Yunan Uyku Tanrısı’nın adı olan “Hipnos” ve Yunancada “öğrenme, eğitim” anlamına gelen “pedya” kelimelerinin birleşiminden türemiş olan hipnopedya kavramı, etimolojik olarak “uykuda öğrenme/uykuda eğitim” anlamına gelmektedir ve bu kavram, Aldous Huxley’in ilk kez 1932 yılında yayımlanmış olan Cesur Yeni Dünya adlı distopyası sayesinde ünlenmiştir.
Cesur Yeni Dünya’da hipnopedya, insanları şartlandırma/koşullandırma yöntemi olarak kullanılmaktadır. Bu yöntem sayesinde henüz çocuk yaştaki insanlara, uyurlarken, kendi kastlarına uygun ses kayıtları tekrar tekrar dinletilmektedir ve böylece insanların şartlandırılarak ilerleyen yıllarda kastlarına ve topluma uygun yaşamaları sağlanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında hipnopedya kavramı, daha özel olarak, “insanların uykudayken fonetik araçlar sayesinde eğitilmelerini veya öğrenmelerini sağlayan yöntem” olarak tanımlanabilir.
Her ne kadar kurgu eserlerde veya dizilerde hipnopedya, etkin bir eğitim veya öğretim yöntemi olarak gösterilse de gerçekte hipnopedya yönteminin etkinliği tartışma konusudur. Öncelikle, uyku hâlinin sanıldığından çok daha karmaşık bir hâl olduğu söylenmektedir ve insan beyni uykunun farklı safhalarında farklı verimlilikte öğrenmektedir. İnsanlar, uyku hâlindeyken etraflarındaki seslere karşı kaygısız değillerdir. Tam aksine uykunun bazı safhalarında dinletilen sesleri insanların uyandıklarında hatırlayabildikleri söylenmektedir. Ayrıca, insanların hipnopedya yöntemi sayesinde bazı yeni ve basit şartlanmaları öğrenebildiğini de belirtilmektedir. Ancak hipnopedyanın ileri ve karmaşık düzeyde eğitimde veya öğrenmede başarılı bir yöntem olmadığı söylenebilir.