20.4 C
İstanbul
Perşembe, Eylül 19, 2024

Ali Farka Touré: Mali’nin Efsanevi Müzisyeni

Ali Ibrahim Touré, 1939 yılında Mali’nin kuzeyinde doğmuştur. Ailesinin onuncu çocuğu olmasına rağmen bu ailede hayatta kalmayı başarmış olan tek çocuktur. Bu nedenle kendisine, fiziksel gücü ve dayanıklılığı temsil eden hayvan olan “eşek”, yani “farka” takma adı verilmiştir.

Ali Farka Touré henüz iki yaşındayken, Fransa’ya İkinci Dünya Savaşı’nda hizmet eden babasını cephede kaybetmiştir. Ali Farka Touré’nin annesi de oğlu 7 yaşına geldikten sonra oğlunu yanına alarak Niafunke’ye, babası ile annesinin yanına yerleşmiştir.[1] Ali Farka Touré’nin bu zirai bölgede okula gitme imkânı olmamıştır ve sanatçı, okuma yazmayı öğrenememiştir. Bu durum, Touré’yi otodidakt olmaya zorlamıştır. Çocukluğu daha çok tarlalarda çalışmakla geçmiş olan Touré’nin büyüdüğü Niafunke’de müzik, o topraklarda kültürün önemli bir parçası olduğu için Touré’nin müzik ile ilgilenmeye ve yerel müzik enstrümanlarını çalmayı öğrenmeye başlaması uzun sürmemiştir.[2]

Çocukluk dönemini geride bırakıp gençlik dönemine geldiğinde Ali Farka Touré, 1956 yılında Gineli Keita Fodeba’nın bir konserini izleme imkânı bulmuştur ve bu konserden sonra hayatına müzisyen olarak devam etme kararı almıştır. Bu dönemde tanıdığı birisinden ödünç aldığı bir gitar sayesinde gitar çalmayı öğrenmiştir. Ürettiği hoş melodilere uyacak hoş sözler yazmayı ise Malili yazar Amadou Hampaté Bâ ile tanışmasına ve onunla kurduğu arkadaşlığa borçludur. Ayrıca Ali Farka Touré, Amadou Hampaté Bâ ile 1950’li yılların sonuna doğru Mali’nin içerisinde gerçekleştirdiği geziler sayesinde Mali’nin farklı ezgilerini elindeki ses kayıt cihazına kaydederek kendi müziğini zenginleştirmeyi başarmıştır.

Ali Farka Touré, tüm dünya tarafından bilinen gitar enstrümanını, kaydetmiş olduğu Mali ezgileriyle birleştirerek kendine has bir müzik ortaya çıkarmıştır. Mali’nin geleneksel enstrümanları ile çalınan ezgileri gitara taşımayı başarmıştır. Zaten bu nedenle Ali Farka Touré, Mali müziğini yeniden şekillendirmiş bir deha olarak kabul edilmektedir. Ayrıca sanatçı, yaptığı müziğe kendisinden ve hayatından da bir şeyler katmayı bilmiştir. Sonuç olarak Touré’nin ortaya çıkardığı müzik, herkes tarafından ulaşılabilir ve hissedilebilir bir müzik olmuştur. Touré’nin şarkılarını yaparken ilhamı topraktan ve Nijer Nehri’nden aldığı söylenmektedir.

1960’larda, yani Mali’nin bağımsızlığını kazandığı dönemde, Ali Farka Touré artık mesleği olarak müzikle uğraşmaya başlamıştır. Bu dönemde Amerikan müziği ile (özellikle de “Blues” türü ile) tanıştığı ve John Lee Hooker dinlemekten zevk aldığı belirtilmektedir. Bu dönemde “Troupe 117” adlı bir müzik grubu kurmuş olan Ali Farka Touré, grubu ile birlikte, Mali’de düzenlenen müzik festivallerine ve yarışmalarına katılarak ünlenmiştir.

Bir süre sonra artık yurt dışında düzenlenen festivallere de katılmaya başlayan Ali Farka Touré, ilk yurt dışı gezisini 1968 yılında Bulgaristan’a gerçekleştirmiştir. Bu seyahatinin sanatçı için özel bir yeri vardır. Çünkü kendisi, tam olarak 21 Nisan 1968 tarihinde, 29 yaşındayken, Sofya’da ilk gitarını satın almıştır.

Mali’ye döndükten kısa bir süre sonra Mali Radyosu’nda (Radio Mali) ses mühendisi olarak çalışmaya başlayan ve burada 1973 yılına kadar çalışmış olan Ali Farka Touré, böylece stüdyo tekniklerini de öğrenme fırsatı yakalamıştır.

Yaklaşık 10 yıl boyunca grubuyla müzik yapmış olan Ali Farka Touré, 1970’li yıllarda artık solo konserler vermeye başlamıştır. 1976 yılında “Farka” adlı ilk albümünü 37 yaşındayken çıkarmıştır ve büyük başarı kazanan bu albümü sayesinde sanatçı, ününe ün katmıştır. Bu dönemde Touré, arkadaşı Amadou Hampaté Bâ ile Paris’te, Mali’ye geri dönmeden önce, çok kısa bir süre yaşamıştır ve “Sonodisc” adlı plak şirketi ile anlaşarak birkaç plak çıkarmıştır.

1980’li yıllar Ali Farka Touré için daha çok konserlerle ve kayıtlarla geçmiştir. 1987 yılında çıktığı Avrupa turnesi, Ali Farka Touré’nin daha sonra Amerika Birleşik Devletleri’ne ve Japonya’ya gitmesini de sağlamıştır. Bu sayede sanatçı, tüm dünya tarafından tanınır hâle gelmiştir.

Sanatçı 1990 yılında “The River”, 1991 yılında ise “The Source” adlı albümlerini çıkarmıştır ve böylece Afrika’nın efsanevi sanatçıları arasına girmeyi başarmıştır. 1993 yılında çıkardığı “Talking Timbuktu” adlı albümüyle ise Grammy Ödülü kazanmıştır.

Tüm bu uluslararası başarılarına rağmen Touré, 1997 yılında müziği bırakarak kendisini tamamen tarıma adamak istediğini duyurmuştur. Bunun temel nedenlerinden biri sanatçının tarıma olan tutkusudur[3], bir diğeri ise sanatçının köyde iş bulamayan ve bu nedenle kente göçmek zorunda kalan gençlere köylerinde iş imkânı sağlamak istemesidir. Ancak bu duyurusuna rağmen sanatçı, 1999 yılında “Niafunke” adıyla yeni bir albüm daha çıkarmıştır. Daha sonra, 2000 yılında, bir kez daha müziği bıraktığını açıklamış olmasına rağmen Touré, ömrünün sonuna kadar müziği bırakamamıştır.

Ali Farka Touré’nin kariyeri ve yaptıkları artık müzik dünyası için önemli olduğundan dolayı Touré, 2000’li yıllarda birkaç belgeselde yer almıştır. Bu belgesellerden biri, Martin Scorsese tarafından gerçekleştirilmiş ve İngilizce adı “Feel Like Going Home” olan belgeseldir.

2004 yılında Niafunke’ye belediye başkanı olarak seçilen Touré, belediye başkanı seçildikten sonra da müzik yapmaya devam etmiştir. 2005 yılında başka bir albüm daha çıkarmıştır ve Şubat 2006’da ikinci Grammy Ödülü’nü kazanmıştır.[4]

Zengin bir kişiliğe sahip olan ve zengin bir hayat yaşamış olan Ali Farka Touré, hayatı boyunca aşçı, ayakkabıcı, şoför, kompozitör, çiftçi ve belediye başkanı olmuştur.[5] Ayrıca sanatçı, Mali’nin birkaç farklı yerel dilinde şarkılar söylemiştir.

50 yılı aşkın kariyerine 20’den fazla albüm sığdırmayı başarmış olan Ali Farka Touré, 7 Mart 2006 tarihinde Mali’nin başkenti Bamako’da hayatını kaybetmiştir. Her zaman “insanın bir hiç olduğunu” söylemiştir ve aldığı ödüllerin, paranın ve şöhretin sarhoşluğuna hiçbir zaman kapılmamıştır. Paylaşmayı hayat felsefesi edinmiş olan Touré’ye göre “bal, yalnızca bir ağızdayken hiçbir zaman lezzetli değildir”. Mütevazı bir hayatı tercih etmiş olan Ali Farka Touré, başka sanatçıların aksine, çocukluğunun geçtiği Niafunke’den başka bir yerde yaşamayı arzulamamıştır ve her zaman kendi yöresine faydalı olmaya çalışmıştır.

Ali Farka Touré’nin vefatından sonra çıkmış olan Savane adlı albümünde yer alan ve albüm ile aynı adı taşıyan şarkısı dinlenerek bu büyük sanatçının müziğinin neye benzediği daha iyi anlaşılabilir:


[1] Ali Farka Touré’nin Niafunke’de yaşayan dedesi marangozdur, anneannesi ise üfürükçüdür.

[2] Ancak Ali Farka Touré’nin ailesi, kendisinin müzikle uğraşmasına ilk başlarda pek sıcak bakmamıştır.

[3] Zaten bu nedenle Ali Farka Touré, kendisini hiçbir zaman “sanatçı” veya sadece “müzisyen”  olarak tanıtmamıştır. O, kendisini her zaman “çiftçi müzisyen (musicien cultivateur)” olarak takdim etmiştir. Hatta kendisinin kartvizitinde de “çiftçi müzisyen” yazdığı belirtilmektedir.

[4] Daha sonra sanatçı bir de 2011 yılında Grammy Ödülü kazanmıştır. Ancak bu üçüncü Grammy Ödülü, sanatçının vefatından sonra kazandığı bir ödüldür.

[5] Ali Farka Touré, burada belirtilmemiş olan başka mesleklerle de uğraşmıştır.

SON YAZILAR
İLGİLİ HABERLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.