 1750’den sonra bu daha net görülmektedir. Savaşın tüm bu süreçle ilgili yönleri kısaca şu maddelerle açıklanabilir:
- Savaş için yapılan ödemeler sıradan halkın refahını etkilediğinden alınan kararlarda kolektif çaba etkili olmaya başlamıştır.
- Güç krallıklardan Parlamentolara kaymaya başlamıştır. Çünkü yerel halkın nüfuz ettiği yer buralardır.
- Güçlü toprak sahipleri de gücünü sermayedarlarla paylaşmak zorunda kalmıştır.
- Serbest çalışan işçiler de politik yaşama atılmıştır. Toprak sahiplerine bağımlılık azalmıştır.
- Birlikte düşünürsek, muhalif burjuvazi, muhalif Parlamento üyeleri ve işçiler yakınlaşmıştır.
- Dernek kurma, dilekçeler, mitingler gibi usuller işçi sınıfında benimsendi, sıradan halkın katılımları standart hâline gelmiştir.
- Doğrudan yıkıcı eylemler bir anlamda azalmıştır.
- Böylece işçinin burjuvazinin, muhalif aristokratların hareketi toplumsal harekete yasal zemin hazırlamıştır.
Genel olarak bakıldığında 18. yüzyıl sonlarında Londra’da büyük halk hareketlerinde sermaye ile kraliyetin iş birliğine karşı işçi-burjuva işbirliği ve Parlamento’daki muhalifler şeklinde iki gruba ayrılmış durumda olduğunu belirtebiliriz. İlerleyen yıllarda bu devrim arayışına Fransız Devrimi’ndeki demokratikleşme arayışları eşlik etmiştir. Ancak Napolyon Savaşlarına kadar işçi birlikleri bastırılmış, bu hareketler demokratikleşme evresini tamamlayamamıştır.
İngiliz Toplumsal Hareketinin Kristalleşmesi
1812’den sonra Parlamento’da yapısal değişim talepleri vardı. Genişletilmiş oy hakkı, seçmenlerin daha eşitlikçi temsili, Parlamento’nun yıllık toplantıları ve yoksul insanlar içn iş imkânı sunan MP ücretleri ve gizli oy kullanma gibi düzenlemeler talep ediliyordu. Stockport Birliği, modern anlamda bir toplumsal hareketin ilk örneğini temsil etmiştir. 1818’de ipek imalatı merkezinde Parlamento reformu dahil, çeşitli talepler etrafında toplanan Stockport Birliği 1400 erkek ve 40 kadından oluşan temsilcilerini 16 Ağustos 1819’daki Temsilciler yürüyüşüne göndermiştir.
Demokratikleşme hareketlerini bastırmak için, 1817’nin Baskı ve Ayaklanma Yasası, 1819’un baskıcı 6 yasası ve 1820’nin Kanuna Karşı Gelme Yasası gibi yasalar çıkmıştır. Bunlardan bazıları muhaliflerin direnişi sonucunda kaldırılmış veya değiştirilmiştir. Yani, 1820’de modern anlamda toplumsal hareketin asli unsurları birleşmiştir.
1820-1830’lardan sonra bu hareketler aydınlatma, gürültülü müzik, evleri yağmalama gibi şiddet içeren eylem türlerinden ayrılmaya başlamışlardır. Jameson, Amerikan Devrimi’nin 150. yıldönümünde konferanslar serisinde; aynı ülkedeki ve dönemdeki insanların çeşitli faaliyetleri arasında yakın bir ilişki vardır ve biri diğerinden ayrı tutulduğunda hiçbir faaliyet açıklanamaz demiştir.
Toplumsal hareketin tarihine bakıldığında birkaç yönü ile kölelik karşıtı mücadele de modern toplumsal hareketlere özgü belirtiler içermektedir. 1783’te Quakerlar (bir mezhep ç.n) köle ticaretine karşı İngiltere Parlamentosu’na dilekçe vermiştir. Mücadelesinin devamında 1787 yılına gelindiğinde, mücadele genele yayılmıştır. İmza ve dilekçe kampanyaları düzenlenmiştir. Nitekim 1806 ile 1808 yılları arasında köle ticareti Birleşik Devletler ve Birleşik Krallık genelinde yasadışı ilan edilmiştir. 1833’te Parlamento tüm kolonilerde geçerli olacak şekilde kölelik karşıtı yasayı kabul etmiştir. Bu süreçte Quakerlar’ın önderliğinde şeker boykotu (1791), ikinci büyük dilekçe (1806) kampanyası toplumsal hareket nitelikleri taşımaktadır.
Diğer Örnekler
1789’da Fransız Devrimciler halk mitingleri, rozetler, yürüyüşler, broşürlerle devrimi gerçekleştirmiştir. Eğer bu hareketler 1795’e kadar devam etmişse, Fransızlar İngiliz emsalleriyle beraber bu toplumsal hareketi ortaya çıkaranlardır denebilir. Öte yandan, 1848 devriminde dahi Fransız toplumsal hareketi oturmuş değildir. 2. İmparator Louis Napolyon’un baskısından dolayı birçok kez hayat geçmesi engellenmiştir.
Bu konuda Alman eylemcileri kurumsallaşmış, toplumsal hareketine sahip olarak nitelendirmek mümkündür. 1780’deki Alman-İngiliz Savaşı sırasında feci bir kayıp verirken Hollanda’da broşür savaşları patlak vermiştir. Hollanda üzerindeki egemenlik savaşlarını broşür savaşlarıyla toplumsal hareket cephesine çeken Almanlar, bu nazik savaş türünü kendi kurumsal toplumsal hareketlerinden biri olarak nitelendirebilmektedir. Veya bundan sonraki dönede 1787’deki Prusya İşgali’nin Hollanda’nın bağımsızlık sürecini başlatması da buna örnek olarak verilebilecektir.
Sonuç olarak gözden geçirilmesi gereken savlar ve ortaya çıkan sonuçlar şu şekildedir:
- 18. yüzyıldan itibaren toplumsal hareketler tekil değil, etkileşimli sosyal hareketlerdir.
- Topumsal hareketler 3 iddiayı birleştirir: program, kimlik ve duruş.
- Program, kimlik ve duruş iddialarından hangisinin ön plana çıktığı, toplumsal hareketin içindeki iddia sahiplerine göre farklılık gösterir.
- Demokratikleşme toplumsal hareketlerin oluşması için en iyi ortamdır.
- Toplumsal hareketler halkın hakimiyetini savunur.
- Yerel olarak kökleşmiş kamu politikaları ile karşılaştırıldığında toplumsal hareketler ölçek, süreklilik ve etkinlik açısından tamamen politik girişimcilerine bağlıdır.
- Toplumsal hareketler bir politik ortamda kendilerini tesis ettikten sonra, model alma, iletişim ve iş birliği onların çeşitli ortamlarda da benimsenmesini sağlamıştır.
- Toplumsal hareketler yapı olarak zamanla personeli, iddiaları ile beraber evrimleşir.
- Bir icat olan toplumsal hareketler, zamanla ortadan kalkabilir ya da bambaşka bir konuya evrimleşebilir.
Yukarıdaki kitap bölüm özeti, Charles Tilly’ye ait olan Toplumsal Hareketler adlı kitabında bulunan 1. Politika Olarak Toplumsal Hareketler bölümünden çıkarılmıştır. Talebi durumunda web sitemizden kaldırılabilecektir.