GİRİŞ
Almanya’da bugünkü siyasi sistemin, ekonominin, sosyal hayatın yer edinmesi uzun yıllar almıştır. Sürekli yönetim değiştirmiş, başka ülkelerle birlikte bölünme ve birleşmeler yaşamıştır.
Federal Almanya Cumhuriyeti’nin kökenleri Cermen kabilelerinin M.Ö. I. yüzyılda tarih sahnesine çıkmasıyla başlar. Ama bugünkü siyasi düzenini 1945’te netleştirmiş bir ülkedir.
1. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere, Fransa, Amerika ve Sovyetler Birliği hâkimiyetinde olan Almanya soğuk savaş nedeniyle batıda İngiltere, Fransa ve Amerika’nın kurduğu Almanya Federal Cumhuriyeti ve doğuda Sovyetlerin kurduğu Almanya Demokratik Cumhuriyeti ile 1990 yılına kadar iki ayrı devlet olarak yönetilmiştir. 1990 yılında doğu Almanya, batı Almanya ile birleşerek Almanya Federal Cumhuriyeti adı altında yönetilmeye başlamıştır.
Almanya Federal Cumhuriyeti on altı federe devletten oluşan federal yapıya sahip bir devlettir. Federal düzeyde Kara Avrupası hukuk sistemine göre örgütlenmiş yasam, yürütme ve yargı erkleri bulunmaktadır. Federe devletlerin de federal yapının dışında Kara Avrupası sistemi ile düzenlenmiş, birbirinden bağımsız yasama, yürütme ve yargı erkleri vardır.
1945ten sonra Federal Almanya Cumhuriyeti’nde oluşmuş sistemin özü federalizm ve parlamenterizm‘ dir. Almanya’nın siyasi geçmişi ağırlıklı olarak prenslik şeklinde yönetime dayanır. Şimdilerde siteminin en önemli yapı taşı olan federalizm bu prenslik yönetiminden ya da parçalı yönetiminden kaynaklanmaktadır diyebiliriz. Almanya için dönüm noktası olan dönem II. Dünya Savaşı sonrasıdır. Savaş sonrası yenilgiye uğrayan Almanya batılı devletler ve Sovyetlerin hâkimiyetine girmiştir. Weimar Cumhuriyeti’nde başarılı olamayan parlamenter sistem batılı devletlerin özellikle de İngiltere’nin etkisi ile yönetim sistemin bir parçası olmuştur. Bu siyasi yapı ayrıntılı bir şekilde tarihsel süreçleri ile birlikte ele alınacaktır.
Devletin başkenti en büyük şehir olan Berlin’dir. İki Almanya döneminde doğu- batı Berlin olarak ikiye ayrılmıştır.
Ülke, Federal Başbakan, Federal Cumhurbaşkanı ve iki kanatlı yapıya sahip bir parlamento tarafında yönetilmektedir. Yasama organı olan parlamento, Federal Meclis ve Federal Konseyden oluşur. Anayasal kaynağı Temel Yasa’dır.
Almanya, yargı sistemi olarak Kara Avrupası sistemini uygulanmaktadır. Federal devlet ve federe devletler düzeyinde yargı organlarına sahip bir hukuk devletidir. Yargının en önemli mevkii Federal Anayasa Mahkemesidir.
Bu çalışmada Almanya Federal Cumhuriyeti’nin 800lü yıllardan günümüze kadar olan siyasi tarihi dönemler halinde incelenecek ve çağdaş devletlerin yapı taşlarından yasama ve yargı konusu görevleri ve görevlileriyle birlikte ele alınacaktır.
1. Almanya Federal Cumhuriyeti’nin Siyasi Tarihi
1.1. Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu (800-1806)
Almanların tarihi Cermen kavimlerinin tarih sahnesine çıkması ile başlar. 800lerden önce göçebe barbar olarak yaşayan Cermenler Roma için paralı asker haline gelmişlerdir. Daha sonra Roma İmparatorluğu için tehdit oluşturmuş ve imparatorluğu yağmalayarak bazı yerlerine yerleşmişlerdir. Cermenler güçlenince ikiye bölünmüş Roma’nın papasıyla anlaşarak Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nu kurmuşlardır.
Kutsal roma Cermen imparatorluğu çok sayıda prenslikten oluşuyordu ve feodal bir yapıya sahipti. Almanya bir tek ülke değil yüzlerce bağımsız prenslik ve şehirlerden oluşan karmaşık desenli bir yorgandı. (Roskin,2012:195).
İmparatorluğu oluşturan birimler zamanla güçlenmiş ve bağımsızlık mücadelesine girişmişlerdir. 18. Yüzyılda kendi topraklarına sahip devletler haline gelmişlerdir. Merkezi idare imparatorluğu güçlendirmek yerine sınırlarını genişletmeye çalıştığı için idare zayıf kalmıştır. Ayrıca imparatorluk Katolik mezhebi temelinde kurulduğu için birbirini takip eden din savaşları nedeniyle de güçlü bir devlet olamamıştır. Martin Luther’in başlattığı Protestan hareketi sonucunda Almanya, güneyde Katolikler kuzeyde Protestanlar olmak üzere ikiye bölünmüştür. Kim saltanat sürüyorsa, orada onun mezhebi geçerli olmuştur. Otuz yıl savaşları başlamış ve Westphalia anlaşması ile buna son verilmiştir. Ama imparatorluk daha da parçalı hale gelmiştir. 1806da da Napoléon Bonaparte tarafından imparatorluğa son verilmiştir.(Roskin,2012:199)
1.2. Birleşme- Modernleşme Kargaşası (1806-1871)
Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu dağıldıktan sonra toprakları Avusturya, Prusya ve Ren Konfederasyonu arasında paylaşılmıştır.(Ren Konfederasyonu 1806da Fransa’nın etkisi altında 16 Alman devleti ile kurulmuş bir konfederasyondur.)(Muratoğlu,2014:291)
1813te Ren Konfederasyonu’nun dağılmasıyla Avusturya şansölyesi Metternich öncülüğünde toplanan Viyana Kongresi’nde Almanya’yı ilgilendiren önemli kararlar alınmıştır. 1814te 39 tane Alman eyaletinden oluşan Alman Konfederasyonu kurulmuştur. Prenslikler konfederasyon çatısı altında birleştirilmiştir. Federasyonun başkenti Berlin’dir. Avusturya şansölyesi Metternich modern devlet oluşturmak istemiştir ama bu çabası başarısız olmuştur. Bu dönemde özgürlükler sınırlandırılmış ve halk baskı altında kalmıştır. 1862 yılında Prusya kralı Wilhelm, Bismarck’ı başbakanlığa(Şansölye) atamıştır. 1866da Avusturya ve Prusya arasında çıkan savaş sonucu Avusturya birlikten çekilmiş ve Konfederasyon dağılmıştır. (Kappler, Grevel, 1994:87)
Alman Konfederasyonu’nun dağılmasının ardından Kuzey Almanya Konfederasyonu kurulmuştur. Bismarck bu dönemde şansölyedir. 1870 yılında Güney Alman devletleri de Kuzey Alman Konfederasyonu ile birleşmiş ve 1871de Alman İmparatorluğu adı ile federal bir yapıya kavuşmuştur.(Kappler, Grevel,1994:88)
1.3. Alman İmparatorluğu ( II. Reich 1871-1918)
Bismarck’ın başbakan olarak atandığı dönemde Prusya güçlü bir devletti. Almanya Prusya’ya Alman birliğini sağlayabilir gözüyle bakıyordu. Bunun üzerine Prusya, Almanya önderliğinde birlik kurma çalışmaları başlatmıştır. Avusturya ve Fransa bu birliğin kurulmasını istememişlerdir. Avusturya, Prusya’nın önderliğindeki Alman birliğini kendisi için tehlike olarak görmüştür. Prusya’nın kendinden üstün olmasını istememiştir. Bu yüzden çıkan savaşta Avusturya yenilerek engel olmaktan çıkmıştır. Daha sonra da Fransa ile yapılan savaşta Almanya galip gelmiştir. Almanya için iki engel ortadan kalkmıştır. O sıralarda Prusya kralı, I. Wilhelm Alman imparatoru olmuştur. Fransa ile Almanya arasında yapılan barış antlaşması ile Alsace Lorraine Almanya’ya bırakılmıştır. 1871de ilk kez Alman siyasi birliği kurulmuş ve Berlin’de toplanan mecliste yeni anayasa kabul edilmiştir. Anayasada Prusya Kralı 1. Wilhelm Alman İmparatoru’dur.(Öztekin,2007:377)
Alman İmparatorluğu 25 federe devletten meydana gelmiştir. Federe devletlerin temsil edildiği genel ve eşit oylarla seçilen milletvekillerinden oluşan Reichtag adında bir meclisi vardır. Şansölye, parlamentoya karşı değil, imparatora karşı sorumluydu. Fakat Reichtag’da çoğunluğu elde etmesi gerekiyordu.(Kappler, Grevel,1994:90)
Yasama organı olan reichtag sadece bütçeyi kabul ve reddetmek şeklinde sınırlı yetkilere sahipti. Yani parlamento zayıftı. Demokratik bir yapıya sahip değildi.(Roskin,2012:205)
Almanya bu dönemde ekonomik yönden güçlenmeye başlamış ve sanayileşme hamlesi yapmıştır. Özellikle demir-çelikte dev dalgalar halinde büyümüştür. Ekonomide korumacı politikalar, yerli üretim izlenerek gelişme sağlanmıştır. (Roskin,2012:205)
Bismarck Reichtag ’da birtakım refah düzenlemeleri yapmıştır. İlk defa sosyal devlet ve güvenlik politikaları(Kaza sigortaları, emeklilik planlamaları) uygulanmıştır. Almanya o zamandan beri refah devlet konumuna gelmiştir. (Roskin,2012:205)
Şansölye olarak on dokuz yıl iktidarda kalan Bismarck demokratik anlayışa zıt düşünceler besliyordu. Bu yüzden örgütlü işçi hareketlerini yasaklamaya çalışmıştır. İşçi sınıfının nüfusu giderek arttığı için Bismarck bu mücadelesinde başarısız olmuştur. 1890 yılında II. Wilhelm tarafından görevine son verilmiştir.( Kappler, Grevel,1994:90)
Alman imparatorluğu dönemi boyunca büyük devletler arasında sürekli anlaşmazlıklar çıkmış ve Avrupa’daki denge bozulmuştur. Bunun üzerine ekonomik ve siyasi sorunlar I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesine neden olmuştur. Almanya açısından; ekonomisinin iyileşmesi, sanayisinin gelişmesi ve ordusunun güçlenmesi savaş nedenleri olarak gösterilebilir. Bu sebepler dışında Fransa’nın Alsace-Lorraine’i geri alma, Rusya’nın Panslavist amaçları da Almanya’yı savaşa sürükleyen nedenler arasındaydı. Savaş, Avusturya veliahdının bir Sırp tarafından öldürülmesi ile patlak vermiştir. Ardından Almanya, Fransa ve Rusya’ya karşı savaş açılmış, itilaf devletleri ile ittifak devletleri arası savaşa dönüşmüştür. Savaş, 1918de itilaf devletlerinin galibiyeti ile son buldu. Almanya yenilen taraftaydı ve imzalanan Versailles Barış Antlaşması ile yenilgi kabul edildi. Bu anlaşma ile Almanya ağır yükümlülük altına girmiş, sınırları değişmiştir. Savaş öncesi oluşturduğu askeri, ekonomik ve siyasi gücünü kaybetmiştir.(Öztekin,2007:382)
1.4. Weimar Cumhuriyeti (1919-1933)
I.Dünya savaşı sonunda büyük yenilgiye uğrayan Alman imparatoru II. Wilhelm ve prensler tahtlarından inmişlerdir. 1918de Sosyal Demokrat Parti, Katolik Merkez Partisi ve Demokrat Parti işbirliği yaparak Weimar Cumhuriyeti’ni kurmuşlardır. Weimar Cumhuriyeti büyük bir askeri yenilgi ve Versailles gibi ağır yükümlülükleri olan bir anlaşma üzerine kurulmuştur. (Uzun, 2003: 598)
Zamanına göre ilerici bir belge olan Weimar anayasası doğrudan ve temsili demokrasinin yanı sıra önemli vatandaşlık hakları ve siyasal haklar sağlıyordu. Ancak çeşitli ülkelerin anayasalarından hazırlandığından bir bütünlük ve açıklıktan yoksundu.(Uzun,2003:598).
Weimar anayasası ilerici bir niteliğe sahip bir yapıya sahipti. Fakat monarşik otoriter düzen değiştirilmemişti. Devlet ile vatandaş arasındaki mesafe korunmuştu. Parlamenter devlet biçimi toplumun yapısına uygun değildi.(Öztekin,2007:383). Böylece ilk andan itibaren antidemokratik bir çerçeve çizmiştir. Weimar Cumhuriyeti büyük askeri yenilginin üzerine kurulduğu için siyasi istikrarsızlık ortamı oluşmuştur. On dört yılda yirmi altı kabine değişikliği olmuştur. İşsizlik artmış, hiperenflasyon durumu ortaya çıkmıştır. Çoğunluk bu yüzden Weimar cumhuriyetini suçlamıştır. Weimar Almanya’sı, bu yüzden cumhuriyetçileri olmayan cumhuriyet ve demokratları olmayan bir demokrasi olarak tabir ediliyordu. (Roskin,2012:207)
1920lerde ekonomi istikrar kazanmış ama 1929da başlayan Dünya Ekonomik Krizi Almanya’yı güçsüzleştirmiştir. Ekonomik koşullar gittikçe kötüleştiği için yoksul ve işsiz kesim rejime karşı gelmeye başlamıştır. Gittikçe büyüyen ekonomik bunalım, siyasal ve anayasal bunalıma yol açmıştır. Cumhurbaşkanının yetkileri iyice genişlemiş ve yasama yetkileri yürütmeye kaymıştır. Kriz ortamında radikal partiler güçlenerek çeşitli vaatlerle yoksul ve işsiz kitleleri kendine çekmişlerdir. Sosyal demokratlar da bu dönemde cumhuriyeti korumayı amaç edinmiş ve yeniliklere girişmemiştir. Demokrasiyi yerleştirebilme fırsatını kaçırmıştır. (Roskin,2012:207)
Weimar Cumhuriyeti, parlamentarizmi yerleştirmede yetersiz olmakla kalmamış parlamenter rejime olan güveni de sarsmıştır. Bu dönemde iki önemli muhalefet partisi vardır. Bunlar Alman Komünist Partisi ve Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisidir. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi aşırı sağcı ve milliyetçi bir partidir. Adolf Hitler bu partinin lideridir. Weimar cumhuriyeti dönemi 1933te Hitler’in seçimleri kazanmasıyla son bulmuştur.(Uzun, 2003:599)
1.5. III. İmparatorluk – Nazi Rejimi (1933-1945)
Hitler, iktidara Weimar rejiminin hukuki, siyasi ve ekonomik zayıflıklarından yararlanarak yasal yoldan yani seçimle iktidara gelmiştir.(Uzun,2003:599) Hitler iktidarını, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi ile 1933ten 1944e kadar sürdürecektir.
Nasyonal sosyalizm, Alman ırkının üstünlüğüne ve Yahudi düşmanlığına dayanıyordu.(Öztürk,2007:386). Parti de bu idea çerçevesinde örgütlenmiş ve seçimlere katılmıştır. Hitlerin partinin başına geçmesinden sonra NSDAP aşırı otoriter bir anlayışla katı hiyerarşik örgütlenme oluşturmuştur.
Hitler 1933te seçimi kazanarak başbakanlığa yükselmiş ve mecliste üçte iki çoğunluk elde ederek tam yetki sahibi olmuştur. Hitler meclisten ve cumhurbaşkanından bağımsız olarak yasa çıkarma yetkisi veren tam yetkilendirme yasasının çıkarılmasını sağladı ve sınırsız yetkiye sahip oldu. NSDAP tek parti haline gelmiştir. Muhalif partiler kapatılmıştır. 1934te cumhurbaşkanı Hindenburg ’un ölümü ile Hitler hem başbakan hem de cumhurbaşkanı konumuna gelmiştir. Diktatöryal bir yönetim ortaya çıkmıştır. Demokrasi kötü yönetim olarak görülmüş ve seçimle iş başına gelen kurumlar kaldırılmıştır. Parlamenter kurumların yetkileri ellerinden alınarak etkisiz hale getirilmiştir. Sendikalar ve siyasi partiler kapatılmıştır. Kitle iletişim araçları da etkisiz hale getirilerek halkoyu yok edilmiştir.(Kappler, Grevel,1994:93-94)
Bu dönemde Yahudi katliamlarına girişilmiştir. Yahudilerin insan haklarına ve vatandaşlık hakları ellerinden alınmıştır(Kappler, Grevel,1994:94). Aynı zamanda işsizliği azaltmak ve ekonomiyi iyileştirmek için devlet harcamalarını artırmış; devlet yolları, parklar yapmıştır. Savaş endüstrisine de ağırlık vererek tanklar üretilmiştir. Otomobil fabrikaları açılmıştır. İşsizlik seviyesini düşürerek baskıcı bir yönetime rağmen fakir halkın desteğini almıştır.
Hitler dış politikaya da önem vererek üç aşamalı bir yöntem izlemiştir.
- Birinci aşama, Almanya’nın Versailles Antlaşması’nın koşullarından kurtulması,
- İkinci aşama, Almanların tek devlet çatısı altında birleştirilmesi,
- Üçüncü aşama ise dünya egemenliğini ele geçirilmesidir.(Öztekin,2007:388)
Almanya’nın Polonya’ya saldırmasıyla II. Dünya Savaşı patlak vermiştir. Hitlere karşı direnişler artmış ve Almanya, savaşı yenilgiyle bitirmiştir. Yenilgiyle sonuçlanan II. Dünya Savaşı ile Hitler İmparatorluğu sona ermiştir. Savaş sonrasında Amerika, İngiltere, Sovyetler birliği ve Fransa Almanya toprakları üzerinde hâkimiyet kurmuştur. (Akın,2009:415)
1945’teki Postdam konferansıyla, savaş sonrası Almanya’nın yeniden yaratılması sürecinde, Almanya’nın özellikle Amerika’nın etkisindeki ekonomik ve siyasal yapılanma planlarıyla yeniden kurulması gündeme gelmiştir. Bu dört devlet, Almanya’nın silahsızlandırılması, ekonomide âdemi merkeziyetçilik, Nazilerin devlet kurumlarından temizlenmesi ve kanunlarının kaldırılması gibi konularda anlaşmışlardır. (Akın,2009:415)
1.6. Almanya’daki Bölünme ve Birleşme Dönemi(1945-1990)
Nazi yönetiminin son bulmasından sonra Almanya toprakları Amerika, İngiltere, Fransa ve Sovyetler birliği tarafından paylaşılmıştır. Batıda batılı devletler, doğuda Sovyetler Birliği Almanya topraklarına hâkim olmuştur. Batılı devletler ve Sovyetler birliği arasında başlayan yabancılaşma ve soğuk savaş iki ayrı Almanya’nın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu nedenle Sovyet tarafında kalan başkent Berlin de ikiye bölünmüştür. Almanya resmen ikiye bölünmüş ve doğu Almanya- batı Almanya olarak anılmaya başlanmıştır. Batılı üç devletin işgalindeki Alman topraklarında Almanya Federal Cumhuriyeti, Sovyetlerin işgal ettiği bölgede de Demokratik Almanya Cumhuriyeti kurulmuştur. (Öztekin,2007:390)
1948 yılında Londra’da ABD, Fransa, İngiltere, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’un anlaşmasıyla anayasa yapma girişimine başlandı.(Öztekin,2007:391) Amaç, Nazilerden arınmış siyasal örgüt ve kurumlar yaratmaktır. 1949 yılında ilk özgür seçimlerle Almanya’nın ilk başbakanı olan Konrad Adenauer başkanlığındaki bir parlamento konseyi tarafından Alman anayasası hazırlanarak kabul edilmiştir. Bu anayasa ile 1990a kadar ülkenin batısında hüküm sürecek olan Almanya Federal Cumhuriyeti kurulmuştur. Doğu Almanya ise Sovyetler birliği ve kızıl ordunun desteği ile Sosyalist Birlik Partisi’nin yönetimi altına girmiştir. Almanya’nın doğu tarafında kurulan Demokratik Almanya Cumhuriyeti de 1990a kadar varlığını sürdürmüştür. (Akın,2009:415)
Batı Almanya’da Adenauer dönemi yenileme dönemi olarak tanımlanır. Bu dönemde yasamaya öncelik verilmiş ve 1951’de anayasa mahkemesi kurulmuştur. Toplumsal yaşam yeniden canlandırılmaya çalışılmıştır. Ülke Nazi unsurlarından arındırılmaya çalışılmıştır. Bonn anayasasıyla(Temel Yasa) merkeziyetçi yanı ağır basan federal bir devlet yaratılmıştır. (Uzun,2003:600).
Doğu Almanya ile batı Almanya arasındaki özgürlükler arasındaki fark giderek arttığı için Doğu Alman vatandaşları batı Almanya’ya hayranlık duymaya başlamıştır. Bu hayranlık batı Almanya’ya kaçışlara sebep olduğu için doğu Almanya tarafından 1961de soğuk savaşın simgesi olan Berlin Duvar’ı inşa edilmiştir. 90lara doğru soğuk savaşın etkilerinin iyice azalması ve Doğu Almanya vatandaşlarının baskısıyla 9 Kasım 1989da Berlin Duvar’ı yıkılmıştır. 3 Ekim 1990da Doğu Almanya Batı Almanya ile birleşerek 16 eyaletten oluşan Almanya Federal Cumhuriyeti’ne son şeklini verilmiştir.
2. Almanya Federal Cumhuriyeti’nde Anayasal Düzenlemeler
Almanya federal yönetim biçimini ve parlementarizmi benimsemiş bir devlettir. Federal devlet ve eyaletler olarak ikiye ayrılan bir yönetim sistemi vardır ve hem eyaletlerin hem de merkezin kendi yasama, yürütme ve yargı organları vardır. Konumuz gereği alt başlıklarda Almanya’nın anayasal düzeni anlatılacaktır.
2.1. Temel Yasa
Almanya Federal Cumhuriyeti Temel Yasası 1949 yılında geçici olarak kabul edilen fakat varlığını günümüze kadar dürdürmüş olan bir anayasadır.
1948’de batılı işgal güçleri, kendi eyaletlerinin başbakanlarını bir araya getirerek anayasa hazırlamakla görevlendirmişlerdir. Bonn’da eyalet meclislerinden gelen 65 üyenin katılımıyla bir Konsey toplanmış ve bu konseyin kabul ettiği Temel Yasa 1949’da yürürlüğe girmiştir. Aynı süreç Doğu Almanya’da da yaşanmıştır ve 1950 de Demokratik Almanya Cumhuriyeti için bir anayasa kabul edilmiştir. Batı Almanya’da anayasa hazırlanırken batılı devletlerin demokratik yönetim anlayışı etkili olmuştur. Weimar döneminde yaşanan anayasal sorunlar ve Nazi döneminin sıkıntılarının yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınması kararlaştırılmıştır. Bu anlayışla, anayasal düzende demokratik anlayış benimsenmiştir.(Eroğul,2001:208)
1949da geçici olarak hazırlanan Temel Yasa Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinden sonra Federal Almanya Cumhuriyeti’nin anayasası haline gelmiştir. Temel Yasa, geçici olarak hazırlandığını gösteren son maddesinde(md.146), Alman halkı özgür kararıyla yeni bir anayasa kabul ettiğinde Temel Yasa’nın yürürlükten kaldırılacağını güvence altına almıştır. Federal Almanya’ya katılan yeni topraklar için de temel yasa geçerli olacaktır. (Eroğul,2001:208)
1990 yılında doğu- batı Almanya’nın birleşmesi Temel Yasa’ya göre yeni bir anayasa yapılmasını öngörüyordu fakat Almanlara göre yeni anayasanın yapılması birleşmeyi zorlaştıracaktır. Üstelik kırk yılı aşkın var olan bu yasa Almanya’da yer edinmiştir. Bu yüzden kaldırılması Alman demokrasisi için tehlikeli görülmüştür.(Eroğul,2001:209)
Temel Yasa’nın ilk bölümü temel hakları oluşturmaktadır. Burada yer alan temel haklar insanın onur ve haysiyetinin korunması, yaşam hakkı, kişiliğin korunması ve özgürlüğü, yasa önünde eşitlik, din, vicdan ve basın özgürlüğü gibi haklardır. Bu anayasa 1949dan bu yana yürürlükte olmasıyla birlikte zaman zaman değişiklikler görmüştür. Anayasada yapılan değişiklerden bazıları doğu Almanya ile batı Almanya’nın birleşmesi, anayasanın doğu Almanya’da yürürlüğe girmesi, kadın erkek eşitliğinin ve engellilerin korunmasını devletin görevleri arasına alınması, yerindelik ilkesinin anayasaya girmesidir. (Akın,2009:430)
Almanya devlet düzeni anayasada beş temel ilkeye dayandırılmıştır. Almanya Federal Cumhuriyeti, demokratik ve hukuka bağlı sosyal bir federal devlettir.(Kappler, Grevel,1994:136)
Almanya’nın en temel özelliği federalizm ilkesine göre yönetiliyor olmasıdır. Almanya’da federalizm çoğunluk diktatörlüğünü engellemek ve ortaçağdan beri var olan âdemi merkeziyetçilik geleneğini sürdürmek için benimsenmiştir. Almanya 1990dan sonra 16 eyalet olarak federal yönetimini sürdürmüştür. Almanya cumhuriyetçi bir devlettir. Devlet başkanı seçimle gelen bir federal cumhurbaşkanıdır. Anayasa, yönetim biçimi olarak temsili demokrasiyi belirler. Temeli, halkın egemenliği esasına dayanır. Egemenlik tümüyle halka aittir. Halk, egemenliğini, seçimler, oylamalar aracılığıyla ve yasama, yürütme ve yargı yetkileriyle donanmış özel organlar eliyle kullanır. Anayasada yer alan hukuk devleti ilkesi hukuk egemenliğine dayanır. Bu egemenlin gerçekleşmesi de kuvvetler ayrılığına dayanır. Devlet işlerinde hukuk kesin olarak üstündür. Yürütme erki hukuka ve anayasaya aykırı faaliyetlerde bulunamaz. Anayasa Almanya’yı sosyal bir devlet olarak tanımlar. Sosyal devlet ilkesi; devletin insanlara işsizlik, engellilik, hastalık ve yaşlılıkta da insanlık onuruna yaraşır şekilde maddi imkânlar sunulmasını sağlayacak önlemlerin alınmasını öngörür.(Kappler, Grevel,1994:136-138)
Anayasa değişikliği için eyalet meclisi üyelerinin üçte iki çoğunluğunun oyu ile federal meclis üyelerinin üçte iki çoğunluğunun onayı gerekir. Anayasa değişikliği için geniş bir uzlaşma gerekir. Bu yüzden muhalefetin de oyu gereklidir.( Kappler, Grevel,1994:138)
‘’Almanya Federal Cumhuriyeti, demokratik ve hukuka bağlı sosyal bir federal devlettir.’’ Tanımındaki beş ilke değiştirilemez. Federal düzenin tamamen değişmesi söz konusu değildir. Ancak eyaletler yeniden düzenlenebilir.(Öztekin,2007:394)
2.2. Alman Federalizminin Temel Özellikleri
Almanya federalizminin temelinde yüzyıllar boyu ayrı prenslikler ve devletler halinde yaşamaları vardır. Almanya’da siyasi birlik federal bir kimlik olarak algılanmıştır. Bu sistem Nazi döneminde kesintiye uğramış fakat 1945 sonrası devamlılık kazanmıştır. (Eroğul,2001:216)
Temel yasadaki federalizm ilkesine göre devlet örgütlenmesi federal devlet ve federe devletler yönetimi olarak ikiye bölünmüştür. Alman yönetimi siyasal yerinden yönetim ilkesiyle bütünleşen federal düzen ve geniş yetkilere sahip yerel yönetimlere dayanır. Eyaletlerin her biri kendi yasama, yürütme ve yargı organlarına sahiptir. 16 eyaletin her birinin kendi anayasası vardır. Ama yasamada merkez yani federal yönetim, yürütmede ise federe devletler güçlüdür. Kurallar merkezde konur, taşrada uygulanır. Eyaletler yetki alanına giren bir konuda federal yasa çıkarılmamışsa yasama yetkisine sahip olabilir. Ama yasama konusunda esas ağırlık merkezdedir. Almanya’da federalizmin çok etkili olmasının sebeplerinden biri de çoğulcu demokrasinin olmasıdır. (Eroğul,2001:216)
Alman federalizmin özellikleri şunlardır(Uzun,2003:604):
- Federal anayasaya göre eyaletler, bağımsız ve özerklikleri anayasa ile güvenceye alınmış cumhuriyetçi, demokratik ve sosyal hukuk devleti ilkelerini benimseyen federe anayasalara sahip birer devlettir.
- Eyaletlerin kendi yasama, yürütme ve yargı organları vardır.
- Eyalet hükümet ve parlamentoları, federal devlet tarafından kullanılmayan ve federal devlet tarafından sınırlanmamış alanlarda kendi yetkilerini kullanırlar.
- Eyaletler belli ölçüler içinde mali özerkliğe sahiptir. Belirli sınırlar içinde vergi koyma, toplama ve bütçelerini yönetebilme yetkileri vardır.
- Her eyalet kendi özerk yasama yetkisini kullanarak, yasa ve kararname çıkarabilir.
- Eyaletler eyalet hukuku ile birlikte federal hukuku uygulamakla yükümlüdürler.
- Federal devletle eyaletler bir bütünün parçaları olarak yakın işbirliği içindedirler. Birbirlerinden kopmaları söz konusu değildir. Bu nedenle her iki taraf da siyasal tutum ve uygulamalarında birbirlerine saygı gösterip, birlikte hareket etmek zorundadır.
Temel Yasaya göre, federal devletin yetkili olduğu konular; dışişleri, savunma, yurttaşlık, pasaport, yabancıların kabulü, para siyaseti, gümrükler ve malların serbest dolaşımıdır. Eyaletlerin yetkisinde ise; eğitim, sağlık, kolluk, avcılık ve doğanın korunması, yükseköğretim ilkeleri gibi konular vardır.
3. Almanya Yönetiminde ‘’Yasama’’
Temel Yasa’nın 20.maddesinde devlet egemenliğinin halktan geldiği ve halkın bu egemenliğin, seçimler ve oylamalar aracılığıyla ve yasama, yürütme ve yargı yetkileriyle donanmış organlar eliyle kullanılacağı hüküm altına alınmıştır. Federal düzeyde yasama organı tüm halkı temsil eden Federal Meclis ve 16 eyaleti temsil eden Federal Konsey olmak üzere iki kanatlı bir yapıya sahiptir.
Temel yasanın üçüncü bölümünde Federal Meclis, dördüncü bölümünde de Federal Konsey düzenlenmiştir.
3.1.Federal Meclis
Federal Meclis(Bundestag, Ulusal Meclis) merkezi yönetimin meclisidir ve Alman halkının seçilmiş temsilcisidir. Üye sayısı genel olarak 598’dir ama bu sayı artabilir. Seçim sisteminde siyasi partilerin mecliste sahip oldukları sandalye sayısının partilere verilen oy oranında olması hedeflenmektedir. Her seçmen iki oy kullanmaktadır. Birinci oy ile seçim bölgesinin adayı, ikinci oy ile de partilerin eyalet listesinde belirlenen adaylar seçilmektedir. Partilerin mecliste temsil edilebilmeleri için yüzde beş seçim barajını geçmeleri gerekir.(Can,5:Erişim Tarihi: 16.10.2014)
Federal meclis temel yasanın üçüncü bölümünde anlatılmıştır. Alman Federal Meclisinin milletvekilleri, halk tarafından genel, doğrudan, serbest, eşit ve gizli oy ile dört yıllığına seçilir. Meclis kendi çalışma takvimini serbestçe düzenleyebilir. Olağanüstü toplantıya çağırma yetkisi meclis başkanına aittir. Görevleri dört yılın sonunda ya da yeni federal meclisin toplanmasıyla sona erer. Federal meclisin feshi durumunda, yeni seçim 60 gün içinde yapılır. Federal meclis, en geç seçimden sonraki otuzuncu günde toplanır.(Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasası, m.39/1,2)
Federal meclisin üstlendiği en önemli görevler; yasa yapmak, federal başbakanı seçmek ve hükümeti denetlemektir. (Öztekin,2007:394)
Mecliste 15 milletvekiline sahip her parti grup kurabilir ve en büyük gruba sahip partinin bir milletvekili meclis başkanlığına seçilir. Bu parti grupları da yasa teklifi sunabilirler. Aynı zamanda yardımcı başkan ve sekreteri de seçerler.(Öztekin,2007:395) Federal Meclis başbakanı(şansölye) seçer ve mecliste çoğunluğu sağladığı sürece görevine devam eder. Gerekli gördüğü hallerde de güvenoyu yoluyla şansölyeyi görevden alabilir.(Kappler, Grevel,1994:147)
Meclis, çalışmalarını kendi içtüzüğüne göre yürütür. Seçimlerin denetimi ulusal meclise aittir. Meclis, milletvekilliği üyeliğinin de düşmesine karar verebilir. Ancak, meclisin verdiği kararlara karşı Federal Anayasa Mahkemesi’ne itiraz edilebilir.(Eroğul,2001:221)
Milletvekillerinin yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığı vardır. Meclis çalışmaları sırasında söylediği hakaret içermeyen sözler dışında hiçbir zaman sorumlu tutulamazlar. Milletvekillerinin suçüstü durumu dışında yapılacak cezai kovuşturma meclis kararına bağlıdır.(Eroğul,2001:222)Milletvekili partisinden ayrıldığı zaman yine meclis içinde görevine devam eder. (Kappler, Grevel,194:143)
Federal Meclis’in merkezin görev alanına giren konularda yasama faaliyetlerini yürütmek, hükümetin bütçe faaliyetlerini yürütmek, hükümetin bütçe faaliyetlerini denetlemek, uluslararası antlaşmaları onaylamak, Cumhurbaşkanı’nı aday göstermek ve seçmek, seçimlerin sağlıklı yapılmasını sağlamak ve seçim kanunu yapmak gibi görevleri vardır.(Parlak ve Caner,2005:157)
Günümüzde Almanya Federal Meclisinin başkanı 22 Ekim 2013den beri Norbert Lammert’dir. Üye sayısı 631dir. Yasal olarak belirlenen 598 üye sayısı aşılmıştır. Bu durum iki dereceli seçim sisteminden kaynaklanmaktadır ve genellikle bu sayı aşılır.
3.1.1. Yasama Süreci
Federal devletin yetkileri yasama, yargı ve yürütme olarak erkler arasında paylaşılmıştır. Federal Meclis’in üstlendiği ana görev yasa yapmaktır. Fakat federal devlet gerekli gördüğü hallerde bir kanunla bu yetkisini federe devletlerin meclisine devredebilir. (Muratoğlu,2014:308)
Federal devletin yasama süreci üç aşama halinde işlemektedir. Bunlar; yasa önerisinde bulunma, önerilerin Federal Meclis ve Federal Konsey tarafından onaylanarak kabul edilmesi ve son olarak da kabul edilen yasanın Cumhurbaşkanı tarafından imzalanarak Resmi Gazete’de yayımlanmasıdır.(Muratoğlı,2014:314)
İlk olarak yasa önerileri Federal Meclis’e sunulur. Yasa önerisinde bulunma yetkisi Federal Meclis, Federal Hükümet ve Federal Konsey’e aittir. Federal Meclis’in yasa önerileri meclise doğrudan sunulur. Federal Hükümet’in yasa önerileri ise hükümet üyelerinin çoğunluğu tarafından imzalanıp, Federal Konsey’in görüşü alındıktan sonra Federal Meclis’e sunulur. Federal Konsey tarafından yapılan kanun önerisi ise ilk önce Federal Hükümet’e sunulur. Federal Hükümet yasaya kendi görüşlerini ekleyerek Federal Meclise sunar.(Muratoğlu,2014:315) Federal Meclis kendisine sunulan yasa önerilerini üç defa görüşür ve incelenmesi için ilgili komisyona önerilir. Meclise tekrar gelen yasa önerisi oylamaya sunulur ve oyların yarısından çoğunu alırsa kabul edilir. Ancak federe eyaletleri ilgilendiren bir yasa olursa Federal Meclis’te kabul edildikten sonra Federal Konsey’in de onayına sunulur.(Öztekin,2007:395) Federal Konsey’in onayını gerektiren konular Temel Yasa’da belirtilmiştir. Örneğin; egemenlik haklarının Avrupa Birliği’ne devredilmesine, posta ve telekomünikasyon işlerine, bütçe ilkelerine ilişkin yasa önerileri Federal Konsey’in onayına ihtiyaç duymaktadır. Anayasa değişikliği ile ilgili düzenlemelerde de Federal Meclis’in ve Federal Konsey’in üçte iki çoğunluğunun olumlu oyu gerekir. (Muratoğlu,2014:317) Federal Konsey, yasa önerisi üzerinde bir değişiklik yaparsa öneri tekrar meclise gelir ve dördüncü kez görüşülür.(Kappler, Grevel,1994:141).
Federal Meclis ve Federal Konsey arasında bir uyuşmazlık olduğu zaman her iki meclisin eşit sayıda üye ile temsil edildiği Uzlaştırma Komisyonu devreye girer ve bir uzlaşma sağlar.(Öztekin, 2007:96)
Kanunlaşan önerilerin Federal Hükümet tarafından imzalanması gerekir. Yasa bu işlemlerden sonra Cumhurbaşkanı’nın imzası ve Resmi Gazete’ de yayımlanması ile yürürlüğe girer.(Muratoğlu,2014:320)
3.2. Federal Konsey
Federal konsey(Bundesrat) federal düzeyde 16 eyaletin temsilciliğini yapan ikinci meclistir. Bu meclis, eyaletlerin federal yasama ve yürütme sürecine katılma aracıdır. 68 üyelidir ve dar bölge çoğunluk seçim sistemi uygulanır. Bu meclis seçilmiş halk temsilcilerinden değil, eyalet hükümetlerinin üyeleri ya da onların temsilcilerinden meydana gelmektedir.(Öztekin,2007:396) Her eyaletin nüfusla orantılı oy hakları vardır. Her eyalet en az üç oya sahip olmak zorundadır. Bunun dışında nüfusu iki milyondan fazla olan eyaletlerin dört, nüfusu altı milyondan fazla olan eyaletlerin beş, nüfusu yedi milyondan fazla olanların da altı oyu vardır, her eyalet oy hakkı kadar üye gönderebilir. (Temel Yasa, md.51). Her eyaletin meclise gönderdiği üyeler birlik halinde, aynı yönde oy kullanmak zorundadırlar. Üyeler kendi hükümetlerinin sözcüsü durumundadır.(Eroğul,2001:223)
Eyalet organlarının uygulayacağı yasalar yürürlüğe girmeden önce Federal Konsey’in onayını alır. Özellikle eyaletlerin mali ve idari özerklikleriyle ilgili yasalar Federal Konsey’in onayını almadan yürürlüğe giremez. Anayasa değişikliği için de Federal Konsey’in onayı gerekir. Bunların dışındaki durumlarda Federal Konsey’in itiraz hakkı vardır ancak bu federal meclis tarafından oy çokluğu ile reddedilebilir. (Kappler, Grevel,1994:144)
Federal Konsey eyalet başbakanlarından birisini, belirli bir sıraya göre bir yıl için başkan seçer. Federal Konsey Başkanı, cumhurbaşkanının bir mazereti durumunda ona vekâlet eder. (Öztekin,2007:396). Federal Konseyi başkan toplantıya çağırır. Konsey kararlarını oyların salt çoğunluğu ile alır. Toplantıları herkese açık olarak yapılır. Konsey kendi iç tüzüğünü yapar. (Temel Yasa, md.52). Konseyde parti çıkarları değil eyalet çıkarları ön plandadır. Federe devletler, Federal Konsey’de kendi özel çıkarlarını temsil ederler.(Kappler, Grevel,1994:144)
Federal hükümet üyelerinin de federal meclisin ve konseyin toplantılarına katılma hakkı vardır ve konuşma hakkına sahiptir. Federal Hükümet işlerinin gidişi hakkında federal konseye sürekli bilgi vermek zorundadır.(Temel Yasa, md.53).
3.3. Eyalet Parlamentoları
Her eyaletin kendi anayasası, yasama, yürütme ve yargısı erki vardır. Eyalet parlamentosu 16 eyalette doğrudan seçilen parlamenterlerden oluşmaktadır. Bu 16 eyalet parlamentolarının yasa yapma, eyalet başbakanını seçme, hükümet üyelerini seçme ve onaylama, hükümetin işleyişini denetleme olmak üzere dört ana görevi vardır. Eyaletlerin kanun yapma yetkisi anayasada belirtilmemiş olup federal devlete yasama yetkisi tanınmayan hallerde bu yetkisini kullanabilir. Bazı yasama alanları, devletin izin verdiği ölçüde eyaletlere bırakılmıştır. Bu alanlar arasında yüksekokullar, doğanın bakımı, çevre düzeni, sular idaresi, bulaşıcı hastalıklara karşı önlemler, tarım ve orman üretiminin geliştirilmesi, sosyal sigortalar yer almaktadır. (Can:10,Erişim Tarihi:16.10.2014)
4. Siyasi Partiler
Demokratik yönetimlerde siyasi partiler, ideolojilerine göre halkın, yöneticisini seçme ve devlet yönetimine katılma aracıdır.
Temel Yasa’ya göre siyasi partilerin kurulmaları serbesttir. İç düzenlerinin demokratik ilkelere uygun olması şarttır. Siyasi partiler toplumun kendini ifade ettiği yerlerdir. Bu nedenle siyasi partilerden, demokratik devlet ilkesini özümsemeleri beklenmektedir. Demokrasiye bağlılıkları konusunda şüphe oluşturan partiler, federal hükümetin talebiyle yasaklanabilir. Yasaklama kararını verebilecek tek yer Anayasa Mahkemesi’dir.(Temel Yasa, md.21)
Siyasi partilerin parlamentoda temsil edilebilmeleri için Alman seçim sisteminde geçerli olan kural, partinin ülke genelinde geçerli oylarının %5 barajını aşması veya belirli bir seçim bölgesinde en az üç sandalye çıkarabilecek oyu almasıdır. Bu kural nedeniyle parlamentoda temsil hakkını elde edip sürdürebilen 6 parti olmuştur.(Akın,2009:425)
Doğu-batı Almanya’nın birleşmesinden sonra ilk genel seçimlerden bu yana en etkin partileri şunlardır:
- Alman Hıristiyan Demokrat Parti(CDU): En büyük partilerden biridir ve şuan başkanlığını Angela Merkel yapmaktadır. 1945 yılında kurulmuştur. Sosyal piyasa ekonomisini benimseyen, muhafazakâr liberal olan bir partidir. Hıristiyan liberal ve muhafazakâr görüşte, merkez sağ pozisyonda bir Alman siyasî partisidir. CDU, mezhep farkı gözetmeyen, Hıristiyanlığı temel almış, Hristiyan demokrasinin özelliklerini uygulayan bir partidir. CDU’nun politikaları politik Katoliklikten, politik Protestanlıktan ayrıca neoliberalizm, mali muhafazakârlık ve ulusal muhafazakârlıktan etkilenmiştir. Partinin geleneksel kaleleri genel olarak kırsal ve Katolik kesimdedir.(Roskin,2009:226)
- Hıristiyan Sosyal Parti(CSU): Bavyera eyaletinde etkin olan bir partidir. Doğu Almanya’da kurulmuş sol kanatta duran bir partidir. CDU ile seçim ittifakı yaparlar. Genelde CDU ile birlikte anılır ve CDU’nun kardeş partisidir.
- Alman Sosyal Demokrat Parti(SPD): İlk başlarda Marksist düşünceyle ortaya çıkan bu parti yavaş yavaş orta sınıfa yayıldıkça seçilme şansı artmıştır. Hitler döneminde yasaklanan bir partinin devamı niteliğindedir.(Akın,2009:426) Şimdi merkez-sol parti olan SPD refah devletini destekler. SPD 1998den 2005e kadar yeşillerle koalisyon halinde ülkeyi yönetmiştir.(Roskin,2009:227). Günümüzde de SPD, CSU/CDU ile koalisyon hükümetiyle ülkeyi yönetmektedir.
- Özgür Demokratik Parti(FDP): Özgür bir toplum, serbest piyasa, daha fazla bireysel sorumluluk ve daha az devlet isteyen, klasik liberal bir partidir.
- İttifak 90/Yeşiller: Başta radikal çevreci hareketler dayalı Alman Yeşiller Partisi geleneğinden gelmektedir. Yeşiller Partisi 1979’da kurulmuş ve 1983-1990 arasında parlamentoda temsil edilmiştir.90da yapılan seçimlerde %5lik barajı geçememiş fakat İttifak 90 partisiyle birleşerek mecliste temsil edilmiştir. Genelde genç kesimin oyunu alıyor. Sol ve çevreci bir partidir.(Akın,2009:426)
- Demokratik Sosyalizm Partisi(PDS): Eski Doğu Alman komünist partisidir. Biraz daha merkeze yakın bir partidir. Genellikle doğu Almanya’nın oyunu alır. Sosyalist ideolojiye sahip bir partidir. Bu parti, birleşme öncesi iktidarda olan Sosyalist Birlik Partisi’nin(SED) devamı niteliğinde kurulmuştur. 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra SED’ye PDS adı eklenmiştir. (Akın,2009:426)
- Sol Parti: 16 Haziran 2007de WASG(Seçim Alternatifi- Emek ve Toplumsal Adalet Partisi) ve PDS partilerinin birleşmesiyle kurulmuştur. Günümüzde muhalefet parti konumundadır.
1989’da Berlin duvarının yıkılmasından sonra batı Almanya’daki partiler doğu Almanya’ya yayılmıştır.
Alman siyasi yapısında, sosyal demokrat Alman Sosyal Demokrat partisi ve Hristiyan birlik partilerinin(CDU/CSU), federal cumhuriyet tarihi boyunca diğer patilere oranla parlamentoda temsil hakkına açık ara farkla sahip olmuşlardır. CDU ve CSUnun milletvekilleri Federal parlamentoda daimi bir ortak meclis grubu içinde yer almaktadırlar. Bu sağ ve sol partilerin oylarının dengeli olması bir partinin tek başına iktidar olmasını zorlaştırmıştır. Bu nedenle Almanya 1949’dan beri genellikle koalisyonlarla yönetilmektedir. Ancak 1980lerden sonra siyasette yer edinen Yeşiller Partisi parlamentoda da yer almaya başlamıştır. Aynı zamanda Demokratik Sosyalizm Partisi de parlamentoda sandalye sahibi olmuştur. CDU/CSU(Hristiyan Birlik Partileri) ve SPD’nin de parlamentodaki sandalye sayıları birbirine yaklaşmıştır. (Akın,2009:427)
2005 yılında yapılan seçimlerde CDU/CSU oyların %35,2’sini alarak 226 sandalyeye sahip olmuştur. Sosyal Demokratlar ise %34,2 oy oranıyla 222 sandalyeye sahip olarak CDU ile koalisyon hükümeti kurmuşlardır. 2013 seçimlerinde CDU/CSU, seçimleri %41,5 oy oranıyla 311 sandalye kazandı. Fakat bu sayı tek başına iktidar olmak için yeterli olmadığından %25,7 oy oranıyla 193 sandalye kazanan SDP ile koalisyon kuruldu.
2005ten beri ülke CDU, SPD ve CSU partilerinin koalisyonuyla yönetilmektedir. FDP, Yeşiller ve Sol Parti muhalefet parti olarak mecliste yer alıyorlar.
5. Seçim Sistemi
Federal Almanya’da seçimler genel, eşit, gizli ve doğrudan yapılır. 18 yaşına dolduran her Alman vatandaşın bu seçimlerde oy hakkı vardır.(Kappler, Grevel,1994:157)
Federal Almanya ‘’dar bölge çoğunluk sistemi’’ ve ‘’nispi temsil’’ olmak üzere iki farklı seçim sistemini kullanmaktadır. Seçmenler sandıkta iki oy kullanır. Birincisi dar bölge çoğunluk sistemi, ikincisi nispi temsile göre hesaplanıyor. Bu iki seçim sistemini açıklamakta yarar vardır. Dar bölge seçim sisteminde, seçim bölgeleri bir tek aday seçilecek biçimde düzenlenmiştir. Adaylar partiler tarafından belirlenir ve ön seçim yoktur. Almanya’da bu sistem genellikle basit çoğunluk sistemiyle kullanıldığından tek turla seçim tamamlanır. Almanya’da 299 seçim bölgesi vardır. Her bölge için bir milletvekili yani birinci oy ile toplamda 299 milletvekili seçilir. Geri kalan meclis üyeliği için ikinci oylar hesaplanır. Genellikle yasal olarak belirlenen 598 üye sayını aşar.(Kappler, Grevel, 1994:158-159)
Nispi temsil seçim sistemi, her siyasi partiye güçleri ve aldıkları oy oranında mecliste temsil olanağı vermektir. Seçim bölgeleri çoğunluk sistemindeki gibi tek aday için değil birden çok aday için oluşturulur. Federal Almanya’da seçimlerde kullanılan ikinci oy partiler içindir ve nispi temsil seçim sistemiyle hesaplanır. Seçmenlerin kullandığı ikinci oy, bir eyalette bir partinin alacağı toplam sandalye sayısını belirlemektedir. Bu sandalyelerin bazısında partinin bölge galibi oturacaktır. Geri kalan sandalyeler ise, ikinci oy pusulasında kazanılan oy yüzdesine göre partinin eyalet listesinden belirlenir. Eyalet listesi, listenin üst tarafındaki isimden başlayarak, partinin milletvekilliği için teklif ettiği kişilerin listesidir. Parti listesi, nispi temsil sisteminin standart bir usulüdür. Partinin önde gelen kişileri, seçilmelerini garanti altına almak için, listedeki üst sıralara yerleştirilir. Parti listesinin altındaki kişilerin pek şansı yoktur.(Roskin,2012,229)
Alman sistemi tek üyeli bölgeler için de avantaj sağlar. Bu sistem toplamda nispiliği koruduğu için ’karışık üyeli nispi’ ( tek üyeli bölge nispi temsil sistemini birleştiren seçim sistemi) olarak bilinir. (Roskin,2012,229)
Alman seçimlerinde kişilik dikkate alınmaktadır. Siyasetçi yalnızca bir parti çalışanı değil, sokağa çıkıp seçmenleriyle konuşan ve seçmenlerinin güvenini kazanan kimselerdir.(Roskin,2009:229)
Seçimler için olan %5 barajı da ufak ve radikal olan partileri dışarda bırakmak için planlanmıştır. Fakat Yeşiller, PDS gibi küçük partilerde şimdilerde federal mecliste sandalyeye sahip olabilmektedir. (Akın,2009:427)
Alman partileri, seçimden sonra hükümet yardımı almaktadır. Federal meclise giren her parti, kazandığı her oy için belli bir miktarda Euro almaktadır. Ayrıca, parti aidatlarının ve üyelik ücretlerinin yüzde ellisi federal fonlardan karşılanmaktadır. (Roskin,2012:230)
6. Almanya Yönetiminde ‘’Yargı’’
Almanya Federal Cumhuriyeti’nin hukukunun önemli bir bölümü yazılı yasalara dayanır. Mahkeme ve yargıçlar özerktir. Yargı yetkisi yargıçlara ayrılmış olup, bu yetki federal anayasa mahkemesi, federal mahkemeler ve eyalet mahkemeleri aracılığıyla kullanılır. Federal ve eyalet mahkemelerinin işleyişi, yargıç ve savcıların yetişme ve görev şartları federal düzeyde düzenlenmiş olup, eyaletler arasında farklılıklar bulunmamaktadır.(Can:21, Erişim Tarihi: 16.10.2014)
6.1 Federal Mahkemeler
Federal mahkemeler beş ayrı dalda örgütlenmiştir. Bunlar Genel Mahkemeler, İş Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri, Sosyal Mahkemeler ve Vergi Mahkemeleridir.
Genel Mahkemeler, ceza davaları, hukuk davaları ve diğer özel hukuk işlerine(tapu, vesayet) bakar. Bu mahkemeler Sulh Mahkemesi, Asliye Mahkemesi, İstinaf Mahkemesi ve Federal Mahkeme olmak üzere dört dereceli bir yapıya sahiptir. Ceza davalarında ilk üç mahkeme yetkilidir. Hukuk davaları ise önce sulh mahkemesine ya da asliye mahkemesine gelir.(Kappler, Grevel, 1994:164). Genel mahkeme; Federal devlet düzeyinde Federal Mahkemesi, eyaletlerde Eyalet Yüksek mahkemesi olarak örgütlenir.
İş Mahkemeleri, toplu iş sözleşmesi, hizmet sözleşmeleri ile ilgili anlaşmazlıklarda, işyeri ile ilgili davalarda görevlidir. İş mahkemelerinde, örneğin bir işten çıkarma olayının yasal olup olmadığı da karara bağlanır.(Kappler, Grevel,1994:164-165). İş mahkemesi federal düzeyde Federal İş Mahkemesi olarak örgütlenmiştir.
İdare mahkemeleri, idare hukukunda sosyal veya vergi mahkemelerinin görev alanına girmeyen davalarda anayasal bir anlaşmazlığın olup olmadığına bakar. Sosyal mahkemeler, sosyal sigortalarla ilgili davalar bakar. Vergi mahkemeleri ise veri ve harç gibi konularda açılan davaları karara bağlar. (Kappler, Grevel,1994:165).
Bu mahkemeler anayasaya ilişkin olmayan davalara bakan ve ayrı ayrı fonksiyonlar yüklenmiş olan üst federal mahkemelerdir. Bu mahkemelerin üyeleri ilgili federal bakan ile ilgili eyalet bakanları ve eşit sayıda federal meclis üyelerinden oluşan bir komite tarafından seçilir. (Öztekin,2007:401)
Almanya’da yargı mercileri arsında ortaya çıkan görev uyuşmazlıklarını çözüme kavuşturmak için Türkiye’deki gibi Uyuşmazlık Mahkemesi’ne benzer bir yapılanmaya yer verilmemiştir. Bir mahkeme kendi alanında açılan bir davada kendisinin görevli olduğuna karar verir ve bu karar kesinleşirse, diğer mahkemeler bu karara uymakla yükümlüdür. Dava, görevsiz bir mahkemede açılırsa, ilgili mahkeme tarafları dinledikten sonra re’ sen görevsizlik kararı verir ve dava dosyası ilgili yargı kolundaki görevli mahkemeye gönderilir. (Muratoğlu,2014:339)
6.1.1. Federal Anayasa Mahkemesi
Yargı gücünün en üst noktası Federal Anayasa Mahkemesi’dir. 1951’de kurulmuştur. 16 üyesi olan bu mahkemenin 8 üyesini Federal Meclis, kalan 8 üyesini de Federal Konsey seçer. Federal Meclis’te seçimler iki dereceli olarak yapılmaktadır. Öncelikle 12 kişiden oluşan bir komisyon kurulmaktadır. Üyelerin mahkeme üyesi olarak seçilebilmeleri için komisyondan 8 oy almaları gerekmektedir. Federal Konsey’de ise tek seçim yapılmaktadır. Burada adayların mahkeme üyesi seçilebilmeleri için konseyin üye tamsayısının üçte ikisinin oyunu alması gerekir. Birbirinden bağımsız ve sekizer kişilik eşit iki senatodan oluşur. Seçilen üyelerin görev süresi 12 yıldır ve tekrar seçilemezler. Anayasa mahkemesinin üyesi olmak için gerekli şartlar; kırk yaşını doldurmuş olmak, milletvekili seçilme yeteneğine sahip olmak ve yargıçlık yetkisini taşımak gereklidir. Eşit iki bölümdeki sekiz yargıçtan üçünün en az üç yıllık kıdemi olan yargıçlar arasından seçilmesi zorunludur.(Eroğul,2001:232-233)
Federal Anayasa Mahkemesinin yetkili olduğu konular şunlardır(Öztekin, 2007: 400):
- Federal devlet ve eyalet yasalarının anayasaya uygunluğunu ya da eyalet yasasının anayasaya uygunluğunu inceler. Bir yasanın anayasaya aykırılığını ileri sürmek için federal hükümetin, eyalet hükümetinin ya da federal meclis üyelerinin üçte birinin önergesi gerekir. Mahkemelerden gelen başvurularla da dava açılabilir.
- Her vatandaş kendisini ilgilendiren bir yürütme, yasama veya yargı kararının haklarına zarar verdiği iddiasıyla yasal yola başvurabilir. Eğer her türlü yolu denedikten sonra sonuç alamazsa son çare olarak anayasa mahkemesine başvurabilir.
- Federal devletle eyaletler ya da federal organlar arasında hak ve görevlerine ilişkin konulardan çıkan anlaşmazlıklara ve bunların karşılıklı ilişkilerinin düzenlenmesine Anayasa Mahkemesi bakar.
- Federal devlet ve eyaletler arası kamu hukukuna ilişkin antlaşmalar da Anayasa Mahkemesi’ne gelir.
- Anayasanın Federal Anayasa Mahkemesi’ne verdiği diğer özel haller şunlardır: Özgürlükçü-Demokratik düzen için tehlike oluşturması nedeniyle anayasaya aykırı olduğu saptanan partinin kapatılması; kötüye kullanılmasından dolayı temel hakların kaldırılması; cumhurbaşkanın suçlanması gibi konular.
Anayasa Mahkemesi’nde dava açma hakkı Cumhurbaşkanı’na, federal meclise, federal konsey ve federal hükümet gibi federal organlara, onların üyelerine, milletvekillerine, meclis gruplarına veya eyalet hükümetlerine tanınmıştır.(Kappler, Grevel,1994:147-148)
Alman mahkemeleri üst yasaya aykırılık açısından anayasa mahkemesine başvurmak zorundadır. Anayasaya aykırılık konusunda hüküm vermek, Anayasa Mahkemesi’nin tekelindedir.
6.2. Federe Devlet Mahkemeleri
Eyalet düzeyindeki mahkemeler kendi eyaletleri hakkında karar alabilen ve Eyalet Meclisinin belirlediği yasalara göre karar verebilen mahkemelerdir. Bu mahkemelerin en önemlisi federal düzeydeki gibi federe anayasa mahkemeleridir. Almanya Federal Cumhuriyeti’ni 16 federe devletin kendine ait anayasa mahkemesi vardır. Federe devletlerin anayasa mahkemelerinin yapısı ve görevleri kendi anayasalarında veya federe kanunlarında düzenlenmiştir. Bu anayasa mahkemelerinin Federal Anayasa Mahkemesi ile astlık üstlük ilişkisi yoktur.(Muratoğlu,2014:341)
Federe anayasa mahkemelerine de bireysel başvuru yapılabilir. Bu durumda federe anayasa mahkemesinin Federal Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararlara uyması gerekir.(Muratoğlu,2014:342)
Federe anayasa mahkemeleri dışında kalan federe mahkemeler de adli, idari, mali, sosyal ve iş konuları olmak üzere beş ayrı dalda düzenlenmiştir. Bunlar; Yüksek Eyalet Mahkemeleri(Yargıtay), Yüksek İdare Mahkemesi(Danıştay), Eyalet Sosyal Mahkemeleri, Vergi Mahkemeleri, Eyalet Sosyal Mahkemeleri olarak örgütlenmiştir.(Kappler, Grevel,1994:163)
Yüksek eyalet mahkemeleri, adli yargı kolu olarak hem ceza hem de hukuk işlerine bakar ve bu işler hukuk ve ceza daireleri tarafından görülür. Bu mahkemelerin en alt kısmında sulh mahkemeleri vardır ve burada tek hâkimle karar alınır.(Muratoğlu,2014:342-343)
İdari yargı kolu olan Federal İdare Mahkemesi, idare mahkemeleri ve yüksek idare mahkemeleri olarak çalışır. Yüksek idare mahkemelerinin ve Federal İdare Mahkemesi’nin ilk derece yargı yeri olarak bakmakla yükümlü olmadığı idari uyuşmazlıklar idare mahkemeleri tarafından karara bağlanır.(Muratoğlu,2014:344)
Federal Vergi Mahkemesi’ne bağlı olarak görev yapan tek federe devlet mahkemesi vergi mahkemesidir. Vergi ile ilgili başka bir federe mahkeme yoktur. Vergi yargısının açık olduğu uyuşmazlıklarda vergi mahkemesi ilk derece mahkemesi olarak görev alır. (Muratoğlu,2014:345)
İş hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıkların federe devlet düzeyindeki yargı kolu, federe iş mahkemeleri ve iş mahkemeleridir. Bu mahkemeler kurullardan oluşur. İş yargısı kolunda ilk derece mahkemesi olarak iş mahkemeleri görev yapar. Bu mahkemelerde görevli olan fahri hâkimler işçi ve işverenlerden seçilir.(Muratoğlu,2014:345)
Sosyal yargı kolu da hastalık, kaza, emeklilik sigortası gibi sosyal güvenlik konularına ilişkin uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Federe devlet düzeyinde sosyal mahkemeler ve federe sosyal mahkemelerden oluşur. Sosyal mahkemeler ilke olarak ilk derece mahkemesi olarak görev yaparlar. Federe sosyal mahkemeler kapsamında daireler oluşturulur ve yargılama bu daireler tarafından yapılır. (Muratoğlu,2014:346)
Yargı hakkı, sadece bağımsız yargıçların elindedir. Yargıçlar kararlarında yalnızca hukuka ve yasaya bağlıdırlar. Yargıçlar görevlerinden alınamaz ve rızası dışında başka yere tayin edilemez. Mahkeme kararlarının çoğu yargıçlar tarafından verilir.(Kappler, Grevel, 1994:162)
Sulh mahkemelerinde kaza davalarına yargıç olmayan üst düzey hukuk görevlileri bakar. Savcılar ise genellikle ceza davalarına bakar. Savcı bir suç şüphesinin olduğu hallerde soruşturma açmakla görevlidir. (Kappler, Grevel,1994:166). Savcılar bağımsız olmayıp üstlerinin emirlerine uymak zorundadırlar. Sulh mahkemelerinde uyuşmazlığın söz konusu olmadığı kaza davalarına üst düzey adliye memurları olan “hukuk görevlileri” bakar. Avukatlar da müvekkillerini temsil etme amacıyla davalara katılırlar.(Öztekin,2007:401-402)
SONUÇ
Federal devlet düzeyinde örgütlenmiş Amerika’ya ek olarak gösterilebilecek devletlerden biri Almanya Federal Cumhuriyeti’dir. Federal olarak benzerlikleri olan fakat işleyiş bakımından birbirinden farklı duran iki ülkedir.
Almanya’nın tarihsel gelişimine baktığımızda demokrasi yönünden genç bir devlet olduğu ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki demokrasiye duyulan ihtiyaç Bismarck döneminde, Weimar Cumhuriyeti’nde ortaya çıkmış, uygulanmaya çalışılmıştır. Ama hem benimsetilememiş hem de zaten halk ile yöneticiler arasındaki ayrım değişmediğinden ne kadar demokrasi denilse de uzun yıllar işleyememiştir. Diktatöryal rejimin dayattığı ağır koşullar savaş sonrası demokratik bir yönetimi çağırmıştır. Çünkü batılı devletler Almanya üzerindeki hâkim güçleri oluşturmuştur ve demokrasiyi aynı zamanda da parlamenter sistemi benimsetmede etkili olmuşlardır. Çoğulcu, uzlaşmacı siyasal kültür yerleşmeye başlamıştır. Bu yüzden demokrasi anlayışı yakın geçmişte ortaya çıkmış ve işlemeye başlamıştır diyebiliriz.
Almanya’da seçimlerin genellikle koalisyon ile sonuçlandığını görüyoruz. Sık sık koalisyon hükümetiyle yönetilmesi ülkede geçerli olan seçim sisteminden kaynaklanmaktadır. Hem dar bölge seçim sistemi hem de nispi temsil seçim sistemi ile seçmenlere iki oy hakkı verilmiştir. Yani seçmen sandıkta iki ayrı oy kullanır ve parlamento üyelerinin bir kısmı dar bölge çoğunluk sistemi, bir kısmı da nispi temsil seçim sistemine göre hesaplanır. Genellikle bir parti iktidar olmak için yeterli oyu alamadığından kendinden sonra en çok oyu alan parti/partiler ile koalisyon kurmak durumundadırlar.
Almanya’da federal düzeyde yasama organı Federal Meclis ve Federal Konsey olmak üzere ikili bir yapıya sahiptir. Federal Meclisi halk siyasi partiler aracılığı ile seçer. Federal Konsey ise federe hükümetlerin, nüfusuna göre gönderdiği eyalet temsilcilerinden oluşur. Bu durum da eyaletin de federal düzeyde yasama ve yürütmede söz sahibi olması anlamına gelir.
Almanya’da yargı konusunda farklı olarak, Uyuşmazlık Mahkemesi’ne ihtiyaç duyulmamıştır. Farklı alanda yargı yerleri görev alanına girmeyen davaları tespit edip görevli mahkemeye gönderme yetkisine sahiptir.
90lardan sonra sağlanan yeni düzen hala yerini korumaktadır ve Almanya Federal Cumhuriyeti, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olarak varlığını sürdürmektedir.
Ayşegül GÜLER
Akdeniz Üniversitesi/Kamu Yönetimi Bölümü
Kaynakça
- AKIN, Ö., GÜLER, B. A. , KARAHANOĞULLARI, O. , KARASU, K. , ÖMÜRGÖNÜLŞEN, U. , TELLAL, E. , KESKİN, N. E., ÇINAR, T., ESEN, S., KUTLU, M. N., Kamu Yönetimi Ülke İncelemeleri, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 2009.
- CAN, İsmail, Almanya’da Devletin Yapısı ve Vergi Sisteminin Anayasal Temelleri, (http://dergiler.sgb.gov.tr/calismalar/maliye_dergisi/yayinlar/md/md145/ismailcan.pdf), Erişim: 16.10.2014).
- EROĞUL, Cem, Çağdaş Devlet Düzenleri, İmaj Yayıncılık, Ankara, 2001.
- KAPPLER, Dr. Arno, GREVEL, Adriane, İşte Almanya, (Dr. Belma Emircan Çev.), Westerman, Braunschweig, Germany, 1994.
- MURATOĞLU, Tahir, Almanya Federal Cumhuriyeti’nde Devlet Yapılanması, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 18, Sayı 2, Ankara, 2014.
- ÖZTEKİN, Ali, Siyaset Bilimine Giriş, Siyasal Kitabevi Yayınları, Ankara, 2007.
- PARLAK, Bekir, CANER, Cantürk, Karşılaştırmalı Siyasal ve Yönetsel Yapılar, Alfa Aktüel, Bursa,2005.
- ROSKİN, Michael G. , Çağdaş Devlet Sistemleri Siyaset, Coğrafya, Kültür, Adres Yayınları, Ankara, 2012.
- UZUN, Şentürk, Federal Almanya Yönetim Sistemi, 21. Yüzyılda Yönetim, Türk İdari Araştırma Vakıf Yayınları, Ankara, 2003.
- Federal Almanya Cumhuriyeti Anayasası, http://www.adalet.gov.tr/duyurular/2011/eylul/anayasalar/ulkeana/pdf/08-ALMANYA%20209-276.pdf (Erişim:13.10.2014).
- 2013 Seçim Sonuçları, (http://tr.wikipedia.org/wiki/2013_Almanya_federal_se%C3%A7imleri) (Erişim Tarihi: 13.10.2014).