GİRİŞ
1 – PDF – Birinci Bölüm – Genel Olarak Ombudsmanlık
Çağdaş bir denetim organizasyonu olarak karşımıza çıkan ‘ombudsmanlık’ kavramı ilk olarak İsveç’te oraya çıkan bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır. İsveç Kralı Demirbaş Şarl, Rusya seferi sırasında Osmanlı’ya sığınmış ve bu süreçte incelediği ve beğendiği bir takım uygulamalardan esinlenerek ülkesinde bu kurumun temellerini atmıştır. Ülkesinde olmadığı dönemde böyle bir uygulamaya gitmesinin sebepleri arasında, kendisinin olmadığı dönemde idare ve çalışanlarının özellikle vatandaş ilişkilerinde kötü yönetime yol açmaları da gösterilebilir.
Temel olarak ombudsmanlık, vatandaşlar ile idareler arasındaki ilişkilerin iyileştirmesini denetleme aracı olarak görülebilir. Kültürlere göre farklılıklar göstermesi de, her kurumda olduğu gibi olağan bir durumdur. Her ülkenin kendisine özgü bir tarihi ve kültürü vardır, buna insan unsurunun da farklılığı eklendiği zaman, idari kurumlarda da değişiklikler olması anlaşılır bir durum olarak karşımıza çıkar. Öyle ki farklı ülkelerde temsili demokrasilerden beklentiler bile farklılaşmaktadır.
Bazı ülkelerde idarenin denetlenmesi için ayrıca örgütlenmiş idari yargı örgütlenmeleri görülmektedir. Bazı ülkelerde ise vatandaş, idarenin kötü yönetimine karşı hakkını adli yargı örgütlenmelerinde aramaktadır. Bu yapılanmalar arasında maliyet unsuru düşünüldüğü zaman, hem zaman hem de maddi anlamda daha ucuz ve daha hızlı bir yapılanma gereği görülmüştür. Böylece yargı örgütlenmelerinin de yükü hafifletilebilecektir.
Öncelikle İskandinav ülkelerinde görülen ombudsmanlık örgütlenmeleri, zamanla Avrupa’da yayılmıştır. Avrupa Birliği’nin de ulusüstü bir yapı olarak tavsiye ettiği örgütlenme zamanla Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde de işlerlik kazanmıştır. İşte bu çalışmada Avrupa Birliği bünyesindeki ombudsmanlık kurumu olan Avrupa Ombudsmanı bu süreç içerisinde ele alınmış, ardından ülkemizdeki uygulama olan Kamu Denetçiliği Kurumu anlatılmıştır.
(BİRİNCİ PARÇA)
(NOT: Bu çalışma, parçalar şeklinde paylaşılacak olup, kaynakçası son parça ile birlikte verilecektir.)
- OMBUDSMANLIK KAVRAMI
- Ombudsman Ne Demektir?
Ombudsman İsveç dilinde bulunan eski bir terim olarak iki ayrı sözcükten oluşmaktadır. “Ombud” sözcüğü temsilci ya da sözcü olma işlevini ifade eder. “Man” ise adam, kimse, kişi, şahıs anlamına gelmektedir. Bu iki sözcüğün birleşiminden oluşan “Ombudsman” terimi ise terminolojik anlamda halkın şikâyetlerini izleyen memur veya idare ile yurttaş arasındaki anlaşmazlıklarda hakem rolünü üstlenen görevli kimse anlamına gelmektedir (Acar, 2009: 36).
Klasik şekliyle ombudsman, yürütmenin faaliyetlerini denetlemek için meclis tarafından kurulan kamu kuruluşudur. Geniş anlamda ombudsmanı “bireylerin temel insan haklarını özellikle iyi idare hakkını korumak, geliştirmek ve idareyi iyileştirmek amacıyla; parlamento, hükümet veya yerel idarelerce uluslararası, ulusal, bölgesel veya yerel düzeylerde atanan ve kamu idarelerinin herhangi eylem veya işleminden zarar gören veya haksızlığa uğrayan bireylerin yapacakları şikâyetleri kabul edip bunları soruşturarak idarelere tavsiyelerde bulunan ve kendisini atayan otoriteye rapor veren ancak yargılama, işlemi değiştirme veya başka herhangi bir yaptırım uygulama yetkisi bulunmayan bağımsız, tarafsız ve güvenilir bir kurum veya kişidir” şeklinde tanımlamak mümkündür (Şahin, 2010: 133).
“Hans Gammeltoft-Hansen ise ombudsmanı, “Duyguları incinmiş olan kişilerin, hükümet kuruluşlarına, memurlarına ve iş görenlerine karşı, adaletsizlik ve kötü yönetime ilişkin olarak yakınmalarını alan, bağımsız bir üst düzey kamu görevlisinin başında bulunduğu, anayasa ya da yasa ile kurulan bir bürodur. Ombudsman, araştırma, eleştirme ve düzeltici eylemler önerme ve bulgularını kamuoyuna duyurma yetkisine sahiptir. Ancak resmi bir yaptırım yetkisi yoktur.” Şeklinde tanımlamaktadır (Kestane, 2006: 131).
Gelişen ve karmaşıklaşan yönetim dünyasında çok sayıda kamu hizmetinin vatandaşlara en etkin şekilde sunulması gerekliliği düşünüldüğünde, tüm bu hizmetlerdeki etkinliğin de yine etkili bir biçimde denetlenmesine duyulan ihtiyaç anlaşılacaktır. Dünya üzerinde farklı kültürlere sahip toplumlar devlet örgütlenmelerini tarih içinde yine kendilerine uygun biçimlerde örgütlemişlerdir. Bu örgütlenmelerin bir parçası olarak ombudsmanlık kurumları farklı ülkelerde farklı anlayışlarla ve hatta farklı isimlerle ortaya konmaktadır. Bu nedenle kavramın tek bir tanımını yapmak mümkün değildir.
““Hem Anglo-Sakson hukuk sistemine tabi ülkelerde, hem Kıta Avrupa’sı hukuk sistemine tabi ülkelerde, bu ülkelerin siyasal, sosyal, kültürel özelliklerine ve idari yapılarına göre farklı şekillerde oluşturulmuş ombudsmanlık kurumu vardır. Ancak ombudsmanı, başlıca ortak özelliklerini dikkate alarak, genellikle parlamento tarafından seçilen, idareye karşı
bağımsız olan, idarenin çeşitli işlem ve eylemlerinden zarar gören bireylerin hiçbir şekle bağlı olmaksızın yapmış olduğu şikâyetler üzerine veya resen harekete geçerek inceleme ve soruşturma yapan, yönetenlerin takdir yetkisinin kötüye kullanılmasını engellemek ve mevzuata uygun hareket etmelerini sağlamak için çalışan, aldığı kararların yaptırım gücü olmayıp sadece tavsiye niteliği taşıyan, çalışmalarını kamuoyuna ve bir raporla her yıl parlamentoya sunan kamu görevlisidir şeklinde ana hatlarıyla tanımlamak mümkündür.” Ombudsman bireylerin idareye karşı korunması zorunluluğundan doğmuş bir denetim biçimidir. Ombudsmanlık kurumu, bireylerin haklarını idareye karşı koruyan, yanlış kararları denetleyerek sonuçlarını ilgili yerlere bildiren, toplumu aydınlatıp harekete geçiren idareye karşı bağımsız bir denetim mekanizmasıdır.” (Bahadır, 2010: 366).
“Ombudsman kurumunu her ülke kendi anlayış ve yönetim yapısında tanıdığı role göre farklı adlandırmıştır. Örneğin İngiltere’de “Parlamento Komiseri”, Fransa’da “Arabulucu”, Kanada’da “Yurttaş Koruyucusu”, Avusturya’da “Halk Avukatı”, Polonya’da “Yurttaş Hakları Savunucusu”, İsrail’de “Devlet Denetçisi”, İtalya’da “Sivil Haklar Savunucusu”, Tanzanya’da “Sürekli Araştırma Komisyonu”, İspanya’da ve Arjantin’de “Halkın Savunucusu”, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde “Yüksek Yönetim Denetçisi” gibi adlar verilmiştir.” (Acar, 2009: 38). Terim dilimizde ise arabulucu, kamu hakemi, medeni hakların savunucusu, parlamento komiseri gibi adlandırılmakla beraber kurumsal adı “Kamu Denetçiliği Kurumu” dur.
“Dünyadaki uygulamaların ortak özelliklerinden yola çıkarak Uluslararası Barolar Birliği’nin Ombudsman Komitesinin (The Ombudsman Committee of the International Bar Assosiation) Ombudsman tanımı ise; “Anayasa, Yasama Organı (Legislature) veya Parlamento tarafından temin edilen, başında Yasama Organı veya Parlamento’ya karşı sorumlu olan, yüksek seviyeli, bağımsız bir bürokratın olduğu, hükümet kuruluşları (government agencies), yetkilileri (official) ve çalışanları tarafından haksızlığa uğramış insanların şikâyetleri doğrultusunda veya kendi inisiyatifi ile harekete geçen, araştırma yapma, disiplin uygulaması (corrective ve action) önerme ve rapor yayınlama hakkı olan bir ofis” şeklindedir.” (Babüroğlu ve Hatipoğlu, 1997: 15).
“Görüldüğü üzere, ombudsman ilke itibariyle parlamento tarafından atanan, ancak hükümete karşı olduğu kadar parlamentoya karşı da bağımsız olan, yönetimin mağdur ettiği bireylerin hiçbir şekle bağlı olmaksızın yaptıkları şikayetler üzerine harekete geçen, geniş bir soruşturma ve araştırma yetkisi ile donatılmış olan, yönetimin yaptığı haksızlıkları ortaya koymak, takdir yetkisinin kötüye kullanılmasını engellemek, mevzuata saygılı olmayı ve uygun hareket etmeyi temin etmek, icrai nitelik taşımayan önerilerde bulunmak, adaletin sağlanmasına katkı sağlamak ve nihayet kamu hizmetlerinin daha iyi görülmesi için gerekli reformların yapılması için önerilerde bulunmak amaçlarını güden bir kamu görevlisidir.” (Kestane, 2006: 132).
- Tarihsel Süreçte Ombudsmanlık
Tarihte ombudsman kurumunun benzerlerini çok daha eskilerde arayan tarihçiler buna örnek olarak Roma’daki “Halk Tribünleri”, 17.yüzyıl Amerikan kolonilerindeki “Cencors” ve hatta Çin’deki Han Hanedanlığı (M.Ö. 206-M.Ö. 220) sırasında olan “Control Yuan” kurumunu göstermişlerdir (Acar, 2009: 38). Bununla beraber günümüzde anlaşıldığı şekliyle ombudsmanın tarihçesi çok daha tanıdık zamanlara dayanmaktadır.
“Modern manada kuruluşu 1809 yılına dayanıyor olsa da ombudsmanlık kurumu, ilk olarak 18. Yüzyıl başlarında İsveç’te ortaya çıkmıştır. Rusya’yı ele geçirmek amacıyla çıktığı seferde aşırı soğuk, açlık ve hastalıktan dolayı İsveç Kralı XII. Charles’ın (Demirbaş Şarl) ordusu Poltava Meydan Savaşı’nda (1709) yenilgiye uğramış, Kral ve beraberindeki kalabalık bir heyet Osmanlı Devleti’ne sığınmıştır. Beş yıl boyunca Osmanlı topraklarında sürgünde olan Demirbaş Şarl, ülkesinden gelen rüşvet, adam kayırma, vergi toplamada adaletsizlik ve yolsuzluk gibi haberler karşısında, hem halkın yöneticiler karşısında çektiği sıkıntıları dindirmek hem de kendisinin yokluğundan faydalanan yöneticilerin haksız davranışlarına bir son vermek amacıyla 1713’te bir kişiyi Högste Ombudsman (En Üst Murakıp) olarak tayin etmiştir.” (Bahadır, 2010: 367). “İsveç ombudsman kurumunun adı (Högste Ombudsman), 1719 yılında “Justutiekanser-JK” olarak değiştirilmiş ve 1766 yılından sonra da ombudsmanı atama yetkisi, kraldan parlamentoya (Riksdag) geçmiştir. Bu tarihten sonra da meclis adına hareket eden “Justiteombudsmannen-JO” ihdas edilmiştir.” (Demir ve Kalender,2003: 247). Bu uygulama başarılı olunca İsveç’te ombudsmanlık 1809 yılında anayasal bir kurum haline gelmiştir.
Günümüzde yetkileri açısından en güçlü ombudsmanın İsveç’te olduğu ve İsveç’in bu kurumun temellerini Osmanlı’dan esinlenerek attığı düşünülürse bu temele esin kaynağı olan örneklerden kısaca bahsetmek faydalı olacaktır. Büyük Selçuklu hükümdarları haftada iki gün halkın şikâyetlerini dinlerdi. Anadolu Selçuklu da ise Sultan, yılda bir kez mahkemeye gider, kadı karşısında ayakta durur ve davacı varsa yargılama yapılır, kadı tarafından verilecek herhangi bir hükmün uygulaması yapılırdı. Osmanlı’da ise Orhan ve II. Murat sabahları saray önünde yüksek bir yere çıkıp, doğrudan halkın yakınmalarını dinlerdi. Kadıların yargılamaktan çekindikleri kimselerin yargılamaları Osmanlı öncesi mezalim mahkemesinde, Osmanlı’da ise Divan-ı Hümayun’ da görülürdü. Divanın adli, idari, siyasi birçok yetkileri vardı ancak ilk ve asli görevi yakınmaları dinleyip çözümlemekti. Buraya statü, yaş, din, dil, cinsiyet farkı gözetilmeksizin herkes bizzat başvurabilirdi. Yargı kuvveti içinde yer alan Divan-ı Hümayun dışında başka divanlar da vardı. Örneğin Çarşamba günleri vezir-i azam dava dinler, divandan sonra, sadrazam yanına yeniçeri ağasını, ihtisap ağasını (Ombudsman benzeri) ve kadıyı alıp, temel gıda maddelerinin fiyatlarını kontrol eder; fırınlara uğrayıp ekmekleri denetler, gerekirse ilgililere ceza verip infaz ederdi. Ayrıca Cuma selamlığı sırasında, padişahın yolu üzerinde görevliler, hasır yakarak talebi olduğunu belirten kişilerin dilekçelerini toplayarak sultana arz ederlerdi (Fendoğlu, 2010: 5). Kısacası Osmanlı devletinin birçok uygulamasında ombudsmanlık mantığının temelini bulmak mümkündür.
“Bu kurumun menşeinin Osmanlı olduğunu, İsveçliler de diğer ülke temsilcileri de uluslararası toplantılarda sürekli dile getirmektedirler.” (Fendoğlu, 2010: 6).
“19. yüzyıl boyunca ombudsman kurumu sadece İsveç’ te mevcuttur. 1950 yılına gelinceye dek yalnızca iki ülkede ombudsmanlık vardı. Yirminci yüzyıldan itibaren, özellikle yirminci yüzyılın ikinci yarısından sonra ombudsman kurumu birçok ülkeye yayılmıştır. 1919’da Finlandiya’da, 1955’te Danimarka’da uygulamaya geçirilmiştir. 1962 yılında Yeni Zelanda’da , 1966 yılında da İngiltere’de kurulmuş ve böylece Anglo-Sakson hukuk sistemlerini de etkisi altına almıştır. 1973 yılında Fransa aracılığıyla Kara Avrupası hukuk sistemlerine de giren kurum, Avrupa Konseyi İstişari Asamblesinin 1975 tarihli ve 457 sayılı tavsiye kararıyla üye devletlere tavsiye edilmiştir. 1980’li ve 1990’lı yıllarda Afrika ve Doğu Avrupa’ya da yayılan ombudsmanlık, günümüzde de son derece hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Bu yayılmada demokrasideki gelişmenin ve insan haklarına verilen değerin artmasının önemli bir rolü olmuştur.” (Kestane, 2006: 133).
“1992’de Maastricht’te imzalanan Avrupa Anlaşması ile de bir “Avrupa Ombudsmanı” oluşturulmuştur. Avrupa Parlamentosu, ilk ombudsmanını 1995 yılında seçmiştir. Avrupa Ombudsmanı, Avrupa Parlamentosu tarafından atanmakta ve Avrupa Adalet Mahkemesi ile aynı statüde bulunmaktadır. Avrupa Ombudsmanı, Avrupa Topluluğu, Avrupa Birliği Konseyi ve Avrupa Parlamentosu gibi Avrupa kurum ve kuruluşlarında yönetim bozukluklarını araştırır ve rapor eder. Herhangi bir birey, memur veya üye devletlerin herhangi bir birimi, doğrudan veya bir Avrupa Parlamentosu üyesi aracılığı ile şikayette bulunabilmektedir. Haklarında araştırma yapılan birimler veya bireyler ombudsmanların istediği her türlü bilgiyi sağlamakla yükümlüdürler ve gizlilik gerektiren konular da buna dahildir.” (Demir ve Kalender, 2003: 248).
- Genel Olarak Ombudsmanlık
Ombudsmanlık, Osmanlı’dan esinlenilerek ilk olarak İsveç’te ortaya çıkmış ve zaman içinde anayasal bir kurum halini almıştır. İsveç’te uygulama alanı bulduktan sonra zaman içinde İskandinav ülkelerine, İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’ya ve Sovyetlerin dağılmasından sonra da Doğu Avrupa da yayılmıştır. Her kültür kendi kurumunu farklı biçimlerde yaratarak geliştirmiş olsa da, bu farklılıklar ombudsmanlığın doğası ve niteliğini değiştirecek boyutlarda değillerdir. Genel anlamda ombudsmanlık kurumu için ortak bazı noktalar tespit edilebilir.
Özellikleri
Ombudsmanlık kurumunun en önemli özelliği bağımsız bir statüye sahip olmasıdır ve bu bağımsızlık kurumun olmazsa olmaz şartıdır. Bağımsızlığını sağlayan etmenler ise: anayasalar, yasal metinler, seçilme biçimleri, dokunulmazlık statüsü, ombudsmanın başka bir görevle iştigal etmemesi, atanma şekli ve mali olanakları olarak sayılabilir (Acar, 2009: 40). Kurumun yasal dayanakları kimi ülkelerde yasalarla kimi ülkelerde ise anayasa ile karşımıza çıkmaktadır. Bu yasal dayanaklar ombudsmanın statüsünü ve diğer kurumlarla olan ilişkilerini belirlemektedirler.
“Ombudsman, hükümetten bağımsız olarak çalışan bir arabulucu kurumdur. Ombudsman, vatandaş ile devlet (kamu kurumları) arasında hakemlik görevi yapar. Çalışmaları esnasında daha ziyade kamu kurumlarının icraatlarının doğru, haklı ve vatandaş yararına uygun olup olmadığını araştırır.” (Demir ve Kalender, 2003: 249).
“Ombudsman genellikle parlamento tarafından atanır, parlamentoyu temsil eder ve onun adına denetimde bulunur. (…) Parlamento tarafından seçilmeyen ombudsman da vardır. Parlamentoda iktidar ve muhalefet temel konularda aynı görüşte değillerse ombudsmanın seçimi çoğunluk tarafından gerçekleştirilecek ve tarafsızlığı kuşkulu olabilecektir.” (Acar, 2009: 41).
“Ombudsmanın yargı veya idare üzerinde denetim yetkisi bulunmamaktadır. Bunlar üzerindeki yetkisi sadece araştırma ile sınırlıdır. Ayrıca hukuka aykırılık, adaletsizlik ve haksızlığı araştırıp tespit etme ve çözüm önerme yetkisine sahiptir.” (Demir ve Kalender, 2003: 250).
“Ombudsmanlar görevlerini yerine getirirken parlamenter dokunulmazlığına benzer dokunulmazlıkları vardır. Görüşleri ve yaptıkları işlemler nedeniyle yargılanamaz, tutuklanamaz ve sorgulanamazlar. Faaliyetleri denetim dışıdır. Hiçbir makam ombudsmana görevi ile ilgili olarak emir veremez, telkin ve tavsiyede bulunamaz.” (Acar, 2009: 42). Ombudsmanlar bununla birlikte ya kendilerinden harekete geçerler ya da kendisine yapılan başvurulardan yola çıkarak görevlerini yerine getirirler.
Herhangi bir kamu kurumunun bağımsızlığından söz edebilmek için gerekli olan koşullar sayılırken ilk sıralarda kendi kararlarını alıp uygulayabilmesi gibi idari özerkliğinin olması yanında kendi bütçesine sahip olması gibi mali özerkliğinde bulunması gerekir. Bu anlamda bütçesi başka bir otoritenin kontrolünde bulunan hiçbir kurum tam anlamıyla bağımsız olamaz. Ombudsmanlar da bu nedenle özel bütçeli kuruluşlar olarak düzenlenmelidirler.
Görevleri
“Kamu denetçisi, kamu çalışanları hakkındaki şikayetleri alan, şikayet üzerine veya kendi isteği doğrultusunda harekete geçen, araştırma yapan, aksaklıkları gidermek için izlenecek yollar hakkında öneride bulunan ve raporlama yetkisine sahip olan bağımsız bir kişidir. Kamu denetçisine masrafsızca, kolayca, doğrudan ulaşılabilir. Şikayetlerin nedenini ve ilgili dokümanları içeren bir e-mail yeterlidir.” (Fendoğlu, 2010: 7).
Genel olarak bakıldığında ombudsmanın görevi, idare ile vatandaşlar arasındaki ilişkilerin sorunsuz şekilde yürüyebilmesi için yönetimde iyileştirme yapılmasına katkıda bulunmaktır. Bu noktada ombudsman halkı, kamu gücünün kötüye kullanılmasından koruyarak, yönetimi iyileştirmek için ilgili konularda çözüm önerileri geliştirmektedir.
“Ombudsmanın kamu yönetimi ile birey arasındaki ilişkilerde müdahale ettiği alan, kurumun uygulandığı ülkelerde, ülkenin yönetsel yapısına ve siyasal tercihlerine göre kapsam değişikliğine uğramaktadır. Kurumun çıktığı ülke olan İsveç’te ombudsmanın görevi, insan hak ve özgürlüklerinin korunması olarak belirlenmişken, İngiltere’de bu görev yurttaşın kötü yönetime karşı korunması, Fransa’da ise yurttaş ile yönetim arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi ile yönetsel işlemlerde hakkaniyetin sağlanması olarak ortaya çıkmaktadır.” (Acar, 2009: 45). Genel başlıklarda toplamak gerekirse bu görevler:
- Bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması,
- Bireylerin kötü yönetime karşı korunması,
- Bireyler ile idare arasındaki ilişkilerde hakkaniyetin sağlanması,
- Birey ile idare arasındaki ilişkileri iyileştirme,
- İdari yargının yükünü azaltma,
Şeklinde sayılabilir.
Faaliyet Alanları ve Ortak Yönleri
Şekil 2 – Ombudsman Faaliyet Alanları Haritası (Babüroğlu ve Hatipoğlu, TÜSİAD 1997: 16)
“Faaliyet alanları haritası genelde bir Ombudsmanın iş organizasyon yapısını göstermektedir ve üç aşamadan oluşur. İşinin başlangıç noktaları şikayetler veya bir toplumsal olgudan yola çıkarak kendi inisiyatifi ile başlattığı çalışmalardır. Çalışmalarda çeşitli yöntemler kullanılsa da iki ana kategoriden oluşur; araştırmalar ve denetimler. Ombudsman araştırma ve denetimlerini sürdürürken gerekli olan her türlü doküman ve bilgi kendisine verilir.” (Babüroğlu ve Hatipoğlu, 1997: 16).
Faaliyet alanına baktığımızda ombudsman kurumunun oluşmasını devlette bir toplam kalite kurumu oluşması diye nitelendirebiliriz. Halkın avukatlığını yaparak devletteki yanlış bürokratik uygulamalara karşı halkın haklarını korumak ve gerekli iyileştirmelerin yapılmasını sağlamak toplam kalite temel felsefesine uymaktadır. (Babüroğlu ve Hatipoğlu, 1997: 17).
“Ortak yönlerine bakacak olursa genel anlamda dört ortak yönden bahsedilebilir:
- Yürütme organı karşısında bağımsızlık: Ombudsman hükümetten bağımsız bir arabulucu kurumdur. Vatandaş ile kamu kurumları arasında hakemlik görevi yapar, kamu kurumlarının icraatlarının doğru, haklı ve vatandaş yararına uygun olup olmadığını araştırır ve raporlar.
- Vatandaşlar tarafından başvurma: Ombudsman yalnız yönetimin denetlenmesi ile ilgili bir kurum değildir. Aynı zamanda vatandaşların yönetimle ilişkilerinde yönetime karşı savunmasını da üstlenen bir kurumdur. Vatandaşların haklarının korunmasının bir güvencesidir. Şikayet hakkı genelde vatandaşlar tarafından kullanılabilir. Bazı ülkeler, kamu ve özel hukuk tüzel kişilerine de bu hakkı tanımıştır. Ülkelere göre, şikayetlerin kabul usullerinde ve koşullarında farklılıklar vardır. Şikayet sözlü veya yazılı olabilir. Bir avukatın bulunması zorunlu olabilir.
- Eşit ve adil değerlendirme: Genel olarak ombudsman, her şikayetle ilgili dosyaları incelerken adalet ve eşitlik ilkelerini göz önünde bulundurur. Değerlendirmesini hukuki çerçevede yapar. Raporları parlamentoya sunacağı yıllık raporlarda belirtir.
- Yaptırım yetkisinin bulunmaması: Ombudsmanların sahip oldukları çok geniş sorgulama ve araştırma yetkilerine rağmen kamusal eleştiri ve ikna dışında zorlama yetkileri bulunmamaktadır. Ayrıca, ombudsmanın yargı veya idare üzerinde denetim yetkisi bulunmayıp, yetkisi sadece “araştırma” ile sınırlıdır. Ayrıca, hukuka aykırılık, adaletsizlik ve haksızlığı araştırıp bulma ve çözüm önerme yetkisine sahiptir.” (Kestane, 2006: 133-134).
-iutul-