Birinci Dünya Savaşı sonrasında, 1920’de Suriye,Fransız mandası altına girmiştir. Çeyrek asırlık Fransız mandasının ilk beş yılında kanlı çatışmalar yaşanmıştır. Bu dönemde azınlıklara geniş haklar tanınmış ve ayrıca eğitim, basın, ekonomi vs. bütün alanlar Fransızların kontrolü altına girmiştir. Bölge dört devletçiğe bölünmüştür. 1925’te Şam ve Halep birleşerek Suriye Devleti adını almıştır. Cebel-i Düruz ve Alevi devletleride 1942 yılında Suriye’ye bağlanmıştır. Günümüzdeki Suriye sınırları ;Lübnan’nın ayrı bir devlet haline getirilmesi, Lazkiye’nin ayrı bir bölgeye çevrilmesi ve Hatay’ın Türkiye’ye katılmasıyla çizilmiştir.
Yaklaşan dünya savaşı nedeniyle Fransızlar bazı tavizler vermek zorunda kalacaklardır. 1936’da Haşim Atassi başkanlığında ulusal bir hükümet kurulmuştur. Yerli elit ülke yönetimini eline geçirmeye çalışırken, askeri elitler Baas (diriliş) Partisi çevresinde toplanıyordu.İkinci Dünya Savaşı’nın koşulları Arap ülkelerini yakınlaştırmış ve daha da cesaretlendirmiştir. 1943 seçimlerinde Şükrü Kuvvetli devlet başkanı oldu.1944 yılında Suriye Hükümeti,Fransız güdümündeki Özel Birlikleri de içine alacak şekilde birçok alanda hakimiyet kurdu.SSCB ve ABD daha sonra İngiltere,Suriye’nin bağımsızlığını tanıdılar.Ocak 1945’te hükümet Fransa’ya savaş ilan etmiş ve bu tarihlerde çatışmalar şiddetlenmiştir.İngiltere’nin baskıları Fransa’yı ateşkese zorladı.Şubat 1946’da Fransa BM’nin çözümünü kabul etmek zorunda kalmış ve nisanda tüm Fransız askerleri Suriye’den ayrılmış ve çeyrek asırlık Fransız hakimiyeti sona ermiştir.
Bu tarihten sonra ülke karmaşık bir hal almıştır. Sadece 1949 yılında üç darbe olmuştur. 1954 yılında yeni bir darbe olmuş ve bu tarihten itibaren Baasın ağırlığı hissedilmeye başlanmıştır. Baas Partisi 1943 yılında Şam’da, Ortodoks Mişel Eflak ve Sünni Müslüman Selahaddin Bitar tarafından kurulmuştur. Arap birliği fikrini savunan parti, ilk kongresini 1947 yılında yapmıştır. Burada Arap birliği fikrinin yanı sıra eşitlik, özgürlük ve sosyalizm kavramları önemlidir.
Baas Partisi zamanla daha geniş kitlelere hitap etmiş ve Arap milliyetçiliğini vurgulaması ordu içinde de sempati kazanmasını sağlamış ve giderek güçlenmiştir. İngiliz, ABD ve Fransızların yıllarca bu bölgelerde uyguladığı emperyal politikalar bu ülkelere karşı nefret duygusunu arttırmıştır. 1955’ten sonra siyasette sola kaymalar görülmeye başlanmış ve bu Baası daha da güçlendirmiştir.1953’de Baas Partisi ile Ekrem Hourani’nin Arap Sosyalist Partisi birleşmişve Arap Sosyalist Baas partisi adını almıştır.
Suriye’nin Sovyetlerle ilişkilerinin artması Mısır lideri Nâsır’ı telaşlandırmıştır. Nâsır,Suriye’nin Komünist kontrolü altına girmesi ihtimaline karşı Suriye’yi kontrol altına almak istemiştir.1955 yılındaki Bağdat Paktı Suriye’yi rahatsız etmiş ve kendisini yalnız hissetmiştir. 1956 Süveyş Krizi’nde Nâsır’ın politikası, Suriye’de Baasçılar arasında Nâsır’ın karizmasınıartmıştır. Bütün bunlar birleşme kararını hızlandırmıştır. Birleşme pazarlıkları 1957 yılı boyunca sürmüş, 1 şubat 1958 de Suriye ve Mısır’ın birleşmesi ileBirleşik Arap Cumhuriyeti (BAC) kurulmuştur.
Nasır tüm gücü eline aldıktan sonra bütün partileri kapattırdı. Baasçılar Nâsır ile kendi Sosyalizmlerinin farklı olduğunu anladılar ve 1961 yılında muhafazakarlarla askerler tarafından yapılan bir darbeyle Suriye ve Mısır birbirinden ayrıldı. Mart 1962’de yeni bir darbe oldu ve başkan Kudsi istifa etti,SalahaddinBitar başkanlığa geçti. Nisanda yapılan darbe ile Kudsi yeniden başkan ilan edildi. Nâsır yanlıları ordudan atılmaya başlandı. Mayıs 1962’de Baas kongre düzenlemiş ve kongreden sonra Baas ikiye ayrılmıştır: Eski Muhafızlar ve Bölgeselci Kamp. Eski Muhafızlar’ın öncüleri:Mişel Eflak, SalahaddinBitar ve General Emin Hafız idi. Bölgeselci Kamp’ta ise: Salah Cedid, Muhammed Ümran ve Hafız Esad gibi azınlıklar vardı. İkinci grubun ordudaki gücü çok belirgindi.
1965’de Nâsır yanlıları darbe girişiminde bulunmuş ama Tuğgeneral Emin Hafız darbeyi engellemiştir. Emin yetkileri ele almış ve Başbakanlık koltuğuna oturmuştur. Eski Baas anlayışından kopmuş ve yeni bir Baas anlayışı getirmiştir. ulusalcılık kavramına önem verdi.Mişel Eflak’ı yurt dışına göndermiş ve bu nedenle eski Baasçılar bu duruma tepki göstermişlerdir. Daha sonra Genelkurmay Başkanı Salah Cedid ile anlaşmazlığa düşmüştür. Alevi ve Dürzi subaylar Cedid’i desteklerken Emin’i Sünni subayların çoğu ve eski Baasçılar desteklemiştir. Şubat 1966’da Salah Cedid kanlı bir darbe ile iktidarı ele geçirmiştir.Hava Kuvvetleri Komutanı olan Hafız Esad bu darbede bulunmuş ve Cedid’ten sonra en etkili kişi olmuştur. Ayrıca; Nurettin AtassiCedid ve Esad ile iş birliği yapmıştır. Başlangıçta Cedid ve Esad ile olan Muhammed Ümran bu mücadelelerde taraf değiştirince darbeden sonra Suriye’den ayrılmak zorunda kalmıştır. Bu tarihten sonra Baas Partisi’nde etkin beş darbeci vardır. İkisi Sünni: Nurettin Atassi ve Zuayyin, üçü Alevi: Salah Cedid, Makhus ve Hafız Esad. Eski Baasçılar arka plana itildi. Bitar 1980’de Bağdat’ta sürgünde öldü. Eflak ise 1989’da Paris’te büyük olasılıkla Suriye ajanları tarafından öldürüldü.
Hafız Esad bulunduğu konumu iyi kullanmış ve taraftar toplamakta çok zorlanmamıştır. 1967 Arap-İsrail savaşı ve Kara Eylül olayları Esad için yeni fırsatlar doğurmuştur. Golan’ın İsrail’e kaptırılmasından sonra Esad Cedid’i eleştirmeye başlamış ve Cedid’in politikalarını çok sert bulmuştur. 1970 Kara Eylül ayında Filistin Kurtuluş Örgütü(FKÖ) Ürdün ordusunun saldırılarına uğramış ve Suriye FKÖ’ne yardımda bulunmuştur. Irak 12.000 kişilik bir orduyla Ürdün’ün yanında yer almış ve Irak’la Suriye arasında çatışmalar başlamıştır. Esad, Irak ile karşı karşıya gelmeyi istememiş ve uçak göndermeyi reddetmiştir. 1970’de Nâsır’ın ölümü ve daha sonra Enver Sedat’ın Libya ve Sudan’la Arap Federal Birliği kurma karaları Esad’ı daha da cesaretlendirmiş ve Cedid’e meydan okumaya başlamıştır. BaasKongresi Esad’ı suçlamış ve Cedid hükümetini desteklemiştir. Esad görevinden alınmak istenmiştir ama Esad, Cedid Hükümeti’nin tüm yöneticilerini tutuklamış ve kansız bir darbe ile yönetimi ele geçirmiştir.
Hafız Esad ve İç Politika
Hafız Esad, 1930 yılında Lazkiye’nin bir köyü olan Kardaha’da dünyaya gelmiştir. Alevi bir ailenin çocuğuydu. Başarılı bir öğrenci olan Esad, 1951 yılında 16 yaşındayken Baas Partisi’ne üye olmuştur. Maddi sıkıntıların getirdiği koşullar onun üniversiteye gidişine engel olmuş ve 1951’de ücretsiz askeri akademiye girmiştir. Havacılık bölümünü okumuş ve Sovyetlere pilotluk eğitimi almaya gönderilmiştir. Burada bulunduğu süreç içerisinde en iyi pilot ünvanını almaya hak kazanmıştır. Esad aynı zamanda Baas için de çalışmaktaydı. 1955’te Teğmen olan Esad, eğitimine Mısır’da devam etmiş ve burada Muhammed Ümran ve Salah Cedid ile beraber Baasın gizli askeri komitesini meydana getirmişlerdir. Nâsır’a hayranlığı vardı. BAC kurulduktan sonra Nâsır’ın gücü eline aldıktan sonra bütün partileri kapatması onun fikirlerini etkilemiştir. Gücü eline aldıktan sonra bütün partileri kapatması onun fikirlerini etkilemiştir. Nâsır yüzlerce subayı görevden alınca Esad gibi kıdemsiz askerlerin bu boşlukları doldurması daha kolay olmuştur.
Mart 1963 darbesinde oynadığı rol Esad’ı Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na getirmiştir. 1965 yılında Baas Milli İdaresi’ne seçilmiştir. Bu dönemde Dürzi Binbaşı Hatun bir darbe girişiminde bulunmuş ama Esad gücünü kullanmış ve bu darbeyi engellemiştir. Suriye’nin devlet başkanı Sünni olsa da (Emin Hafız) asıl güç üç alevinin elindeydi: Esad, Cedid ve Ümran. Suriye’de eşitlikçi temele dayanan ve Baas yönetiminin etkili olduğu bir yapı için çalışmışlardır. Rejim büyük topraklara el koymuş ve toprağı olmayan köylülere verilmiştir. Yüz kadar şirketi millileştirmiştir.
Esad’ın genç subayları, 1966 yılındaki darbede oldukça etkili bir rol oynamışlardır. Eski Baasçılar devre dışı bırakıldı ve Bitar ile Eflak Suriye’yi terk etmek zorunda kaldılar. Esad’ın Hava Kuvvetleri’nin yanında Savunma Bakanlığı’nı da yürütmeye başlaması, onu, iktidarından önce silahlı kuvvetlerdeki en güçlü kişi durumuna getirmiştir.Yukarıda belirttiğimiz gibi 1967 Arap-İsrail savaşında ve 1970 Kara Eylül olaylarında Hafız Esad ile Cedid’in arası açılmış, 1970 Kasım ayında Esad ülkedeki bütün kontrolü eline aldıktan sonra kansız bir darbe ile iktidara gelmiştir. 12 Mart 1971’de yapılan referandum ile Esad aldığı yüzde 99 oyla yedi yıllığına cumhurbaşkanı seçilmiştir.
Hafız Esad 1972’de Baas Partisi ile Nâsırcıların Suriye-Arap Sosyalist Birliği, Sosyalist Birlik Hareketi, Suriye Komünist Partisi ve Arap-Sosyalist partilerini birleştirerek Gelişmeci Ulusal Cephey’i oluşturmuştur. Esad ve ona yakın kişiler köy kökenliydiler ve azınlık gruplardandılar. Bu iktidarın meşruiyeti sağlanmalıydı. Esad ilk birkaç yılda reform denemeleri yapmıştır. 1972’de belediye seçimleri ve 1973’de anayasa ve parlamento seçimleri ile iktidarını meşrulaştırmaya çalışmıştır. Bu yalancı bahar dönemi uzun sürmemiş ve Esad gücü tek elde toplamayı daha uygun görmüştür. Esad siyaset gereği bazen samimi bir Müslüman gibi görünmeye çalışmıştır.
Esad üst düzey kademelere akrabalarını ve güvendiği kişileri getirmiştir. şahsi koruması için 20 bin kişilik bir kuvvet oluşturmuştur. Azınlık gruplar özellikle Aleviler Esad’ın çevresinde toplanmıştır. Ayrıca orduda Alevilerden sonra Dürzî ve Hıristiyanlar da ağırlıklıydı. Bu dönemde uygulanan Sosyalist politikalar orta sınıfın desteğini sağlamış ve Sünni Müslüman köylülerin çoğu Baas Partisine üye olmaya başlamıştır. Tarımın yerini petrol almaya başlamış ve özel girişim ekonomisi devletleştirilmeye çalışılmış, birçok grup ve kuruluş millileştirilmiştir. 1980’lerdeki Irak-İran savaşı ekonomiyi olumsuz yönde etkilemiş ve 1990’lardan sonra Esad liberal bir çizgiye kaymıştır.
Esad mütevazi bir hayat sürse de ona yakın kişiler, üst düzey görevlerde bulunan kişiler yolsuzluk olaylarına karışıyor ve çok gösterişli bir hayat yaşıyorlardı. Buna rağmen Esad köylere önem vermiş ve köy kooperatiflerini kurmuştur. Ama tarımsal üretimi artırma çabaları pek de iyi sonuç vermemiştir. Eğitimde uygulanan politikalar bu dönemde başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ama yine de okuma yazma oranı iktidarın ilk yıllarına göre artış göstermiştir. Hükümet okulları Baas ideolojisini aşılamak için kullanmıştır. Kadın eşitliğine önem verilmiş ve kadınlar iş hayatına özendirilmiştir. Nitekim 1976 yılındaki Kültür Bakanı bir kadındı.
Esad, iktidarını Baas Partisi aparatı, Halk Konseyi ve Bakanlar Konseyi gibi hukuki ve siyasi kurumlar sayesinde meşrulaştırmayı başarmıştır. Hiyerarşik bir yapının olmayışı, rejimin başarılı olmasında önemli bir yer tutar. Esad, eşit güç dağılımına dikkat etmiştir. Bir yandan reformlar ön planda tutulmaya çalışılıyor diğer taraftan katı ve baskıcı bir uygulama vardı. Entelektüel itaat isteniyor, kültürel tek örnekliğe dikkat ediliyordu. Bu durum ülkeyi baskıcı ve sıkıcı bir hale getirmiştir.
Hafız Esad’ın iktidarı döneminde muhaliflere karşı sert uygulamalar ve insan hakları ihlallerinin yapıldığı (özellikle 1979-1999 yılları arası) İnsan Hakları Komitesince belirtilmiş ve binlerce insanın katli raporlara geçmiştir. Haziran 1980’de Palmira Katliamında, Temmuz 1980’de Çarşı Katliamında, yine bu tarihte Sermet Köyü Katliamında, Ağustos 1980’de HanunuKatliamı’nda, Eylül 1980’de Raggah katliamlarında 2 binin üzerinde Müslüman Kardeşlere üye olan insanlar ile masum halktan insanlar katledilmiştir.
Esad iktidarının en kanlı katliamı Şubat 1982’de Rıfat Esad’ın 12 bin kişilik bir orduyla Hama’da yaptığı katliamdır. Bu katliamda Müslüman Kardeşler özellikle hedef alınmış ve Müslüman Kardeşlerin belirttiğine göre 30 binin üzerinde insan katledilmiştir. Hastanelerden alınan verilere göre ise 9 bin civarında kişi hayatını kaybetmiştir. Ama bu tahminler düşüktür çünkü bu katliamda toplu gömülme olayları sıkça yaşanmıştır. Rıfat Esad, tarihe Hama Kasabı olarak geçecektir.
Hama’da rejim uzun menzilli bombalar ve tanklar kullanmış insanlar acımasızca katledilmiş, öldürülenler toplu mezarlara gömülmüştür, canlı olarak gömülenler bile vardı. Kadın, yaşlı, çocuk ayırt etmeksizin her türlü insanlık dışı uygulamalarla masum halk öldürülmüştür. Şehir haftalarca ceset kokmuş ve cesetlere bile tecavüz edilmiştir. Aylarca ezan sesi duyulmamış onlarca cami yıkılmıştır. Cesetler bile rejim askerlerinden saklanıyordu. Ölenler arasında bebekler ve hamile kadınlar bile vardı. Annelerinin yalvarışlarına aldırılmadan bebekler balkonlardan atılıyordu. Kadınlar işkence ve tecavüzlere maruz kaldı, öldürüldü. Bu vahşi uygulamaları reddeden askerler ölümle cezalandırılıyordu. Yaşlılarda aynı muameleyi görüyordu. Cesetlere bile sahip çıkılması istenmiyordu. Bölgeye gizlice giden Fransız bir gazetecinin belirttiğine göre; bir kadın haftalardır kokmuş ve kafası kopmuş kocasının cesedini rejim güçlerinden saklıyordu. Durum bu kadar insanlık dışıydı.
Esad iktidarı boyunca binlerce insan yargısız infazlara kurban gitmiş, rejim muhalif gördüğü kişileri keyfi tutuklamalarla hapishaneye almış ve orada birçok işkence metodu uygulanmıştır. Bazıları bir daha görünmemek üzere ortadan kayboluyordu. Bu olaylar basına pek yansımıyordu çünkü basın da rejimin kontrolü altındaydı.
Hafız Esad 1980’lerin başından itibaren Rıfat Esad’ın iktidarı ele geçirme girişimleriyle uğraşmak zorunda kalmıştır.Esad 1983’te kalp krizi geçirince Rıfat bundan yararlanmak istemiş ve Hafız Esad’ı devirmek istemiştir. Bu darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlanmış anne Esad’ın araya girmesiyle Rıfat sadece sürgün cezası almıştır. Önce Moskova’ya daha sonra Paris’e sürülmüş ve anne Esad ölünce cenaze bahanesiyle Rıfat Suriye’ye gelmiştir. Bu arada 1994’te veliaht Basil şüpheli bir trafik kazasında ölmüş ve Avrupa’da göz doktoru olan genç Beşşar Suriye’ye çağırılmıştır. Rıfat, Beşşar aleyhinde bazı faaliyetlerde bulununca Hafız Esad onun bütün görevlerini elinden almıştır. Bundan sonra Rıfat bölgedeki Arap liderler ile temaslara geçmiş ve rejime karşı farklı bir yol izlemiştir.
Rejimin Suriye’de varlığını devam ettirmesinde azınlıkların desteği, ordunun geliştirilmesi ve ordudaki üst düzey yöneticilerin Esad’ın çevresinden olması etkili olmuştur. Hıristiyanlar, Dürziler, İsmaililer, Yezidiler, Kürtler ve Sirkasyanlar Esad’ı desteklemişlerdir. Savunma Bölükleri ve Cumhuriyet Muhafızları gibi özel kuvvetler rejimin korunmasında önemli bir rol oynamışlardır. Ayrıca Sayka, FKÖ’nün altında gözükse de Suriye ordusunun sıkı kontrolü altındaydı.
Dış Politika
Hafız Esad dönemi dış politikasını belirleyen en önemli etkenler:Filistin sorunu ve 1967’de İsrail’e kaptırılan Golan tepeleri olmuştur.Suriye,İsrail’e karşı 1973 savaşında Mısır ile beraber mücadele etmiş ve bu savaşta mağlup olmuştur.Esad Lübnan’ı ve FKÖ’nü İsrail’e karşı nüfuzu altına almaya çalışmış,Filistin direnişini yürüten örgütlere destek vermiştir.Özellikle 1990’lardan sonra,İsrail ile barışın yapılabilmesi için,işgal edilen Golan Tepeleri’nin boşaltılması gerektiğini ısrarla ve sürekli olarak dile getirilmiştir.
Baas rejimi, Batı blokuna karşı Sovyetlerle sıkı ilişkiler kurmuş ve ideolojilerinin de yakınlığından dolayı bu ülke ile özellikle silah ticaretinde önemli mesafeler kaydetmiştir. İsrail’e karşı Mısır’la beraber hareket etmiş ama Mısır’ın 1978’de İsrail ile anlaşması Suriye’yi İsrail’e karşı yalnız bırakmıştır. Yalnız kalan Esad, Sovyetlere daha da yakınlaşmış ve Arap ülkelerini yanına çekmeye çalışmıştır. Esad, Arap devletleri konumuna yükselmek amacıyla Filistin davasını iyi kullanmıştır. Ayrıca İsrail’e karşı sınır güvenliği için Lübnan’da nüfuzunu genişletmeye çalışmıştır. Esad iktidarı boyunca da Lübnan Suriye’nin belli oranda etkisi altında kalmıştır.
Esad, ABD ve İsrail gibi emperyal ülkelere karşı Humeyni rejiminin desteklenmesi gerektiğini düşünüyordu. Saddam ve Esad birbirlerini gerçek Baasçı ilkelerden sapmakla suçluyordu. Suriye, Irak-İran savaşında İran’a destek vermiştir. Bu, ayrıca ABD’nin karşısında olmamak için bir denge siyasetiydi.
Sovyetler Birliği’nin sonuyla beraber Esad’ın dış politikasında değişiklikler görülmüştür. Körfez krizinde siyaset gereği Saddam’ın karşısında ABD’nin yanında yer almıştır. Ama hiçbir zaman yüzünü tamamen batıya çevirmemiş ve her tarafa oynamayı bilmiştir. Rusya Federasyonu ile de iyi ilişkiler kurmuş ve 1990’ların sonuna doğru İsrail’e karşı Fransa’nın desteğini de almıştır. Zaman zaman ABD ile iyi ilişkiler kursa da ABD’nin emperyal bir güç olduğunu ve İsrail’den yana tavır aldığını belirtmiştir. Esad’ın pragmatik siyaseti sayesinde birçok dönemde birçok ülkeden milyon dolarlık mali yardımlar almış ve bazı devletler bir dönem Suriye’yi kredilere boğmuştur.
Türkiye’nin İsrail kurulduktan sonra bu ülkeyle yakın ilişkilerinin olması ve batı blokuna yakınlığı nedeniyle Suriye ile ilişkileri pekiyi olmamıştır. Bağdat Paktı,Suriye-Türkiye gerginliğini artırmış ve Esad’ı Mısır’a daha da yakınlaştırmıştır.Suriye-Türkiye arasındaki su sorunu Fransız mandası döneminden beri sürmekteydi. Keban ve Karakaya barajlarının inşasıyla beraber iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da gerilemesine sebep olmuştur. 1986 ve 1987 de iki ülkenin başbakanlarının karşılıklı ziyaretlerin sonunda 1987 Protokol’ü ile bir anlaşmaya varılmış ve su sorunu bir daha gündeme gelmemiştir.
Suriye, 1983 yılına kadar Türkiye’nin aleyhinde faaliyetlerde bulunan Ermeni Asala örgütünü desteklemiştir. 1978 yılında Abdullah Öcalan, Türkiye’den kaçtı ve Şam’a yerleşti. Bu tarihten itibaren Suriye, PKK’ya ev sahipliği yaptı ve PKK’nın eylemlerinde istihbarat desteği verdi. 1998 yılında imzalanan Adana Mutabakatı ile Suriye, teröre destek vermeyeceğini bildirdi. Bundan sonra Suriye-Türkiye ilişkileri normalleşmeye başladı. Hafız Esad’ın ölümünden sonra ilişkiler daha da düzelmiş ve Beşşar Esad döneminde karşılıklı ziyaretlerle dostane ilişkiler kurulmuştur.
Baas ideolojisinin temelinde ; Arap birliği fikri, özgürlük eşitlik, adalet gibi kavramlar olsa da Suriye Hafız Esad ; Baas ideolojisinin bu temellerinin neredeyse hiç birini uygulamadır. Esad’ın izlediği yol Arap birliği fikrinin çok uzağında olmuştur. Bütün halka eşit davranılmamış ve akraba olanlar, yakın olanlar iktidarın çevresinde uygun bir pozisyona konulmuşlardır. Herkes eşitti ama yakınlar ve akrabalar daha eşitti.
Arap birliği fikrinin Ortadoğu siyasetinde mümkün olmayacağını bilen Hafız Esad iktidarlarını devam ettirmek için realist ve pragmatik bir çizgi takip etmiştir. Sabırlı ve siyaset yapmayı bilen bir diktatör olarak tarihe geçmiştir. Baas ideolojisi sadece bir araç olarak kullanılmıştır. Ülkenin rejimi de orduya ağırlık vermiş ve kurulan birliklerle muhalefet çok sert uygulamalarla susturulmuştur. Dış politikada da gerçekçi ve çıkarlar doğrultusunda bir yol izlenmiştir.
Sadri Aydın
Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü
KAYNAKÇA
ARMAOĞLU, Fahir, 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi, 2012, İstanbul
BOZARSLAN, Hamit, Ortadoğu : Bir Şiddet Tarihi, 2010, İstanbul
CLEVELAND, William L, Modern Ortadoğu Tarihi, 2008, İstanbul
DAĞ, Ahmet Emin, Suriye, 2004, İstanbul
HOURANİ, Albert, Arap Halkları Tarihi, 1997, İstanbul
KARPAT, Kemal H.,Ortadoğu’da Millet, Milliyet, Milliyetçilik, 2013, İstanbul
YILMAZ, Türel- ŞAHİN, Mehmet, Ortadoğu Siyasetinde Suriye, 2004,Ankara