“Kişinin sahip olduğu erdemler ya da bilgelik kendisini nadiren mutlu etse de, budalalıkları ve kötü huyları başkalarını sıkça mutsuz eder.”
Samuel Johnson
Salgın, bütün dünyayı etkisi altına almış durumda iken insanlık tarihi boyunca alınmamış önlemler devletler ve bireyler tarafından alınmak zorunda kalındı. Sokağa çıkma yasakları, insanların toplu bulundukları alanların kapatılması, karantina ve benzeri önlemler, toplumun her ferdine önemli sorumluluklar yükledi. Fakat her birey yeteri kadar sorumluluklarının bilincine vardı mı? İşte bu noktada standartlaşmış bir toplumsal görev bilincinden bahsetmek maalesef mümkün olmuyor.
Peki neden insanlar onca söylenene rağmen, hayatlarını tehlikeye atarak dışarıda geziyor? Gerçekten yaşamayı sevmedekilerinden mi bu işi ciddiye almıyorlar? Kendileriyle birlikte tehlikeye attıkları insanları hiç mi düşünmüyorlar? Bunlar gibi belki bir düzine soru, her bir sokakta dolaşan insanı gördüğünüzde aklınıza geliyorsa yalnız değilsiniz. Rasyonel düşünen ve dışarı çıkma zorunluluğu olmayan her insan evinde güvende olduğunu bir şekilde kavramışken, onlarca insan neden her şeye rağmen dışarıda geziyor? Muhtemelen bu yazı okuyan her okuyucu gibi sizde dışarıda gezenleri laftan sözden anlamaz bireyler olarak görüyorsunuz. Belli bir kısmı için yanılıyor da değilsiniz ama diğer bir kısmı için kendimizi veya bu olayı bize aktaranları suçlamak acaba bağcı dövmek olarak algılanır mı? Cevap hayır olmalı. Aslında her bu olayın ciddiyetini ve gerçekliğini kavrayamamış birey için onları suçlamaktan kaçınmalıyız. Neden mi? Bu soruyu bu yazıda biraz olsun anlatamaya çalışacağım.
Farklı Bireyler Farklı Köprüler
Her bir birey ile kurulması gereken iletişim köprüleri maalesef aynı olamıyor. Daha doğrusu, her insanın bilincine giden yol farklı köprüler üzerinden geçiyor. İletişim bilimciler bu köprülerin farklı oluşunun hem negatif hem de pozitif yanları olduğundan bahsederken, her köprünün kendine has özellikler taşımasının iletişime zenginlik getirdiğini vurguluyorlar. Aksi takdirde tek düze ve genel geçer bir yönteme sahip iletişim kaçınılmaz olmaz mıydı zaten. Fakat burada üzerinde durulacak konu tek tek incelendiğinde envaiçeşit zenginliği içerisinde barındıran, nevi şahsına münhasır iletişim yöntemleri değil. Kriz anında kitleler ile gerçekleştirilen ve çoğu zaman önem arzı tavan yapmış mesajlar içeren iletişim biçimi.
Bilginin Dinamizmine Ayak Uydurmalıyız
Birçokları gibi salgın hakkında verilen mesajlara çeşitli medya araçları üzerinde gün içerisinde defalarca maruz kalıyoruz. Bu durum, bizleri salgın ve etkileri hakkında bilgilendirirken aynı zamanda bilinç seviyemizi yükselterek farkındalığımızı da artırıyor. Toplumun büyük bir kısmı medya aracılığıyla ulaştıkları bilgiler ışığında günlük ve hatta anlık bilgi ve bilinç değişimlerine uğruyor. Dün söylenen bir doğrunun bugün yanlış olduğu aktarılabiliyor. Bunun nedeni zaman zaman medya araçlarının tutarsız yayın politikaları olabilse de şu an içerisinde bulunduğumuz durum ve bilim, dinamik olgular olduğundan bu değişim her zaman bir hatanın ve kasıtın ürünü olmuyor. Bu noktada bahsedilen dinamikliğe ayak uydurmak zor zanaat olsa da herkesin uyması gereken bir görevin temeli niteliğindedir. Çünkü her değişim, iletişimciler tarafından bizler ile daha güvenli bir şekilde hayatımızı sürdürmemize yardımcı olmak amacıyla paylaşılıyor. Aynı zamanda, bireysel olarak uyguladığımız her tedbir halk sağlığının devamı için de önemli derecede katkı sağlıyor.
İletişimin Önündeki Engeller
Bütün bu gerçeklikler arasında bir kesim var ki salgın hakkında paylaşılan bilgilere inanmıyor (bir noktaya kadar sorgulayıcı olmak yararlıdır), benimsemiyor, anlamıyor veya uygulamıyor. Bu durumlar içerisinde iletişimi ilgilendirmeyen tek durum uygulamama durumudur. Eğer bir birey bir mesajı anlıyor, inanıyor ve benimsiyorsa iletişim yönünden sorumluluklar yerine getirilmiştir. Fakat uygulama kısmı bireyin kendi inisiyatifinde olduğundan, bu konu bir noktada psikolojik dinamiklerin ilgi ve araştırma alanına girer. Peki bireyler ile iletişimin başarısın engelleyen faktörler/durumlar nelerdir? Bireyin mesajı aldığı kaynak ile yaşadığı sorunlar, bireyin kendisine gelen mesaj ile yaşadığı sorunlar ve bireyin mesajı aldığı araçtan kaynaklanan sorunlar olarak bu faktör/durumları sınıflandırabiliriz.
Mesajın Kaynağı Güvenli Mi?
Bireyler mesajları aldıkları kaynak ile dolaylı veya doğrudan ilişkili durumdadır. Dolaylı ilişkili olduğu durumlarda mesaj, kaynaktan önemlidir. Bu durumlarda kaynağın durumu veya konumu alıcı için önemli değildir. Bu durum içerisinde olan alıcılar için kaynak dolayısıyla oluşan sorunlar gerçekleşmez. Fakat kaynak ile doğrudan ilişki içerisinde bulunan bireyler için kaynakların durumu ve tavrı önemlidir. Dolayısıyla, kaynak ile olan ilişkisi mesajdan önce gelen alıcılar için kaynak temelli sorunlar oluşabilir. Salgın süresince hemen hemen aynı mesajların farklı kaynaklardan aynı alıcılara iletilmesi, alıcılarda farklı mesaj reaksiyonları oluşturabiliyor. Bu noktada, alıcıların kaynak temelli yaşadığı en önemli sorun mesajı aldığı kaynağa güvenmemesi durumudur. Bu sorun genellikle tarihsel bir süreçle oluşan “güvenli kaynak” algısının alıcıda oluşmaması nedeniyle gerçekleşir. Mesajın içeriğine bakılmaksızın kaynağın güvensizliğinden kaynaklanan iletişim sorunu, mesajın esaslarının alıcılar tarafından benimsenmemesine yol açar. Bu nedenle, mesaj içeriği bireyler üzerinde bir etki bırakmaz.
Salgın özelinde de bu sorunla karşılaşılan durumlar, normal şartlar altında karşılaşılan negatif reaksiyonlardan daha fazla sorun teşkil eder. Kriz dönemi olarak nitelendirilen bu süreçte, kaynakların verdiği temel mesajlar arasında farklılıklar minimum seviyede gözlemlenir. Dolayısıyla, alıcı kendisi için yanlış olan kaynak yerine, doğruluğuna inandığı kaynaktan aynı mesajı almış olsa idi mesaja verdiği reaksiyon tamamen farklı olacaktı. İletişim süreçlerinin sağlıklı gerçekleşmesini sağlamak amacıyla kaynak- alıcı eşleşmesinin doğru yapılması ve hangi kaynak hangi alıcıyla eşleşiyor ise o kaynağın o alıcıya ulaşmasının daha kolay hale gelmesi gerekir.
Alışılmamış Mesajlar Zor Benimseniyor
Diğer yandan, bireyler aldıkları mesajlar ile de çatışma sorunu yaşayabilirler. Özellikle genel geçer doğrularının aksi durumları içeren mesajlar bireyler tarafından benimsenmesi zor mesajlardır. Genellikle bu tür çatışmalar, olağanüstü durumların getirdiği yeni ve alışılması zor gerçeklerden kaynaklanır. Salgın dönemi de bu tür çatışmaların sıkça yaşandığı bir süreç olarak nitelendirilebilir. Bu dönem içerisinde bireyler alışılagelmiş doğru ve gerçeklerin aksine bilgilerin içerik olduğu mesajlara maruz kalır. Hayatları boyunca alıştıkları düzenden çıkmaya zorlayan mesajlar, bireyler tarafından zor benimsenir. Bu noktada, mesajların içerikleri her ne kadar durumun gerekliliklerine göre tasarlanmış olsa da iletişimcilerin alıcıya verdikleri mesajı tasarlarken olası çatışma durumlarını da göz önünde bulundurması, sağlıklı iletişimin gerçekleşmesi için gereklidir.
Hedef Kitleye Uygun Mesaj Tasarlanmalı
Mesajların bireylerde yarattığı bir diğer çatışma durumu, mesajların kompleks içeriklerinden meydana gelir. Hitap ettiğiniz kitleye uygun mesaj dili ve benzeri unsurların tasarlanması süreci, sağlıklı iletişimin gerçekleşmesi için bir gerekliliktir. Her iletişime geçilmek istenen kitleye aynı mesaj formu ile hitap edilemez. Bu noktada, mesajların kitlenin bilişsel tepki ve yeteneklerine uygun şekilde tasarlanması gerekir. Eğer bu koşullar göz ardı edilirse mesajların işlevselliği düşer. Hatta mesaj ile yaratılmak istenen algının tam tersi durumlarla karşılaşmak içten bile değildir. Salgın dönemi de bu problemlerin sıkça karşılaşıldığı bir dönemdir. Salgın süresince tasarlanan mesajlar her alıcı için algılanılabilir düzeyde olamaz. Burada optimum yararı sağlamak aynı içeriğe sahip birden fazla mesaj tasarımını yapmaktan geçer. Bir bilgiyi ne kadar farklı yolla yeniden üretirseniz, o kadar fazla insanın bilgileri algılaması şansını yükseltirsiniz. Bu yolla, mesaj ile alıcının arasında olacak çatışmayı minimalize etmiş olursunuz.
İyi Hedefleme Eşittir İyi Medya Stratejisi
Öte yandan, bireyler mesajları aldıkları araçlar ile de çatışmalar yaşayabilmektedir. Normal şartlar altında dahi mesajların doğru araçlar ile hedef kitleye ulaştırılması iyi bir stratejik yönetim gerektirmektedir. Kaldı ki, salgın döneminde bu stratejilerin doğru ve hızlı yapılması süreci zor bir zanaattır. Bu zor süreç bazı negatif durumların oluşmasına neden olabilir. Yanlış tasarlanmış stratejiler, mesajların iletilmesi için yanlış medya araçlarının tercih edilmesiyle verilen mesajın etkisinin düşmesine neden olmaktadır. Mesajın iletilmesi gereken hedef kitlenin, mesajın yayınlandığı medya aracı ile olan ilişkisi iyi çözümlenmelidir. Aksi takdirde, mesajlar hedef kitle üzerinde istenilen etkiyi bırakamaz. Aynı zamanda, mesajlar hedeflenen kitle haricinde farklı hedef kitleler tarafından alınabilir. Bu durum da diğer kitleler için tasarlanan iletişim stratejilerini baltalayabilir, bu kitleler üzerinde negatif etkilere yol açabilir.
İğneyi Bireylere, Çuvaldızı İletişimcilere
Sonuç olarak, normal şartlarda dahi iletişim süreçleri çatışma ve problemlere gebe süreçlerdir. Kaldı ki salgın dönemi gibi kriz dönemlerinde iletişim bir nevi pamuk ipliğine bağlıdır. Bu nedenle verilen mesajlardan beklenen reaksiyonlar her zaman öngörülen ile uyuşmaz. Burada optimum yararın gözetilmesi için her çatışma durumun alternatif çözümleri önceden belirlenmiş planlar ile ortaya konulmalıdır. Risk faktörlerine göre tasarlanmış kriz iletişimi planları, hedef kitleleriniz ile oluşabilecek muhtemel çatışmaların önüne geçmek için bir nevi hava yastığı görevi görür. İletişimcilerin bu hava yastıklarına sahip olmaları, çarpışma sırasında yani beklenmedik kriz dönemlerinden en az hasarla çıkılmasına yardımcı olur.
Yazının başında da bahsettiğimiz gibi salgın süresince bazı negatif davranışları sergileyen bireyler aslında kendileri ile kurulan iletişim köprülerinin doğru tasarlanmamasından kaynaklı bu davranışları sergiledikleri öne sürülebilir. Kısacası, bireyler kendi davranışlarından sorumlu olsalar dahi kriz döneminde bu negatif davranışların en aza indirilmesi iletişimcilerin sorumluluğudur.