James Earl Ray, 4 Nisan 1968 tarihinde Martin Luther King Jr.’ı öldürdükten sonra ilk başta Kanada’ya oradan da Avrupa’ya kaçmıştır. En sonunda, 8 Haziran 1968 tarihinde, Londra’da yakalanarak yargılanmak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) iade edilmiştir. Tennessee eyaletinin Memphis şehrinde mahkemesi gerçekleşen Ray, toplamda 99 yıl hapse mahkûm edilmiştir ve Tennessee eyaletinde bulunan Brushy Mountain Eyalet Hapishanesi’ne kapatılmıştır.
Haziran 1977’de James Earl Ray, Brushy Mountain Eyalet Hapishanesi’nden beş kişi ile birlikte kaçmayı başarmıştr. Kaçılması mümkün olmadığı söylenen bu en üst güvenlik seviyesine sahip hapishaneden firar eden kaçaklar, o dönemde, ulusal haberlere konu olmuşlardır. Ancak haberlerde özellikle ünlü katil James Earl Ray’in firarına odaklanılmıştır. Böylece Ray, firarı sonrasında, hayatında ikinci kez ABD’nin en fazla aranan kişisi hâline gelmiştir.
Brushy Mountain Eyalet Hapishanesi1 oldukça dağlık ve ağaçlık bir arazide bulunmaktadır. Bu da firariler için kaçış sonrasındaki “uzaklaşma” aşamasını oldukça zorlu kılmıştır. Hapishaneden kaçtıktan sonra ormanda geçen saatler Ray için fiziksel ve zihinsel açılardan çok yıpratıcı olmuştur. Hapishaneden kaçtığı anlaşıldıktan 54 saat sonra hapishaneye 8 mil (yaklaşık 13 kilometre) uzaklıkta yakalanan Ray, anlatılanlara göre, yorgunluktan bitmiş hâlde ele geçirilmiştir.
James Earl Ray’in hapishane yakınlarında ele geçirildiği haberi duyulduğunda, bölge halkından olan ve araziyi iyi bilen Lazarus Lake, yakın arkadaşı Raw Dog’a James Earl Ray’in bu kadar uzun sürede oldukça az bir mesafe katettiğini ve kendisinin bu arazide elli dört saat içerisinde yüz mil gidebileceğini söylemiştir.23 Söz konusu iddia, bugün Barkley Maratonları (İngilizcede “The Barkley Marathons“) adıyla bilinen ve pek çok kişi tarafından “yeryüzünün en zorlu koşusu” olarak kabul edilen müsabakanın temellerini atmıştır.4
Öncelikle belirtilmesi gerekir ki Barkley Maratonları her ne kadar zorlu bir koşu olsa da kendine has kültüre, geleneğe ve bu nedenle farklı bir ruha sahiptir. Bu da yarışmacıların bu “deneyimi” yaşama isteklerini kamçılamaktadır.
İlk kez 1986 yılında düzenlenmiş olan bu zorlu koşu yılda bir, kış mevsiminden ilkbahara geçiş döneminde düzenlenmektedir ve koşuya yalnızca 40 kişi kabul edilmektedir. Başvuru sürecinin kabul aşamasında nelere dikkat edildiği gizli tutulmaktadır, ancak başvuru sürecinde adaylara bir çeşit “sınav” yapıldığı bilinmektedir. Bu süreci başarıyla bitirip koşuya katılmaya hak kazanan kişiler, katılım haklarına dair organizatörlerden, kendilerinin gerçekten de “üzgün” olduklarını belirten bir “taziye mektubu” almaktadırlar. Bu taziye mektubu, katılımcıların davet mektubudur.
Barkley Maratonları, ABD’nin Tennessee eyaletinin Frozen Head Eyalet Parkı’nda gerçekleştirilmektedir. Söz konusu park, Brushy Mountain Eyalet Hapishanesi’ne kuş uçuşu yaklaşık 5 kilometre uzaklıktadır. Katılımcılar, söz konusu eyalet parkında bulunan sarı renkli bir geçitte turlarına başlayıp yine burada turlarını bitirmektedirler. Bu nedenle de yarışmacılar alana ilk vardıklarında söz konusu sarı geçit etrafına çadır kurarak yarış boyunca buraya yerleşmektedirler.
Yarış başlamadan önce ilk başta kayıt yapılması gerekmektedir. Kayıt ücreti toplamda 1,60 Amerikan dolarıdır. Buna ek olarak yarışmacılar, yine katılım ücreti olarak, Lazarus Lake’in kendilerinden istediklerini götürmektedirler.5 Böylece, düşük katılım ücreti sayesinde, ekonomik durumu iyi olmayan kişiler de yarışa katılarak kendilerini deneyebilmektedirler. Söz konusu katılım ücretine ek olarak yarışa ilk kez katılan ve “bakir/bakire (İngilizcede “virgin“)” olarak adlandırılan katılımcılar, kendi eyaletinden veya (yabancı katılımcılar için) ülkelerinden bir araç plakası getirmektedirler.6
Katılım ücretleri ödenirken herkese, sırayla, ilk turda kullanacağı koşu numarası verilmektedir. Diğer yarışlarda en iyi atlete verilen “1” numara bu zorlu yarışta bakirler/bakireler arasından “insan kurban (İngilizcede “human sacrifice“)” olarak seçilen kişiye verilmektedir. “İnsan kurban”, öz geçmişi Barkley’e kesinlikle uygun olmayan ve bu nedenle burada işi olmayan, yarışı henüz ilk turda yorgunluktan bitkin bir hâlde bırakacağına kesin gözüyle bakılan kişiye verilen unvandır.
Yarış rotası her yıl değişmektedir ve katılımcıların, katılacakları yılki rotayı önceden öğrenmeleri mümkün değildir. Kayıt esnasında elden ele dolaşan büyük bir harita (İngilizcede “master map“) sayesinde yarışmacılar, o yılın yarış rotasını öğrenmektedirler. Bölgede nereye gideceklerini yarışmacılar, kendi yanlarında bulunan haritalarına çizerek kopyalamaktadırlar ve bu kopyaya iyice çalışarak rotalarını ezberlemeye çalışmaktadırlar. Yarış esnasında kaybolurlarsa, ceplerinden haritalarını ve pusulalarını çıkartarak yönlerini bulmak zorundadırlar.
Yarışın yaklaşık 1/3’ü belirgin, üzerinden daha önce geçilmiş patikalarda gerçekleşirken yaklaşık 2/3’ü izleri belirgin olmayan, üzerinden daha önceden birilerinin geçtiği hiçbir şekilde anlaşılmayan alanlarda gerçekleşmektedir. Buna rağmen yarışta GPS (Küresel Konumlama Sistemi) kullanımının yasak olması ve yalnızca harita ile pusula kullanımına izin verilmesi, yarışmacıların yön bulma konusunda işlerini oldukça zorlaştırmaktadır.
Yarışın başlayacağı gün önceden yarışmacılara belirtilmiş olsa da yarışın başlama saati, yarışın başlamasına bir saat kalıncaya kadar hiçbir katılımcı tarafından bilinmemektedir. Tek bilinen, yarışın 12:00-00:00 saatleri arasında başlayacak olmasıdır. Yarışın başlamasına bir saat kala Lazarus Lake, bir deniz kabuklusuna üfleyerek çıkarttığı ses ile kamp alanında bulunan katılımcılara, yarışın yalnızca bir saat sonra başlayacağının haberini vermektedir. Söz konusu belirsizlik ve bekleyiş yarışmacılar için ciddi bir stres kaynağı oluşturmaktadır. Onların yarış öncesinde gece rahatça uyumalarını engellemektedir ve sinirlerini bozmaktadır.
Lazarus Lake, deniz kabuklusuna üfleyip yarışın bir saat sonra başlayacağının sinyalini verdikten sonra yarışmacılar hazırlanıp ünlü sarı renkli geçidin önünde toplanmaktadırlar. Yarışın başlama işareti de yine Lazarus Lake’in yarışmacıların önünde bir sigara yakmasıyla verilmektedir.
Yarış toplamda beş turdan oluşmaktadır. Her bir tur yaklaşık 20 mildir (yaklaşık 32 kilometre) ve sarı geçitte başlayıp yine sarı geçitte sona ermektedir.78 Bu nedenle katılımcılar, tur aralarında kamp kurdukları alana koşarak orada bir şeyler yiyip içerek, hatta çok az da olsa uyuyarak dinlenebilmektedirler.
İlk dört turda katılımcılar, koşu rotasını iki kez ters yönde bitirmek zorundadırlar. Son turda ise istedikleri yönde başlayabilirler. Ancak, her ne kadar ilk dört turda yarışmacıların birlikte koşmalarında bir sakınca olmasa da, son turda yarışmacıların birlikte (aynı doğrultuda) koşmaları yasaktır. Bu nedenle son tura bir yarışmacı hangi doğrultuda başladıysa, bir sonraki yarışmacı bu doğrultunun zıt yönünde yarışa başlamak zorundadır.
Yarışın toplamda 60 saatten daha kısa bir sürede bitirilmesi gerekmektedir. Söz konusu süre, Lazarus Lake’in sigarasını yakmasıyla başlamaktadır ve hiç durdurulmamaktadır. 60 saat içerisinde yarışı bitirebilmek için katılımcılar toplamda yalnızca bir veya bir buçuk saat uyuyabilmektedirler. Bu nedenle uykusuzluk, yarışmacılar için ciddi bir düşman hâline gelmektedir. Uykusuz kalan yarışmacılar etraflarını algılamakta zorlanmaktadırlar ve yollarını kaybedebilmektedirler. 60 saat boyunca birkaç turun gece vakti ve zıt yönde koşulması uykusuzluk ile birleşince yarışmacıların işi oldukça zorlaşmaktadır.
Düzenlendiği ilk zamanlarda katılımcıların yollarını kaybetmelerinden dolayı, yol bulmayı kolaylaştırabilmek amacıyla, rota üzerine bazı kitaplar bırakılmaya başlanmıştır. Turunu tamamlayabilmek için yarışmacı, yol üzerine bırakılmış olan kitaplardan, koşu numarası kaç ise aynı sayfa numarasını bulup kopararak tur bitiminde bu sayfaları Lazarus Lake’e vermek zorundadır. Böylece hem katılımcıların kaybolmamaları sağlanmaktadır hem de hile yapmadan rotayı takip ederek turlarını bitirdikleri anlaşılmaktadır. Yarışmacılar sayfaları kopardıktan sonra kendi koşu numaralarına ait sayfa artık kitap içerisinde olmadığından dolayı her bir yarışmacıya yeni bir tura başlarken yeni bir koşu numarası verilmektedir.
Brushy Mountain’ın engebeli arazisinde yarışmacılar her bir turda yaklaşık 12.000 feet (yaklaşık 3,6 kilometre) kadar tırmanmaktadırlar ve yaklaşık 12.000 feet kadar inmektedirler. Bu da yarış toplamında yaklaşık 60.000 feet (yaklaşık 18 kilometre) kadar tırmanış ve bir o kadar da iniş anlamına gelmektedir. Bu toplam mesafenin, yaklaşık 9 kilometre (tam olarak 8848 metre) yüksekliğindeki Everest Dağı’nı iki kez tırmanıp inmeye tekabül ettiği belirtilmektedir.
Dağlık bir arazide ve kış mevsiminden ilkbahara geçilen bir dönemde gerçekleştirilen Barkley Maratonları, hava durumunun nasıl olacağının tahmin edilmesini de imkânsız kılmaktadır. Hava koşullarının sürekli olarak değişmesi (yoğun sis, buzlanma, yağmur v.b.), zaten zorlu olan bu yarışı daha da zorlu kılmaktadır. Ayrıca her yerde bulunan dikenler de yarışmacıların uzuvlarını keserek onlara zor anlar yaşatmaktadır.
Bu zorlu yarışın ilk üç turu “eğlence koşusu (İngilizcede “fun run“)” olarak adlandırılmaktadır. Her ne kadar bu adlandırma vasıtasıyla koşucularla alay edildiği düşünülse de yarış gerçekten de dördüncü ve beşinci turlarda zorlaşmaktadır. Bunun temel nedeni koşucuların uykusuzluktan ve fiziksel bitkinlikten dolayı bu son iki turda bir şey algılayamaz hâle gelmeleridir.
Bu zorlu yarışta elenenlere, son bir ceza amacıyla, borazan ile hüzünlü bir melodi çalınmaktadır. Bu melodi, bir nevi, yarışı bırakan kişinin yarışı bitirme hayalinin cenaze marşıdır. Bu melodi ile tüm kampa, elenen birisinin veya birilerinin olduğu duyurulmaktadır.
Bu yarışta fiziksel yeterlik tek başına maalesef eksik kalmaktadır. Koşu ile ilgili pek çok kural katılımcıların özellikle zihinsel dengelerini bozmak için konmuştur. Yarışmayı fiziksel olduğu kadar bu psikolojik boyutu zorlu kılmaktadır. Bu zorluklar, yarışmacıların planladıkları gibi bir yarış geçirmelerini imkânsız kılarak onların dengelerini bozmaktadır. Yarış öyle zorlayıcıdır ki Barkley Maratonları 1986 yılından beri düzenleniyor olmasına rağmen yarışı ilk kez ancak 1995 yılında Mark Williams tamamlamayı başarabilmiştir.
Barkley Maratonları üzerine daha fazla bilgi edinebilmek için “The Barkley Marathons: The Race That Eats Its Young” adlı film ve/veya aşağıdaki video izlenebilir:9
[1] Brushy Mountain Eyalet Hapishanesi bugün müze olarak kullanılmaktadır.
[2] Ancak, Lazarus Lake’in kendisi Barkley Maratonları’nı bitirmeyi hiçbir zaman başaramamıştır. Bu nedenle söz konusu bölgede 54 saatte 100 mil (yaklaşık 160 kilometre) gidebileceğini söylerken yanıldığını “o zamanlar genç ve kibirli olduğunu” söyleyerek ve gülerek kabul etmektedir.
[3] Lazarus Lake, bu müsabakanın James Earl Ray’i yüceltmek amacıyla değil, tam aksine kendisini yermek amacıyla düzenlendiğini söylemektedir.
[4] Barkley Maratonları’nın adı, Lazarus Lake’in dostlarından Barry Barkley’den gelmektedir. Lazarus Lake, Barry Barkley’nin karakterinin Barkley Maratonları’nın karakterine uyduğundan dolayı yarışa bu ismi verdiğini söylemektedir.
[5] Lazarus Lake’in yarışmacılardan istedikleri her yıl değişmekle birlikte kendisi, yarışmacılardan kendi basit ve ucuz ihtiyaçlarını giderecek nesneler (gömlek, çorap v.b.) istemektedir. Böylece hem katılım ücretini aşırı yükseltmemektedir hem de kendi ihtiyaçlarını karşılamaktadır.
[6] Yarış alanıyla ve yarışla ilgili genel kurallar dışında bir bilgiye ulaşabilmek neredeyse imkânsızdır. Bu nedenle söz konusu bakirler/bakireler, koşu esnasında tecrübelileri takip etmeyi tercih etmektedirler.
[7] Ancak koşucular her bir turun aslında 26 mil (yaklaşık 42 kilometre) olduğunu ve beş turda toplamda yaklaşık 130 mil (yaklaşık 210 kilometre) koşulduğunu iddia etmektedirler.
[8] Bu yarışa “Barkley Maratonları” denmesinin, yani “maraton” kelimesinin çoğul ekiyle kullanılmasının nedeni de yarışın toplam mesafesinin birkaç maraton uzunluğunda olmasıdır.
[9] Detaylı bilgi için ayrıca “Tales From Out There: The Barkley Marathons, The World’s Toughest Trail Race” başlıklı kitap da okunabilir.