George Orwell Kimdir?
İngiliz edebiyatının en önemli isimlerinden Asıl ismi Eric Arthur Blair. Babası Hindistan’da görevli bir İngiliz, annesi Fransız asıllı. Aristokrat bir ortamda büyüdü. 1930larda kendisini sosyalist olarak tanımladı. 1936 yılı sonunda İspanya İç Savaşı döneminde Adolf Hitler ile BenitoMussolini’nin de desteğini alan Francisco Franco’ya karşı savaşacak gönüllülere katılmak için İspanya’ya gitti. Ama gazete muhabiri olarak izlemeye başladığı İspanya İç Savaşı’nda Cumhuriyetçi milislere katıldı. Savaşa dair anılarını detaylı bir şekilde daha sonra “Katalonya’ya Selam” adlı eserinde izlenimlerini aktardı. İspanya deneyiminden sonra tutucu bir görüş benimsedi. SSCB’de 1924’te Lenin’in ölümünden sonra iktidara geçen Stalin iktidarı sosyalist ideolojinin dışına çıkarak tamamen kendi iktidarını sürdürebilmek adına her türlü hamleyi gerçekleştirmiştir. Stalin’in oluşturduğu sosyalist gerçeklik kavramı aslında gayet açık bir şekilde küçük bir burjuva sanatıdır. Birçok kentin meydanlarına kendi heykelini dikmesinden aslında devrimci görüşünden nasıl saptığını gözlemleyebiliyoruz. Stalin kendisiyle önceden dost olup daha sonra muhalefet düştüğü Kızıl ordunun düzenleyicisi Troçky’i ülkeden sürgüye göndermektedir çünkü kendi iktidarını sürdürebilmek için her türlü yolu denemekten çekinmemiştir. Bu durumun sonucunda tarih benzetmesi ile 1944’te en önemli eseri olan ve Rus devrimiyle Stalin’in devrime ihanetini konu alan siyasal fablı “Hayvanlar Çiftliği”ni yazdı.
Fabl Kurgusu İle Bir “Peri Masalı”
Eserde, bir çiftlikte yaşayan bir grup hayvan, kendilerini sömüren insanları yönetimden devirip eşitlikçi bir toplum kurar. Ama zamanla aralarındaki zeki ve iktidar düşkünü domuzlar, devrimi yolundan saptırıp insanlardan daha baskıcı ve acımasız diktatörlere dönüşür. Eserde yer alan karakterlerin benzeticek olursak koca major (domuz) yaptığı konuşmalarla hayvanların ayaklanmasını sağlamıştır. İyi niyetli bir kişiliğe sahiptir. Karakter Karl Marx ve Lenin’e benzetilmektedir. Snowball (domuz) Napolyon ile sıkı bir dostluktadır daha sonra ise fikirleri ters düşer çünkü Snowball’ın kişiliğinde sadece kendini değil yanında sorumlu olduğu tüm varlıkları düşünmek vardır. Bu karakterde Troçkiye benzetilebilir. Napeleon(domuz) koca majordan sonra iktidara gelmektedir. Snowball’ı saf dışı bırakmıştır diğer hayvanları kandırmayı çok iyi başarır ve kendisini düşünerek yalnızca iktidar için her türlü kötülüğü yapmaya hazırdır. Özel olarak yetiştirmiş olduğu köpekleride mevcuttur. Ve köpekler aracılığı ile gücünü hayvanlara karşı daha çok baskılamaktadır. Kalan diğer hayvan figürleri ise halkı ve yardımcıları temsil etmektedir. Çok iyi bir fabl kurgusu ile bir “peri masalı”diyebiliriz.
Çiftlik evi isyan öncesi hayvanların korka korka ve hayranlıkla baktığı bir ev iken; isyan sonrası domuzların mesken tuttuğu bir karargâh haline gelir. Dolayısıyla çiftlik evi başlarda köleliği ve başkaldırıyı simgelerken isyandan sonra domuzların statüsünü belirleyen bir göstergeye dönüşür. Yine isyandan önce hayvanların kendilerini gerçekleştirmek için onlara sunulan bir erek olarak yel değirmeni, onlara domuzlar tarafından dayatılan bir iş haline gelir. İsyandan önce Balbadem diyarı domuzlar tarafından yasaklanan uzamsal bir mekân göstergesi iken isyandan sonra kontrolü ellerinde tutmak için hayvanları gönderdikleri akıbeti belirsiz korkutucu bir mekâna dönüşür. Tüm bu öğelerden hareketle isyandan önce çiftlik; aralarında babacan bir liderin bulunduğu ve zekâya göre düzenlenmiş ancak günlük hayatta çok belirli olmayan bir statünün olduğu, tüm üyelerin ayrı bir kimliklerinin olduğu ve birbirlerine saygı duydukları görev kültürü ve destekçi kültür odaklı bir örgüt olarak karşımıza çıkmaktadır.
Özgürlük ve Eşitlik İçin Verilen Mücadelenin Zulüm ve Baskı İktidarına Dönüşümü
Zamanla totaliter sistemin yerleştiği örgütteki örgütsel yapı; emir-komuta zincirinin sıkı bir şekilde takip edildiği, disiplinin önemsendiği, katı kuralların geçerli olduğu dikey yapıya dönüşmüştür. Her Pazar okunan İngiltere’nin Hayvanları şarkısı da değişmiş artık onun yerine domuz Minimus’un yazdığı bir şarkı söylenmeye başlamıştır. Yedi emirden bazıları domuzların istediği şekilde değiştirilmiştir. Napoleon’un aldığı kararların ve uygulamaların sorgulanmasına dahi izin verilmediği, yasak ve cezalandırmanın ön planda olduğu, otokratik bir kültürünün hâkim olduğu çiftlikte yönetim yapısı da Napoleon’un sözcüleri, korumaları, polisleri, hatipleri ve danışmanları şeklinde kurgulanmıştır. Hatta öyle bir zaman gelmiştir ki Napoleon hukuk, pazarlama ve mali konularda insanlara danışmaya ve onlarla iş yapmaya başlamıştır. Artık kimse Napoleon’dan yalnızca “Napoleon” diye söz edemiyordu; resmî bir ağızla “Önderimiz Napoleon Yoldaş” denmesi gerekiyordu.Napoleon’un insanlarla olan işbirliğine ilişkin kitaptaki cümle dikkat çekicidir. Napoleon insanlarla aynı masada oturup içki içerken şunları söyler: Napoleon, sözlerini bitirirken, “Beyler,” dedi. “Bir kez daha şerefe kaldıracağız bardaklarımızı, ama bu kez Hayvan Çiftliği’nin şerefine değil! Bardaklarınızı ağzına kadar doldurun. Haydi bakalım, beyler: Beylik Çiftlik’in şerefine!”
Bu sahneyi gören diğer hayvanlar domuzlarla insanlar arasında bir fark kalmadığını görür. Zira insanlarla aynı masada insan gibi oturup, insan gibi giyinip, insan gibi konuşması ve insan gibi davranması öz bilincinin insana bağlı olarak geliştiğinin kanıtıdır. Hayvanlar, “Bütün hayvanlar eşittir” ilkesini hatırlayıp, “bu nasıl eşitlik” diye kendi kendilerine söylenmeye başlıyorlar. Hemen, ilkelerin yazılı olduğu duvarın yanına gidiyorlar, duvardaki yazıların değiştirilmiş olduğunu, ilk defa, fark ediyorlar, duvardaki bütün yazılar silinmiş, sadece şöyle yazıyor: “Bütün hayvanlar eşittir FAKAT Bazı hayvanlar ötekilerden daha fazla eşittir.”
Orwell’in 1945 yılında yayınlanan Hayvan Çiftliği isimli romanı, Rus Devrimini ve ardından gelen bürokratikleşmeyi anlatmaktadır. Sanayi Devrimi sonrasında değişen üretim şekli toplumdaki sınıfsal ayrımları da değiştirmiştir. Makinalı üretim, fabrikalar, seri üretim bandı gibi güçlü olgular çalışma hayatını ve buradaki köle-efendi ilişkilerini de etkilemiştir. Başlarda düşmanın ya da kendilerini ezenin fabrikalar olduğunu düşünen kitleler fabrika yakarak başkaldırmış ancak zamanla asıl düşmanın sermaye sahipleri olduğunu anlamıştır.
Hitler ve Stalin iktidarlarını eleştiren kitap, Orwell’ın temelini adalet ve özgürlüğün oluşturduğu toplum anlayışını yansıtmaktadır. Kahramanları hayvanlardan oluşan romanda, benlik bilincine erişmemiş bir kitlenin özgürlük ve eşitlik için verdikleri mücadelenin nasıl zulüm ve baskı iktidarına dönüştüğü konu alınmıştır.
Harika bir yorum yazarımıza teşekkürü borç bilirim.