Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) İç Savaş’ın (1861-1865) henüz yaşanmadığı ve köleliğin henüz kaldırılmadığı günlerde Güney’in toprak sahipleri, siyahilerin okuma-yazma bilip bir şeyler öğrenmelerinden korkmaktadırlar. Çünkü toprak sahiplerine göre eğer siyahiler okuma-yazma öğrenirlerse özgürlüklerini isteyebilirler ve olası bir köle ayaklanmasını tetikleyebilirler. Bu türden bir değişim de toprak sahiplerinin zenginliğinin sonunu getirebilir. Bu nedenle, toprak sahiplerine göre, siyahilerin “gözlerinin açılmaması” gerekmektedir.
1861-1865 yılları arasında Amerikan İç Savaşı yaşanır ve savaş, Güney’in Kuzey karşısında hezimete uğramasıyla son bulur. Savaş sonrasında ABD’de kölelik kaldırılır ve ırksal eşitlik ilkesi anayasaya girer.[1] Burada belirtilmesi gerekir ki Plessy v. Ferguson (1896) davasından itibaren Amerikan okullarında “ayrı ancak eşit” (separate but equal) ilkesi uygulanacaktır. Yani, daha 1954 yılına kadar, siyahiler ve beyazlar maalesef aynı okula gidebilecek kadar “eşit” olamayacaklardır.
İç Savaş esnasında Kuzey’e geçmiş olan ve orada az da olsa okumayı öğrenmeyi başarmış olan siyahiler, savaş sonrasında evlerine döndüklerinde orada “kendi okullarını” açmaya başlarlar. Federal hükümet de bu dönemde ülkenin her yerinde beyazlar ve siyahiler için ayrı devlet üniversiteleri açmaya başlar. Bunun sonucunda, 1800’lü yılların sonuna kadar ABD’de 86’dan fazla siyahi üniversitesi kurulur.
Ancak bu dönemde Güney’de üniversitelerin açılması ve siyahilerin okula gitmesi toprak sahiplerini rahatsız etmektedir. Bu toprak ağaları siyahilerin okuması ve dünyayı öğrenmeleri sonrasında “bir şeylerin değişeceğinden” korkmaktadırlar, bu nedenle de bu gidişata bir dur deme kararı alırlar. Pek çok eyalette inşa edilmiş olan siyahi okulları bu dönemde beyazlar tarafından yakılır ve bu okulların öğretmenleri ya öldürürler ya da kaçmaya zorlanırlar. Söylendiğine göre 1866-1872 yılları arasında bu okul korkusundan kaynaklanan çatışmalardan dolayı Güney’de siyahi ve beyaz toplam 20.000 kişi hayatını kaybetmiştir.
Buna rağmen Güney’deki siyahi üniversitelerinin sonu getirilemez ve bu üniversiteler ilk mezunlarını verirler. İşte bu dönemde kurulan üniversiteler, çok daha sonradan (1965 yılında) HBCU olarak adlandırılacak siyahi üniversitelerin temellerini atarlar. Uzun adı İngilizcede “Historically Black Colleges & Universities” olan ve kısaca “HBCU” adı verilen bu üniversiteler, Türkçeye “Tarihsel/Geleneksel Olarak Siyahi Üniversiteleri (TOSÜ)” olarak tercüme edilebilir.[2] Günümüzde ABD’de toplamda 101 TOSÜ bulunmaktadır ve bu okulların büyük bir kısmı 1800’lü yılların sonunda kurulmuştur.
Bu üniversiteler 1800’lü yılların sonunda ilk kurulduklarında o dönemin beyaz üniversitelerinden farklıdırlar. Çünkü TOSÜ, ilk başlarda, bilim dersleri yerine mesleki derslerin verildiği yerlerdir. Bu durum aslında çok da tuhaf değildir. İç Savaş sonrasında, eskiden köle olan siyahiler, şimdi birazcık daha fazla hak elde ederek toplumun “yeni köleleri” olmuşlardır. Bu yeni köleler de gereken mesleki eğitimi alarak halkın ayak işlerini yapmalıdırlar. Bu durumun değişmesi ve bu üniversitelerde tam bir üniversite ders programı oluşabilmesi için siyahilerin daha yıllar boyu mücadele etmeleri gerekecektir. Bu üniversitelerin ders programları 20. yüzyıl boyunca değişmeye başlayacaktır ve ancak 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren TOSÜ, artık topluma işçi yetiştirmek yerine aydın insanlar/siyahiler yetiştirmeye başlayan kurumlar hâline gelecektir.[3]
Tarihsel ve geleneksel olarak TOSÜ, genç siyahilerin toplum baskısından ve toplumda var olan ırk ayrımcılığından kaçtıkları, daha doğrusu kaçabildikleri mekânlar olmuşlardır ve hâlâ da öyledirler. Bu nedenle bu üniversitelerin beyaz üniversitelerinden farklı bir kültüre sahip olduğu söylenebilir. Günümüzde bu üniversiteler ABD’de hâlâ “HBCU” kısaltmasıyla bilinmektedirler ve bu kültürlerini devam ettirmeye çalışmaktadırlar.
Buna rağmen bu okulların büyük bir kısmı günümüzde, özellikle finansal nedenlerden dolayı beyaz, Asyalı ve Latin Amerika kökenli öğrencileri de kabul etmeye başlamışlardır. Buna bağlı olarak bazı TOSÜ’de siyahi öğrenci nüfus oranı %5’lere kadar gerilemiştir. Bu nicel düşüş, bu okulların eski siyahi mezunlarından ve günümüzde hâlâ bu okullarda okumakta olan siyahi öğrencilerden tepki çekmektedir.
Bugüne kadar Martin Luther King Jr., Spike Lee, Samuel L. Jackson, v.b. önemli ve ünlü siyahi kişileri yetiştirmiş olan bu okulların günümüzde, tuhaf bir biçimde, kendi okul klasmanları bile bulunmaktadır. Bu durum da aslında bize ABD’de ırksal ayrımcılık sorununun hâlâ çok ciddi bir biçimde var olduğunu göstermektedir.
Bu yazıda verilen bilgilerin büyük bir kısmına kaynaklık yapan ve genel olarak ABD’de siyahilerin okuma-yazma maceralarını anlatan “Tell Them We Are Rising” adlı güzel belgeseli İngilizce dilinde izleyebilirsiniz:
[1] İç Savaş sonrası dönem “Reconstruction” yani “Tekrar İnşa” adıyla anılmaktadır. Her ne kadar savaşı Kuzey kazanmış olsa da Tekrar İnşa Dönemi, sakin olmanın aksine kargaşalarla dolu, sancılı bir dönem olmuştur. Bu kargaşalı savaş sonrası döneminin bitmesi için 1870’lerin sonlarını beklemek gerekecektir.
[2] Tercüme ve kısaltma yazının yazarına aittir.
[3] Bu değişimin sağlanmasında William E.B. Du Bois adı verilen kişinin etkisinin büyük olduğu belirtilmektedir.