Afrika insanının samimiyetinden, toplumsal ve geleneksel değerlerinden etkilenen Mustafa Madanoğlu’nun Türk insanı ile Afrika insanının ortak pek çok yönü olduğunu keşfetmesiyle başlıyor Afrika’ya olan ilgisi. Bu ortak yönleri, her iki ülke için de faydalı olacak bir yatırıma dönüştürmeye karar vermesi ile üç yıl sürecek olan ARGE ve saha çalışmalarına başlıyor. Böylece ACCA’nın ilk temelini atıyor. Mustafa Madanoğlu, kuruculuğunu üstlendiği ACCA Derneği ile Afrika’nın mevcut potansiyelini doğru bir planlamayla, Afrika’yı dünyanın sayılı ekonomik güçlerini barındıran bir kıta olması yolunda desteklemeyi amaçlıyor. Türkiye ve Afrika kıtası arasındaki ekonomik, siyasi ve toplumsal ilişkileri geliştirmeyi hedeflediklerini belirten Madanoğlu, kültür ve yaşam şekli olarak benzerliğine inandığı Afrika ile gerçekleştirmeyi hedeflediği projelerini Africa Time’a anlattı.
Mustafa Bey, Afrika ile nasıl tanıştınız, Afrika’ya olan bu ilginiz nereden gelmektedir?
Hayat bazen tesadüflerle doludur. Bu tesadüfler de insanın yaşamını ciddi oranda etkileyebilecek güçte olabilir. Afrika’ya ilk gidişim de bu büyük tesadüflerin sonucunda oldu. Afrika’ya ilk ayak bastığım zaman, kendimi çocukluğuma doğru zaman yolculuğu yaparken buldum. Afrika’nın kendine has bozulmamış toplum değerleri, kültürü, insanların samimi, sıcak duyguları beni gerçekten çok etkiledi. Kendimi oraya ait hissettim çünkü bizimle bir çok ortak yönleri bulunuyor. Dertlerimiz, kaygılarımız ve sevinçlerimiz birbirine o kadar çok benziyordu ki, yabancılık hissetmem mümkün olmadı. Bu aramızda onlarla sıcak bir bağ kurmama sebep oldu. Fark ettim ki birbirini bu kadar iyi tamamlayan ve tanıyan toplumların birbirine yardımcı olmaması imkansız. O zaman Türkiye olarak yanlarında olmamız gerektiğini düşündüm.
Çünkü biz biliyoruz ki bir toplumun değerleri çok kıymetli ve önemlidir. Bu yüzden Afrika’nın kendine has değerlerini korumayı biz de amaç edindik.
Biz Afrika’yı sevdik, Afrika insanını sevdik. Bizim onlara onların da bize ihtiyaçları olduğu kanısına vardık. Afrika insanının ne kadar bilinçlendiğini, ne kadar kendi toplumlarına sahip çıkmaya başladıklarını gördük. Bu da bizi heyecanlandırdı. Bu bir kıvılcımdı. Biz halkın heyecanını gördük. Bir şeyler yapma ile ilgili gayretini gördük. Çünkü Afrika bir o kadar açken aslında ciddi anlamda da tok, çünkü kendini dünya gücü yapabilecek niteliklere sahip bir kıta.
Eksiklikleri tabi ki var ama bu eksik noktalar bizim desteğimiz ile tamamlandığında, büyümelerine katkı sağlamış olmaktan büyük mutluluk duyacağız. Üstelik bu büyüme, bizim için de yeni yatırım alanlarının oluşmasına sebep olacak. Derneğimiz vasıtasıyla da bu yeni yatırım alanlarının doğru değerlendirilmesini sağlayacağız.
Mustafa Bey öncelikle Afrika Ülkeleri İş Birliği Derneği’ni bize biraz anlatır mısınız?
Afrika Ülkeleri İş Birliği Derneği çok yeni kurulmuş olmasına rağmen vizyonu çok geniş ve büyük hedefleri olan bir dernek. African Countries Cooperative Association yani kısa adıyla ACCA; bünyesinde bir çok komisyon ile birbirine işlevsel olarak sıkı sıkıya bağlı tam bir iş birliği derneğidir.
Derneğin yapısını kurmamız ve süreçleri belirlememiz üç senede oluştu. ACCA’yı oluşturmak uzun zamanımızı aldı ayrıca kapsamlı AR-GE çalışmaları vasıtasıyla oldu. Çünkü derneğimizin amacı Afrika’ya yatırım amaçlı ve kültürel bağların kurulmasının yanı sıra karşılıklı olumlu kazançların sağlanacağı çıkar ilişkileri kurmaktı. Bu sayede her iki taraf da mutlu ve kazançlı bir şekilde yatırım karşılıklarını alabilecek. Bunun için 3 senedir düzenli olarak Afrika’ya giderek çeşitli alanlarda ve çeşitli ekipler ile AR-GE çalışmaları yaptık. Resmi ziyaretlerde bulunarak ülkelerin genel durumları hakkında bilgiler aldık. Özellikle ülkelerin ve şehirlerin hangi sektörlerde, hangi ürün gruplarına ihtiyaç duyduklarını araştırarak, doğru yatırım hamlelerinin yapılması için bir alt zemin hazırlamak için çalıştık. Yoğun saha çalışmalarının ardından şimdi de dernek bünyesinde üyelerimiz ile beraber bu çalışmaları sürdürmeye devam ediyoruz.
Öncelikle kendi potansiyel gücünü keşfetmeye başlayan ve dünya gündeminde gittikçe daha fazla yer bulan Afrika’nın bu gelişim sürecinde tam bir dayanışma içerisinde olmalıyız diye düşünüyorum. Tekrar altını çizerek söylemek gerekirse, maddi ve manevi anlamda karşılıklı çıkar ilişkilerini gözeterek gerçekleştireceğimiz projelerimiz sayesinde hem Afrika hem de Türkiye ortak kazançlar sağlayacaktır.
Bize dernek bünyesinde bulunan komisyonlardan ve görevlerinden biraz bahseder misiniz?
Komisyonlarımız sırayla; Eğitim Komisyonu, Sanayi ve Ticaret, Enerji ve Doğal Kaynaklar Komisyonu, İnşaat ve Alt yapı Komisyonu, Sağlık Komisyonu, Eğitim Komisyonu, Çevre Komisyonu, Kadın ve Aile Komisyonu, Altyapı ve İnşaat Komisyonu, Lojistik Komisyonu, v.b…
Örneğin, eğitim komisyonundan bahsetmek gerekirse; Afrika’da eğitim yönünden eksik kalan alanlarda eğitim desteği vererek eksikliklerin en kısa sürede giderilmesi yolunda hazırlanan projelerimiz var.
Örneğin; teknolojik eğitimler, kurum içi eğitimler, kişisel gelişim amaçlı eğitimler, gerçek manada ilköğretim, ortaöğretim, lise ve üniversite eğitimleri, meslek edindirme eğitimleri gibi.
Özellikle, Afrika’ya gittiğimiz zaman birçok bürokrat ile tanıştık ve zaman geçirdik. Bu sırada farkettik ki bazı yönler eksik kalmış. Örneğin; diksiyon eğitimi, hazırlıksızken sorulara cevap verebilmek, imaj ve kariyer planlama gibi bir bürokratı tamamlayan, karakter özelliklerini kişisel eğitimler çerçevesinde tutarak bu yönden de katkıda bulunabiliyoruz. Çünkü bu tarz eğitimlerin uluslararası platformda onları biraz daha vizyoner yapacağı kanaatindeyim. Ama tabii ki bunlar çok küçük noktalar biz daha büyük eğitimler planlıyoruz.
Afrika’da değişik ülkelerden ve metropollerden belediye başkanlarını getirip Antalya’da onlara belediyecilik ile ilgili eğitimler vermek istiyoruz. Ardından inşaat ve alt yapı alanında onların gelişimlerine katkıda bulunacak meslek eğitimleri projelendiriyoruz. Tarım konusunda ciddi sıkıntılar olduğunu düşünüyoruz. Bu konuda da hükümetleri ve üreticiyi bilinçlendirerek aksayan tarafları yine vereceğimiz eğitimler ile tamamlayarak sektörü kalkındırma yönündeki faaliyetlere destek vereceğiz.
Tabii ki bu tarz eğitimler çeşitlendirilerek komisyon başkanları tarafından derneğimiz aracılığı ile uygulamaya konuluyor. Şu an tek amaç bu projelerin hayata geçirilmesi. Yani neredeyse her aya bir eğitim programı koyarak bu eğitim hareketinin gerçekleşmesi için çalışıyoruz.
Eğitimi biraz daha ön planda tutuyorsunuz anladığım kadarıyla ?
Muhakkak! Çünkü eğitim her şeyin başı… Komisyonlarımızdan bahsetmeye devam etmem gerekirse, organizasyon komitesinden biraz bahsetmek istiyorum. Bizim komisyonlarımız birbirleri ile ilintili ve her biri diğer bir komisyonu yapılandırıcı özelliğe sahiptir. Bizim sistemimiz ana mekanizmanın farklı dişlileri gibidir.
Afrika’ya yatırımların nasıl gitmesi gerektiği yönünde çalışmalarınız var mı?
Bunu doğru mantıkla izah edelim. Afrika ciddi bir güce sahip. Yer üstü ve yer altı zenginlikleri çok fazla. Fakat bu kaynağı kullanma ve ülkesine katkı sağlama noktasında sıkıntıları var. Biz onlara balık tutmayı öğretmek istiyoruz. Sanıyorum ki şöyle bir denge var; bir taraf mutlu olursa diğer tarafı mutlu etmek için çaba sarf eder. Yani her iki tarafın mutluluğu ile ilgili bir kurgu yapılması lazım. Ama bu insanlar bize çok daha yakın olduğu için, kültür olarak, yaşam şekli olarak, üstelik duygular da ön planda. Bize yakın oldukları için… Samimi oldukları için! Örneğin; bir köye gittiğiniz zaman kendinizi Anadolu köyünde hissedebiliyorsunuz. Candan oluşları, misafirperverlikleri, hareketlerindeki samimiyet ile mükemmel insanlar. Bu değerlerin hepsini ortaya koyduğunuzda ortaya değerler mozaiği oluşuyor. Bunun sonucunda da bir şekilde orada olmanız gerektiğini hissediyorsunuz, seviyorsunuz ve duygusal bir bağ kuruyorsunuz. İşte Orta Asya ile zamanında nasıl bağlar kurulmuşsa bence burada da benzeri bir bağ var. Bu bağın dışında bir gelecek söz konusu. Eğer siz oraya bir şeyler verirseniz toplum onu unutmaz.
Artı bir iş gücüne, bir beyin gücüne ve teknoloji gücüne ihtiyaç var. Bugün bakıyorsunuz inşaat, yol yapımında İtalyanlar bir numara iken Türkler öne geçmişler. Bizim insanımız birçok alanda kendini geliştirmiş.
Bu imkân ve özellikleri de orada değerlendirme şansımız var. Bu ne demek? Türkiye için fayda üretmek demek, değer üretmek demek. İstihdam gibi çok önemli bir konuda karşılıklı çok büyük faydalar sağlayabiliriz. Yapılan işbirliğinde samimiyetin önceliği özellikle vurgulanmalı. Menfaatlerin göz edilmesi ön planda tutulmalıdır.
Daha öncesinde sahada gerçekleştirdiğimiz AR-GE çalışmaları ile Afrika’yı yakından tanıma fırsatı bulduk.
Şimdi Afrika’ya balık tutulması öğretilmeli, gücünü kullanması yönünde yapıcı yaptırımlar uygulanmalı.
Sanırım bu noktada ACCA’yı kurmaya karar verdiniz?
Kesinlikle! Bu dernek üzerinden Afrika’daki iş adamlarını, yatırımcıları bir araya getirerek, bu ülkeyi tanımak, önlerini açmak adına bu insanları bir araya getirmeyi, bizim bürokratlarımız ile onların bürokratlarını bir araya getirmeyi, bizim siyasetçilerimizle onların siyasetçilerini bir araya getirmeyi, her alanda ve her anlamda işbirliğinin sağlanması için zeminin oluşturulmasını, kurgulanmasını temin etmek amaçlı bu derneği kurmayı hedefledim.
Orada kişisel bir ticaret yapılmamalıydı, o insanlara bir el uzanmalıydı, samimi ve sıcak bir el.
O el onları öyle bir kavramalıydı ki elde hissedilen ateş elin sıcaklığı değil yüreğin sıcaklığı olmalıydı. Bunun içinde böyle bir organizasyonun olması gerekiyordu ve benim bağlarım da orası ile kopmamalıydı. Devam etmeliydi ve ben de kendimi bu alanda eğitip geliştirmeliydim. Hatta Afrika uzmanı, Afrika’yı bilen kişi ya da rengi beyaz ama Afrikalı diye tanımlanan biri olmalıydım.
Peki derneğe üye olmak isteyenler için ne söyleyebilirsiniz? Belli koşullarınız var mı üyelik ile ilgili?
Özellikle Afika için fayda üretmek isteyenler bizimle beraber yapıcı çalışmalarda bulunabilirler. Bunun dışında üyelerimizden başka bir şey istemiyoruz. Şahıs olarak, dernek olarak, şirket olarak, bireysel olarak herkes derneğimize üye olabilir.
Herkese açık bir dernek. Dernek üye profilimizden bahsetmek gerekirse; şu ana kadar 150 dernek üyemiz oldu. Hiçbir özel çalışma yapılmamasına rağmen kendiliğinden bir oluşum hareketlendi. İçinde üst düzey akademisyenlerin, ulusal ve uluslararası şirketlerin olduğu, ayrıca bürokratlar ve belediye başkanları da üye olarak bizlere destek verdiler.
Üyelerinizin yatırımları Afrika’ya nasıl ulaşacak? Belirli kriterleri olacak mı?
Derneğin en önemli görevinin bu hususta oluştuğunu düşünüyorum. Çok dikkatli ve muntazam bir değerlendirme yapılmalı. Derneğimizin misyonu dikkate alındığında, yatırımlar yapılırken çok seçici davranıyoruz. Bu yatırımlar Türkiye’nin referansı ve bu bizim için çok önemli. Bizi en iyi temsil edecek firmaları seçerek ve Afrika’ya yararı olacağına emin olduktan sonra dernek bünyesinde yatırımların hedef noktalarına ulaştırılması konusunda hassas seçimler yapıyoruz.
En iyi işi üretecek, en iyi hizmeti üretecek firmaları orada istihdam etmeliyiz. Orada bu şansı onlara vermeliyiz.
Bu anlamda hem buradaki firmalar hem de Afrika’daki bürokratlar ve ülkeyi yönetenler bu konudaki hassasiyetimizi bilmeli. Yani dernek burada gerçek manada işbirliğinde aracı ve güven unsuru olmalı. Böyle bir misyon eklenebilmeli ve böyle bir misyonumuz da olmalı.
Peki komisyonların bire bir yatırımlardan haberdar olmak gibi bir görevi olacak mı?
Evet, haberdar olacak. Dernekle ilgili toplantılarda komisyon üyeleri, başkanları ve üyeler yapmış oldukları faaliyetleri anlatacaklar. Birbirlerini bilgilendirecekler.
Bu seneki Afrika seyahatleriniz neler?
2013 yılında başlayan ziyaretler 2014 yılında çok yoğun olarak devam edecek. 2013 yılının sonuna kadar Afrika’ya en az on seyahat gerçekleştireceğiz. Bu sadece benim gerçekleştireceğim seyahatler… Ayrıca komisyonların da yürüteceği seyahatler olacak ancak bu seyahatlerin sayısını şu an bilemiyorum. Bunun dışında daha özele indirgenmiş, davetlerimiz ve fuar konseptli ziyaretlerimiz de olacak.
Gelecekte Afrika’yı nerede görüyorsunuz?
Şimdi bile 10 yıl öncesi ile bugünü kıyaslarsak farkı net görebiliyoruz. 10 yıl sonra Afrika çok ciddi bir güç olacaktır ya da en büyük güçlerden biri olmaya aday olacaktır. Ama 20 yıl sonra dünyanın en büyük güçlerinden biri olur Afrika kıtası.
Birçok Afrika ülkesi dünyada bu sıralamaya girer. Son 20 yılda, Türkiye’nin yaşadığı ve geçtiği bir süreç var bu süreç Afrika’da da aynı şekilde işleyecek. Bu aşamada biz ne kadar katkı sağlar, oradaki eksiklikleri ve boşlukları doldururarak destek sağlarsak, başarı da bizim payımızda o denli büyük olacak ve bir gurur vesilesi olacaktır.
* Bu makale, gerekli izinler alınarak, “Africa Time” adlı derginin 2014 Kasım sayısından alıntılanmıştır.