Avrupa Birliği’nin enerji konusunda diğer bölgelere oranla en karakteristik özelliklerinden biri “enerji bağımlılığı”dır. Dünyada tüketilen toplam enerjinin 1/5’ini tüketen ve dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Avrupa Birliği’nin enerji üretebilmek için çok az rezervi bulunmaktadır. Bu nedene bağlı olarak da AB’nin enerji sağladığı kaynaklar çok çeşitlilik göstermektedir; Avusturya’da barajlardan, Polonya’da kömür madenlerinden, Fransa’da nükleer santrallerden, Kuzey Denizi’nde petrol kuyularından, Danimarka ve Hollanda’da da doğalgaz çıkarmadan enerji sağlanmaktadır. Bu yüzden enerji konusunda, herhangi bir Avrupa ülkesinin bir diğerine benzediğini söylemek oldukça güçtür. Bu durumun AB için bir avantaj olduğu söylenebilir, ancak üye ülkelerin bu çeşitlilikten faydalanabilmesi için birliğin dayanışma içinde kalması gerekmektedir.
AB’nin bu enerji bağımlılığının çeşitli sonuçlarına da değinmek gerekir. AB, ithal ettiği petrolün bir kısmını Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği’nden (OPEC), bir kısmını ise Rusya’dan almaktadır. İthal ettiği doğalgazı ise yine Rusya, Norveç ve Cezayir’den almaktadır. Buna bağlı olarak AB, her yıl enerjiye yatırdığı paradan 350 milyar euro para kaybetmektedir ve bu rakam her geçen yıl artmaktadır. Bu nedenle AB, her şeyden önemlisi “enerji çeşitliliği”ni ve “enerji yollarını” artırmalıdır.
AB’nin Enerji Hedefleri
AB’nin “enerji” konusundaki hedefleri;
- Enerji tedariğini garantilemek,
- Enerji fiyatlarının birlik içinde rekabete engel olmasını engellemek,
- Çevreyi korumak ve iklimsel değişikliğe karşı savaşmak,
- Enerji ağını geliştirmek.
AB’nin bu enerji hedefleri yeni ortaya çıkmış hedefler değildir. Bu durum, AB’nin “Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu” ve “Euratom” gibi topluluk ve anlaşmalara hemen kurulduktan sonra ağırlık vermesiyle de anlaşılabilir.
Bununla birlikte AB, 60’lı yıllardan itibaren enerji konusunda birlikte hareket etmesi gerektiğini anladı ve petrol stoklaması, enerji krizlerinin birlikte çözülmesi gibi politikalar izledi. Bu küçük adımlarla başlayan süreç bugün endüstri, çevre, ulaşım, araştırma ve geliştirme ve hatta dış ilişkileri bile kapsamakta.
AB’de Enerji Tasarrufu
Yukarıda da belirttiğimiz gibi AB, enerjisini ithalattan sağlamakta, buna bağlı olarak da dünya pazarındaki değişimlerden büyük oranda etkilenmekte. Bu nedenle, tükettiği enerjinin yarısından fazlasını ithal eden AB’nin izleyebileceği politika üretilen miktardan çok tüketilen miktara yönelik. Peki AB, güncel yaşam kalitesini değiştirmeden enerji tüketimini azaltmayı başarabilecek mi?
Buna cevap vermek kolay görünmese de “evet” deniyor. Bunu sağlamanın yolu ise “enerjiyi verimli-etkin” kullanmaktan geçiyor. AB’nin temel hedeflerinden biri olan enerji verimliliği sayesinde AB, 2020 yılına kadar, tüketeceği hesplanan enerjinin 1/5’i kadar enerji tasarruf yapmayı planlıyor. Bunu başarmak için de AB, üye ülkeleri elektrikli alet kullanımında, ulaşımda, endüstride ve binalarda enerji tasarrufuna teşvik ediyor. Bu sektörlerde uygulanabilecek tasarrufun etkisinin büyük olduğu düşünülüyor, çünkü enerji tüketimini %40’ı “anahtar sektörler” olarak adlandırılan bu sektörlerde gerçekleşiyor. Yine de tüm bu tasarruf politikalarının gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan en önemli şeyin ekonomi olduğu söyleniyor.
Enerji Tüketimini Azaltmak İçin AB Ne Yapıyor?
AB’nin izleyeceği politikaların temelinde “tüketiciyi daha aktif kılma ve tüketiciyi bilgilendirme” fikri yatıyor. Bu fikrin büyük bir oranda gerçekleştirilmesi “akıllı ağ” ve “akıllı sayaç” sistemi ile mümkün oluyor. Bu sistemler ile hem elektrik faturalarının düşmesi sağlanıyor, hem de tüketiciler tüketimlerini anlık olarak biliyorlar ve böylece daha verimli tüketmeye çalışıyorlar. Aynı zamanda günümüzde pek çok elektrikli aletlerin üstünde bulunan “elektrik performansı etiketleri” ile tüketicilerin alacakları ürünlerin enerji tüketimi ile ilgili bilgi sahibi olmaları, böylelikle tüketicilerin daha az enerji tüketmesi sağlanıyor. Aynı zamanda bu etiketleme yöntemi ile elektrikli aletler üreten şirketler de daha az enerji tüketen aletlerin üretimine önem veriyor.
Yani kısacası AB, izlediği politikalarla;
- Tüketiciyi güçlendirmeyi,
- Enerji sektörünü harekete geçirmeyi amaçlamakta.
AB’nin izlediği enerji politikalarını sadece başlıklarıyla vermemiz gerekirse, bunların;
- Enerji faturalarının düşürülmesi,
- Enerji tedariğinin garanti edilmesi,
- Enerji sektörünün harekete geçirilmesi,
- Yenilenebilir kaynaklara önem verilmesi,
- Enerji verimliliğinin artırılması,
- Dış dünya ile (Özellikle de enerji ithal edilen ülkelerle) ilişkilerin geliştirilmesi,
- İklimsel değişikliğe karşı gereken önlemlerin alınması (Uzmanların söylediği kadarıyla, eğer ülkeler hemen şimdi sera etkisi gösteren gaz salınımlarını azaltmaya yönelik önlemler almazlarsa, sonra bu, insanlık için çok kötü sonuçlar doğuracak. Bu gaz salınımının azaltılması ise direkt olarak enerji sektörünü ilgilendirmekte; enerji sektörü %80 oranında fosil yakıtlara bağımlı olmasından dolayı, sera gazı etkisinde büyük rol oynamakta. Bunun farkında olan AB’nin başlıca hedeflerinden biri bu fosil yakıt tüketimini azaltmak ve içinde çok daha az karbon bulunduran kaynaklara yönelmek) olarak açıklanabilir.
Yazan: İbrahim Yavuz KULAKLI
Kaynak: Commission Européenne (2012), “Comprendre les politiques de l’Union Européenne- Énergie”, 13.02.2014, http://europa.eu/pol/ener/flipbook/fr/files/energie.pdf