Avrupa kıtasındaki bütünleşme çabaları, Avrupa Birliği’nin kuruluşundan öncelere dayanmaktadır. 19. Yüzyıl boyunca ülkeler arasında öncelikli hedef ekonomik bütünleşme olmak üzere çeşitli girişimlerde bulunulmuştur. Bu girişimlerden biri olan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu ile Avrupa Birliği’nin de temelleri atılmış bulunmaktadır. Ekonomik bir birlik kurma amacı taşıyan bu topluluk, ticarette ulusal sınırları kaldırmayı amaç edinerek ekonomik anlamda genişlemeyi ve aynı zamanda barışı korumayı da hedeflemiştir.
Bu başarılı girişimin ardından daha kapsayıcı nitelikte bir birleşme amacı ile yola çıkılmıştır. Petrol ihtiyaçlarını düzenlemek amacıyla Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (EURATOM) ve ekonomik birleşme için ise Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) kurulmuştur. Avrupa Ekonomik Topluluğunun hedefleri ortak pazar kurmak ve üye devletlerin ekonomik politikalarını zamanla birbirine benzeterek yayılma gerçekleştirebilmek, adalet ve içişlerinde işbirliğinin sağlanması ile ortak güvenlik ve dış politikaların kurulmasıdır.
Avrupa Birliği’nin temellerinin atıldığı 1957 Roma Antlaşması ve sonrasında 1993 Maastricht Antlaşması ile Avrupa halkları arasında sürekli ve yakın bir işbirliği garantilenmiş oldu. Yapılmaya çalışılan sosyo-ekonomik bütünleşmenin temelinde yatan, üye ülkelere ait ticari firmaların eşit koşullarda rekabet edebileceği bir pazar oluşturmaktır.
Avrupa Topluluğunu kuran antlaşmanın 269. maddesi, topluluğun bütçesinin tamamının birliğin kendi kaynaklarından finanse edilmesiyle ilgilidir. Birlik bütçesinin yaklaşık üçte biri, bölgesel politikalar adı altında, bölgeler arasındaki farklılıkları ortadan kaldırmak için kullanılmaktadır. Topluluğun tüm mallarının serbestçe dolaştığı bir gümrük birliğine dayandığı, ayrıca üye ülkeler arasında ithalat ve ihracat gümrük vergileri ile eş etkili diğer resim, harç ve vergileri kapsayan üçüncü ülkelere karşı Ortak Gümrük Tarifesi (OGT) uygulamasını da içermektedir. AB’ de, sürdürülebilirliğin temin edilmesi için ekonomik, sosyal ve çevresel olmak üzere üç alanda ilerleme sağlanması gerekmektedir. AB’nin sanayi politikasının öncelikli hedefi olan rekabet edebilir bir imalat sanayi oluşturmak için ise bilgiye, yenilikçiliğe ve girişimciliğe önem verilmesi gerekmektedir.
Avrupa Birliği’nin kurmaya çalıştığı ekonomik ve parasal birlik genel anlamda başarısızlıkla sonuçlanmış, bunun çözümü ise 2002de ortak para birimine geçmekte aranmıştır. Maastricht Antlaşmasında belirlenen ‘Yakınlaşma Kriterlerine uygun olarak uyumlaştırılan ülkelerin de bu sorundan kurtulabileceği düşünülmektedir. (Bu kriterlere göre; üye ülke devlet borçlarının Gayri Safi Yurtiçi Hasılasına oranı % 60’ı, bütçe açığının Gayri Safi Yurtiçi Hasılasına oranı % 3’ü geçmemeli, herhangi bir üye ülkede uygulanan uzun vadeli faiz oranları yıllık olarak, fiyat istikrarı alanında en iyi performans gösteren 3 ülkenin faiz oranını 2 puandan fazla aşmamalı, üye ülkeler içindeki en düşük enflasyona sahip olan üç ülkenin yıllık enflasyon oranları ortalaması ile ilgili üye ülke enflasyon oranı arasındaki fark 1,5 puanı geçmemeli ve üye devletler Avrupa Para Sisteminin döviz kurları mekanizmasında öngörülen normal dalgalanma hareketlerine devalüasyon yapmadan uymalıdır.)
Bunların dışında Avrupa Birliğinin bütünleşme adına uyguladığı vergi politikaları, çevre politikaları, enerji politikaları, ulaştırma politikaları, telekominikasyon ve bilim-araştırma politikaları ve balıkçılık politikaları bulunmaktadır.
Küreselleşmenin etkisiyle devletlerin ulusal ekonomilerinin yetersiz kalması ile süregelen bu oluşum günümüze kadar ulaşarak yalnızca ekonomik alanda kalmamış; sosyal, politik, çevresel ve diğer tüm faktörleri kapsayacak kadar genişlemiştir. Halkların bütünleşmesi birliğin hedefi olunca, bireysel her bir görüşü de önemli kılmaktadır. Bu noktada devreye giren Eurobarometre araştırmaları, sonuçlara ulaşmada önemli bir yer tutmaktadır.
Eurobarometre Araştırmaları
Eurobarometre Avrupa Komisyonu tarafından 1973ten bu yana Avrupa Birliği üye ve aday üye devletlerine çeşitli konularda düzenlenen kamuoyu yoklamaları araştırmaları serisidir. Bu araştırmaların genel başlıkları; genişleme, sosyal konum, sağlık, kültür, bilgi teknolojisi, çevre, Euro ve savunma olarak sayılabilir.
Eurobarometre araştırmalarında genel sorulan soru;
-Ülkenizin Birliğe üyeliği sizce iyi bir şey mi, kötü bir şey mi yoksa ikisi de değil mi?
Geçerlilik açısından, bu soru AB için olan desteği ölçmeye yaramaktadır.
Avrupa Birliği’ne üyelik entegrasyon sürecinin varoluşsal gerçeğini temsil eder. Üyeliği onaylamak, dolayısıyla entegrasyonun kendiliğinden gelişimini onaylamaktır. ‘İyi bir şey’ sorusu (good thing); en uzun zaman dilimi için kullanılabilir olup, önceki araştırmaların ekonomik ve ticari değişkenleri ile birbirine bağlıdır. Bu, literatürde en çok kullanılan sorudur(good thing). Ölçü, entegrasyon için desteğin geçerli temsili olarak da kabul edilebilir.
Bağımsız değişkenlerin işlevselleştirilmesi regresyon modeli çeşitli faktörlere bağlıdır:
Makroekonomik koşullar: Enflasyon oranı, gerçek GDP indeksi ve işsizlik oranı olarak sayılabilir.
AB ihracatı: AB içi ihracatın toplam ihracata oranını kapsar.
Politik faktörler: Dramatik politik olaylar çerçevesinde entegrasyon sürecinin politik destek üzerinde genellikle pozitif olmak üzere kısa süreli etkiye sahip olabilir.
Ulusal gelenekler: Önceki araştırmaların hemen hemen hepsi entegrasyona olan desteğin ülkelerin yerleri ile ilişkili olduğunu göstermiştir. Teknik olarak, değişkenlerin özellikleri bağımlı değişkenlerde ortalama düzensiz seviyeleri modellemek için gereklidir; bu değişkenler çapraz kesitli zaman serisi modellerde parametre tahminlerini baz alabilir.
Eurobarometrenin metodolojileri beş ayrı grup içerisinde incelenebilir:
Standart Eurobarometre: 1973’te kurulan ve her araştırma için ülkelerin her birinden yaklaşık bin kişi ile yapılan yüz yüze görüşmeleri içermektedir. Yılda iki kez yapılmakta olan bu araştırmalara ileriki konularda ayrıntılı olarak değinilecektir.
Özel Eurobarometre: Bu raporlar; Avrupa Komisyonunun çeşitli servisleri, AB enstitüleri ve Standart Eurobarometrenin oy verme dalgalarının entegrasyonu için yürütülen derinlemesine tematik çalışmaları baz almaktadır.
Flaş Eurobarometre: Avrupa Komisyonu servislerinin istediği ile ad hoc tematik telefon görüşmeleri ile hazırlanan raporlardır. Flaş sonuçlar Komisyonun ihtiyacı olduğunda daha çabuk sonuca ulaşmayı ve özel hedeflenen gruplara odaklanmayı mümkün kılmaktadır.
Nitel Barometre: Bu çalışmalar; verilmiş konu veya konseptle ilgili seçilmiş grupların motivasyonlarının, hislerinin, tepkilerinin; dinleme ve analiz etme yolu ile kendilerini ifade etme yollarını tartışma grupları veya non-direktif görüşmelerde araştırmaktır.
Aday Üye Ülkelerin Eurobarometresi: Aday ülkelerin Eurobarometresinin ilk dalgası 2001 yılında üyeliğe başvuran on üç ülkeye uygulanarak başlandı. Metodolojisi Standart Eurobarometre ile aynı olan bu raporlar yılda bir kez yayınlanmakta olup özel raporlar dahil değildir. Orta ve Doğu Eurobarometrenin yerini almaktadır.
Avrupa vatandaşlarının görüşlerini ele alan araştırmalara sahip Standart Eurobarometre(81), 2014 baharında yapılmış olup 34 ülke ve bölge; 28 üye ülke ve 5 aday ülke ve Türkiye Kıbrıs bölümünü içermektedir. 22-25 Mayıs 2014 tarihleri arasında yapılan araştırmalara katılım oranı %42.54 olmuştur. Konu olarak içeriği; Avrupa vatandaşlığı, finansal ve ekonomik kriz, Avrupa 2020 Stratejisi ve Avrupa Birliği’nde yaşam koşulları olarak
sayılabilir. Avrupa Birliği’nde kamuoyu trendlerini ele alan Standart Eurobarometre 81, vatandaşlar tarafından algılanan kişisel, ekonomik ve politik yaşamdaki görüşleri ele almıştır.
1. Kişisel Bakış
Vatandaşların kişisel konumlarının, endişelerinin ve gelecekten beklentilerinin ele alındığı bölümdür.
Yapılan araştırmalara göre, Avrupalılar arasında geleceğe dayalı kişisel memnuniyet ve iyimserlik düzeyi önceki araştırmalara göre gelişme göstermiştir. Avrupa’nın üstün çoğunluğu yaşadığı hayattan memnun olan insanlardan oluşmakta, Standart Eurobarometre 80 (2013 sonbahar dönemi) ile karşılaştırıldığında oranların yükselmekte olduğu görülmektedir; hayatından memnun olanların oranı %5lik bir artış ile %80e ulaşmıştır. Bunun yanında, Avrupa’nın yaklaşık çeyreğine denk gelen %24ü ‘çok memnun’ iken, sadece %20lik kısım da ‘memnun değil’ olarak nitelendirmiştir. Bu oranlar aynı zamanda, 2007den beri en yüksek kişisel memnuniyet oranlarını da yansıtmaktadır.
Vatandaşların memnuniyetine ülke bazında bakılacak olursa, sonuçlar; 25 üye ülke içerisinden Danimarka, İsviçre, Lüksemburg, Hollanda ve Finlandiya’da hayatlarından memnun olan kişilerin diğer ülkelerden daha yüksek olduğu görülmektedir. Tam tersi olarak, baskın bir şekilde memnun olmayanların ise Bulgaristan (%44 memnuniyet ve %56 memnuniyetsizlik) ve Yunanistan (%43 ve %57) olduğu görülmekte. Önceki araştırmalarda dengede olan Portekiz’de ise olumlu cevaplarda artış yaşandığı gözlemlenmiştir.
2013 sonbaharında yapılan Standart Eurobarometre ve sonrasında ülkelerin çoğu için kişisel memnuniyet düzeyinde artış gözlemlenmiştir. Özellikle Macaristan (%62, +13), Kıbrıs (%82, +13), İtalya (%66, +12) ve Portekiz (%50, +11)’de yüksek bir artış meydana gelmiştir. Memnuniyet seviyeleri arasındaki fark en fazla olan Danimarka ve İsviçre (%98) ile Yunanistan (%43) arasındaki fark da oldukça daralmış durumdadır(-7).
Aday üye ülkeler için, değişen algılarla da birlikte katılımcıların çoğunluğu şu an için memnun olduklarını belirtmiştir. Özellikle İrlanda %98 gibi yüksek bir orana sahiptir. Diğer ülkelerde ise; Türkiye (%72, +5), Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti (%70, +7), Karadağ (%62, +18) ve Sırbistan (%51, +10) şeklindedir.
Vatandaşların %27si gelecek 12 ay için hayatlarının daha iyi olacağını düşünmektedir. Bu oran 2013 sonbaharına göre 2 puan, 2012 sonbaharına göre ise 5 puan artmış durumdadır. Avrupa’nın büyük çoğunluğu (%59) ‘aynı’ devam edeceğini düşünürken %10luk dilim ise ‘kötü’ olacağını düşünmektedir. ‘Kötü’ olacağını düşünenlerin oranında 5 puanlık azalış görülürken, aynı kalacağını düşünenlerde 2 puanlık bir artış görülmektedir.
En iyimser katılımcılar İsveç (%47), İrlanda (%41) ve Birleşik Krallık (%41) şeklindedir. Aday üye ülkelerde ise oranlar Avrupa ortalamasına göre daha yüksektir. Örneğin; Karadağ’da katılımcıların %52si gelecek 12 ayın daha iyi olacağını düşünmekte. Bu oran Türkiye için %30 olarak kaydedilmiştir.
İyimserlik indeksi, gelecek 12 ay için +17 puanda; yani, 2013 sonbaharına göre yüzde 7 puan artışta ve 2012 sonbaharından bu yana +14. İyimserlik oranları belirgin bir şekilde yükselmesine rağmen, katılımcıların kişisel yaşamı için Portekiz (-4, 17 puanlık bir artıştan sonra) ve Yunanistan (-13, 14 puanlık bir artıştan sonra) hala negatif.
2. Ekonomik Bakış
Ekonomik ve istihdam durumları geliştirmiş olmasına rağmen, algılar hala olumsuz durumda. Avrupalıların büyük bir çoğunluğu ulusal ve Avrupa Birliği ekonomisi durumu hakkında negatif düşünmekteler.
Ulusal ekonomik durum, Avrupalıların anketlerinden 3te 1inden fazlasında ‘iyi’ olarak görülüyor. Bu, 2007 sonbahar Standart Eurobarometre araştırmalarından beri olumlu düşüncelerin en iyi halidir. Yine de katılımcıların büyük çoğunluğu için negatiflik oranı hala yüksek(%56). Katılımcılar Avrupa Birliği’nin ekonomik durumu hakkında titiz davranmaya çalışıyorlar, yine de Birlik ekonomisinin algısı yükselmekte.
2013 sonbahar Standart Eurobarometresinde Euro alanı olmayan bölgelerde katılımcıların ülke ekonomileri hakkında, Euro bölgesine göre daha pozitif olduğu gözlemlenmiştir(%38 Euro alanı olmayan, %32 Euro alanı). Ülkeler arasında ulusal ekonomik duruma olan algılar büyük değişiklikler gösterebilmektedir. Örneğin Almanya’nın oranı %83 iken; Portekiz, Yunanistan ve İspanya için bu oran %4tür.
İstihdam konusunda, yapılan araştırmalara göre Avrupa’nın büyük çoğunluğu negatif düşünmektedir. Yalnızca %23lük bir kısım ülkelerindeki istihdamı ‘iyi’ olarak değerlendirmektedir. Katılımcıların olumlu olarak büyük oranda fikirlerinin değiştiği iki ülke Danimarka (%60, +8) ve Almanya (%67, +7) olmuştur. Pozitif cevapların düşüş gösterdiği iki ülke ise; İsveç (%38, -6) ve Belçika (%26, -6) olmuştur.
Aday üye ülkelerde, İzlanda istihdam konusunda pozitif çoğunluğa sahip tek ülkedir(%65). Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti bu konuda hala negatif sonuç verse de ilerleme kaydedildiği gözlemlenmektedir.
Erkeklerin kadınlara göre, istihdam konusunda daha pozitif olduğu kaydedilmiştir(%26ya %21). Yaş faktörü cevaplar üzerinde az da olsa etkili olurken, sosyal meslek kategorilerinde daha belirgin farklar görülmektedir. Örneğin yönetici meslek grubundakiler Avrupa ortalamasının üzerinde pozitif değere sahipken(%39) işsiz insanlar bu konuda daha kritik cevaplar vermişlerdir(%91i ‘kötü’ olarak nitelendirmiştir).
Gelecek 12 ay için Avrupalıların ekonomik ve istihdam açısından beklentileri daha olumlu durumdadır. Uzun dönemde, 2007den bu yana veriler optimistik görüşlerin en yüksek seviyede olduğunu göstermektedir. 12 üye ülkede, ulusal ekonomi için optimizm hakim, özellikle beş ülke için değerler yüksek; Danimarka(%53), Hollanda(%52), Malta(%46), İrlanda(%43) ve Birleşik Krallık(%40).
Gelecek 12 ay için kötümser düşünen katılımcıların çoğunlukta olduğu Yunanistan(%49, -14), değişiklik göstermeyen Hırvatistan(%42) ve kötümserliğin düşüşe geçtiği Kıbrıs(%36, -36) örnek verilebilir.28 2013 sonbaharından bu yana kötümserliğin ciddi bir yükseliş gösterdiği ülke Avusturya olmuştur(%30, +9a; %19, -8).
3. Politik Bakış
Avrupalıların politikaya olan ilgileri 2013 Bahar Standart Eurobarometresinden pek farklı değildir; %16sı çok, %44ü az-çok olmak üzere onda altısının politikaya ilgisi vardır. Yalnızca çeyreğinden azı(%22) az ilgili ve %18si hiç ilgili değildir. Avrupalıların genelde ulusal politikayla(%76) ve yerel politikayla(%74) daha çok ilgili olduğu görülmüştür. Bu oran Avrupa düzeyi için %62dir.
Yunanistan en çok politik ilgiye sahip katılımcıların bulunduğu Avrupa ülkesidir. Nüfusun üçte biri(%37) politikayla yakından ilgili ve %16sı Avrupa politikasıyla ilgilidir. Öte yandan politikaya ilgi bakımından; Romanya(%10), Portekiz(%11), Macaristan(%11) ve Çek Cumhuriyeti(%11) çok daha düşük oranlara sahiptir.
Sosyo-demografik yapıya bakılacak olunursa; cinsiyet, yaş, eğitim ve meslek gibi faktörlerin politikaya olan ilgide etkili olduğu görülmektedir. Erkekler kadınlara göre politikaya daha çok ilgiliyken(%19a %14); 15-24 yaş aralığı(%10u), 55 yaş ve üzerine(%19u) göre daha ilgili; 20 ve üzeri yaşına kadar okul hayatına devam edenler(%23ü), 15 ve daha küçük yaşta okuldan ayrılanlara(%12si) göre; serbest meslek sahipleri(%23) ve yöneticiler(%21), çalışmayan(%12) ve işsizlere(%13) göre politikaya daha çok ilgilidir.
Ezgi ÖLÇÜM
Kaynakça:
Kıraç, S. ve İlhan, B. (2010). Avrupa Birliği Oluşum Süreci ve Ortak Politikalar. Milli Eğitim, (188), 192.
Maastricht Kriterleri. 27.03.15, kktcb.org/upload/pdf/93281.pdf
Standart Eurobarometer 81. (2014) Public Opinion in the European Union (Spring 2014).
Eichenberg, R. C., & Dalton, R. J. (2007). Post-Maastricht Blues: The Transformation of Citizen Support for European Integration, 1973-2004. Acta Politica, 42, 133-134.
Methodology – Instrument description. (05.01.2015). 23.03.2015, http://ec.europa.eu/public_opinion/description_en.htm.
Standart Eurobarometer 81. (2014) Public Opinion in the European Union (Spring 2014)