20.4 C
İstanbul
Perşembe, Eylül 19, 2024

Çocuk ve Savaş: Küçük Haçlılar

Fransa ve Almanya’dan binlerce çocuğun Kutsal Ülke’yi (Kudüs) kurtarmak için sefere çıkışlarının hazin hikâyesi.

Masumiyet ve acımasızlığın simgesi olan iki zıt kavramın(çocuk ve savaş) ’din’ motifinin birleştiriciliğiyle anlam kazanması sonucu oluşan ‘’Çocukların Haçlı Seferi’’, Fransa ve Almanya’dan binlerce çocuğun ‘Kutsal Ülke’ olan Kudüs’ü ‘’dinsizlerden’’ (Müslümanlardan) kurtarmak için 1212 yılında yola çıkmaları sonucu kayıtlara geçen ekstrem bir hadisedir.

Ortaçağ tarihinin uzun süreli bir ‘’dünya savaşı’’ niteliğinde olan Haçlı Seferleri, Roma’nın çökmüş olan Akdeniz İmparatorluğunun ardından, İslam dünyasının inisiyatifiyle oluşmaya yüz tutmuş yeni dünya sistemine karşı ‘dur’ demenin bir ifadesi idi. 1095 yılında başlayan seferlerin halkları harekete geçiren ve motivasyonu sağlayan en önemli gücü ise Kilise’nin temsil etmiş olduğu ‘din’ müessesiydi. Bu yüzdendir ki savaş çağrılarını yapanlar Papa ve vaizler olmuşlardır. Ancak ilk alınan başarılı sonuçların devamlılık sağlayamaması ve Müslümanlara karşı alınan mağlubiyetler, Papalığın sorgulanmasına ve öneminin azalmasına sebep olacaktır. Yine Müslümanlara karşı sefer düzenlemek amacıyla oluşturulan IV. Haçlı Seferi’nin rotasını değiştirip Bizans üzerine yönelmesi ve İstanbul’da bir Latin imparatorluğunun kurulması sonucu(1204) Papa III. Innocentius yeni sefer için çalışmalara başlamış ve vaizler her yerde sefer çığırtkanlığında bulunmuşlardır. Ancak onların bu çağrısına cevap verecek olan kişi ne İspanya ne de Fransa kralı olacaktır.

Fransız bir köylü ailenin çocuğu olan ve çobanlıkla uğraşan on iki yaşındaki Etienne, 1212 yılının mayıs ayında, yine bir gün koyunlarını otlattığı sırada Hz.İsa’nın kendisini ziyaret ettiğini ve krala teslim etmek üzere bir mektup bıraktığını iddia eder. Fransa kralı Philippe o sıralarda Etienne’in doğmuş olduğu Orleannais bölgesinde bulunmaktaydı. Bu fırsatı kaçırmak istemeyen Etienne elinde mektup ile kralın huzuruna çıkmış ve İsa tarafından haçlı seferi vaaz etmek üzere görevlendirilmiş olduğunu beyan ederek elindeki mektubu krala teslim etmiştir. Ancak kral çocuğun anlattıklarını pek de önemsemeyecektir. Kralın bu umursamaz tavrına karşın Etienne, kendisinin seçilmiş bir elçi olduğuna inanarak davasından vazgeçmemiştir. St.Denis manastırının kapısında vaazlarda bulunmaya ve günahsız çocukların oluşturacağı bu hareketin kutsal toprakları kurtaracağını ilan ederek çevresinde birçok çocuğu toplamaya başlamıştır. Etienne’in dediğine göre, Kızıldeniz, Musa’nın önünde nasıl yarıldıysa onlar içinde ikiye ayrılacak ve kendilerine yol gösterecekti. Üstün hitabetinden etkilenen birçok çocuk Etienne’nin öğretisini ülkenin her yerine yaymıştır. Buna ek olarak Etienne de bölge bölge gezerek binlerce çocuğu etrafında toplamayı başarmıştır. Ellerinde mum, haç, buhurlarla tüm köy, kilise ve kentleri ‘’Yüce Tanrı! Hıristiyanlığı yücelt! Bizi doğru haça ulaştır!’’ nidalarıyla dolaşmışlar ve insanlar onlara nereye gittiklerini sorduklarında ‘’To God!’’(tanrıya) diye cevap vermişlerdi.Haziran ayının sonuna doğru, kroniklerin bildirdiğine göre yaşları on ikiyi aşmayan yaklaşık otuz bin çocuk Vendome kentinde toplanmaya başlamışlardır. Bu gruba köylü çocuklarından başka, evlerinden kaçmış bulunan asilzade sınıfına mensup çocuklar da katılmışlardı. İçlerinde yaşları genç olan papazlar, kızlar ve onlara acıyarak harekete katılan az sayıda yaşlı da bulunmaktaydı. Bir kısmı şehrin dışında geceleyen bu çocuklar, papazların da takdisinden sonra Marsilya’ya doğru yol almaya başladılar. Korunaklı ve süslü bir araba üzerinde bulunan Etienne ve çevresindeki atlı asilzade çocuklarının dışında herkes yaya olarak yola çıkmıştı. Etienne Tanrı’nın bir elçisi olarak görülüyor ve saçının telleri, elbiseleri vs. kutsal emanetler gibi muhafaza ediliyordu. Ancak içinde bulundukları yaz mevsimi oldukça zorlu ve yol da bir hayli uzundu. Halkın sadakalarına muhtaç olan bu çocuklara kuraklık ve kıtlıktan dolayı halk erzak verememiş ve çocukların birçoğu yolculuk sırasında can vermişlerdir. Bir kısmı ise ümitsizliğe kapılarak yurtlarına geri dönmeye çalışmışlardır. Ama her şeye rağmen bu azimli topluluk Marsilya’ya ulaşmayı başarmıştı. Marsilya ahalisi çocukları sıcak karşılamış ve bir kısmına evlerini açmıştı. Bir kısmı ise sokaklarda gecelemek zorunda kalmıştı. Ancak ertesi gün görmeyi bekledikleri mucize onların acılarını bastırıyor ve gözlerini iç huzuruyla uykuya kapıyorlardı. Sabah olduğunda ise çocuklar büyük bir heyecan ile kendilerine vaat edilen mucizeyi görmek için limanda toplandılar. Denizin ikiye ayrılıp kendilerine yol göstermesini bekleyen bu çocuklara denizden gelen yanıt sükût-ı hayale sebep olmuştu. Kandırıldığını düşünen bir grup çocuk Etienne’yi suçlayarak geri dönme kararı aldı. Ancak çoğunluk sadakatlerini yitirmemiş ve mucizeyi beklemeye devam etmiştir. Birkaç gün sonra isimlerinin Demir Hugue ve Domuz Guillaume olduğu aktarılan iki tüccar, ücret kabul etmeksizin yalnızca Tanrının rızasını umduklarını belirterek çocukları gemilerle Filistin’e götürebileceklerini söylemişler ve Etienne ise hiç tereddütsüz bu teklifi kabul etmiştir. Gemilere binen bu çocuklar hakkında haber ancak on sekiz yıl sonra alınacaktır.

Bu arada Almanya’da Nikolaus adında, Etienne’nin vaazlarından etkilendiği anlaşılan bir çocuk bu akıma katılmaya karar vermişti. Rheinlan köylerinden birinde doğduğu zikredilen Nikolaus, Köln’deki Aziz Üç Krallar Kilisesi’nin mihrabında aynı minvalde vaazlar vererek çocuklardan oluşacak bir ordunun kutsal toprakları kurtaracağını söylemiş ve denizin kendileri için ikiye ayrılacağını vaat etmişti. Ancak Nikolaus’un metodunda bir farklılık bulunmaktaydı. O, zorla fetihten ziyade, dinsizleri(Müslümanları) imana getirmek yoluyla, yani tebliğ ve diyalog faaliyetleriyle amacına ulaşmayı hedeflemekteydi. Kendisi de Etienne gibi güçlü bir hatip olan Nikolaus, çevresindekileri etkilemeyi başarmış ve vaazlarını yaymak için hitabetleri güçlü havariler bulmakta zorlanmamıştı. Birkaç hafta içinde Köln şehrinde yine binlerce insan toplanmıştı. Çoğu tarım işçisi olan bu topluluğun yaş ortalaması Fransa’dakine nazaran daha yüksekti. Sabanlarını, tarlalarını ve sürülerini terk eden bu katılımcılar harekete iştirak etmek için yollara düşmüşlerdi. Bazı adı çıkmış serseri ve fahişeler de vaat edilenlerin büyüsüne kapılarak bu sefere katılmışlardı. Ayrıca asilzade çocuklarının bu seferde daha fazla yer aldıkları bilinmekteydi. Nitelik ve niceliklerinden bahsettiğimiz bu ordu Köln’de ikiye ayrıldı. Nikolaus’ın liderliğini yaptığı yirmi bin kişilik grup Alpleri geçerek İtalya’da diğer grupla buluşacak ve toplu halde Cenova’ya gideceklerdi. Yanlarında haç, portreler ve el yazma kitaplarıyla yola çıkan bu çocuklar tam bir haçlı ordusu izlenimi vermekteydiler. Nikolaus, grubun lideri olarak haçı bizzat kendisi taşımaktaydı. Ancak oldukça uzun ve zor olan bu yolculuğa dayanamayan çok sayıda çocuk yolculuk sırasında hayatlarını kaybetti. Hatta o kadar çok çocuk öldü ki Cenova’ya varanlar, grubun sadece üçte birini oluşturmaktaydı. Ağustos ayında Cenova civarlarında görünen bu çocuklar şehrin yetkililerinden bir gecelik konaklama izni istediler. Bir Alman hilesinden çekinen yetkililer sadece bir gecelik izin verdiler. Bu süre Nikolaus ve ordusu için yeterliydi. Nitekim ertesi gün deniz yarılacak ve onlar da kutsal topraklara doğru yol alacaklardı(!) Şehrin yetkilileri güzel bir teklif daha yaparak devamlı kalmak isteyenlere süresiz ikamet izni verdiler. Ertesi gün geldiğinde çocuklar Nikolaus’ın etrafında toplanmışlar ve denizi seyre dalarak kendilerine yol göstermesini heyecanla beklemişlerdi. Ancak sonuç yine olumsuzdu. Bu hayal kırıklığının ardından çocukların bir kısmı Cenova’da yaşamaya karar verdiler. Nikolaus ve sadık takipçileri ise ideallerinden bu kadar kolay vazgeçmeyeceklerdi. Cenova’dan hareket eden bu grup bir liman şehri olan Pisa’ya doğru yol aldı. Ümitlerini yitirmeyen bu azimli gençlere denizin verdiği cevap yine olumsuzdu. Burada çocukların bir kısmını Filistin’e götürebilecek gemilere rastladılar. Bu gemilerle yola çıkan küçük gruptan bir daha haber alınamayacaktı. Ancak Nikholaus ve yandaşları mucizenin gerçekleşeceğine olan inançlarını yitirmemişlerdi. Roma’ya giden Niholaus ve havarilerini Papa III. Innocentius huzuruna kabul etti. Onların dindarlıklarından ve hırslarından etkilense de artık evlerine dönmelerini ve büyük birer adam olduklarında antlarını yerine getirip haç için savaşmalarını tebliğ etti. Bu çocukların dönüşleri hakkında bilgi azdır. Ancak bir kısmının dönüş yolunu göze alamayarak İtalya köylerine yerleştikleri, bir kısmının da dönüş yolculuğunda hayatlarını kaybettikleri bilinmektedir. Pek azı ise memleketlerine varabilmiştir. Utanç, sessizlik ve üzüntü içinde yurtlarına dönen bu çocuklara giderken çokça ilgi gösteren insanlar şimdi ise isteklerine cevap vermiyorlar ve onları alaya alıyorlardı. Köln’den yola çıkan ikinci grubun da akıbeti pek farklı olmamıştı. Nikholaus’ın ise memleketine dönüp dönmediği bilinmemektedir. Ancak çocuklarının acı akıbetinden Nikholaus’ın babasını sorumlu tutan ebeveynlerin tepkisi sonuçsuz kalmamış ve baba idam edilmiştir.

Bu olayların ardından on sekiz yıl geçip sene 1230 olmuşken doğudan Fransa topraklarına bir papaz gelir. Etienne ile Marsilya’ya kadar gittiğini ve oradan gemilerle yola çıktıklarını anlatan papaz hikâyenin boş kalan kısımlarını tamamlar. Papazın anlattıklarına göre, gemilerden ikisi fırtınaya yakalanarak batmış ve içindeki herkes ölmüştür. Fırtınadan kurtulan diğer beş gemi ise Afrika’dan gelen korsanlar tarafından zapt edilmiş ve çocuklar satılmak üzere yola çıkarıldıklarını anlamışlardır. Bunların hepsi Cezayir’e götürülmüş ve çoğu köle olarak satılmışlardır. Genç papazın da içinde bulunduğu grup Mısır’a sevk edilmiştir. İskenderiye’de şehrin valisi bunları satın almış ve onları çiftliklerde çalıştırmıştır. Genç papaz ve okuma yazma bilen çocuklar, batı dillerine ve ilmine meraklı olan Mısır valisi el-Kâmil tarafından tercüman, öğretmen ve kâtip olarak istihdam edilmişlerdir. İçlerinden yalnızca bu papaza yurduna dönmek için izin verilmiştir.

Kutsal topraklara varamadan sonlanan bu trajik hadise, dönemin psikolojisini yansıtması açısından manidardır. Üzerinde çok fazla çalışma yapılmamış olan bu olayın pek bilinmemesi de normaldir. Ancak bugün Fransa’da yaygın olarak kullanılan ve köklü bir geçmişe sahip olan Etienne isminin, bu olayla doğrudan bir bağlantısı olmasa da, tarihin, toplumların bilinçaltında bırakmış olduğu izlerden kaynaklandığı düşünülebilir. Fransız ünlü yazar Emile Zola’nın Germinal’indeki kahraman olan, zamanla büyük bir işçi hareketinin önderliğini yaparak çağın karanlığına meydan okuyan Etienne isminin de toplumun hafızasından bağımsız olduğunu düşünmek pek inandırıcı görünmemektedir. Dolayısıyla pek fazla üzerinde durulmayan bu hazin öykünün, tarih-toplum ilişkisinde canlılığını sürdürdüğünü iddia etmek çok da zor olmasa gerek.

Hüseyin Aydın

29 Mayıs Üniversitesi

Kaynakça:

  • RUNCIMAN,Steven, Haçlı Seferleri Tarihi, çev: Fikret Işıltan, cilt:3, Ankara 2008.
  • KANAT Cüneyt, BURÇAK Devrim, Sorularla Haçlı Seferleri,Yeditepe Yayınevi, İstanbul 2013.
  • MUNRO, D.C., The Children’s Crusade, American Historical Review
  • ALTAN, Ebru, Çocukların Haçlı Seferi, Popüler Tarih, sayı:40, İstanbul 2013.
  • Demirken, Işın, ‘’Haçlılar’’, DİA, Ankara 1999

SON YAZILAR
İLGİLİ HABERLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.