Abdülhamit Dönemi’nde Osmanlı’da dış politikaya genel olarak bakıldığında beklenenin aksine sınırlı şartlar dahilinde ulaşılması güç hedeflere ulaşıldığı görülür. Osmanlı Devleti’nin son döneminde küresel güçler arasında denge politikası izleyebilmiş olması da buna bir örnektir. İngilizler’e olan yakınlığı ile bilinen Osmanlı siyasi kadroları, o sıralarda Abdulhamit’in milli kaygıları sonucunda İngilizler ile arasına bir set çekmiş, başka bir emperyalist devlet arayışına girmiştir. Bu devletin ise başka bir Avrupa devleti olması gerekmektedir. İngilizler’in kolonileştirme kaygısı pek ağır basmasa da kendi ihtiyaçlarını ön plana koyarak, Osmanlı Devleti’nin refahını en düşük seviyede görmeleri Abdülhamit’in İngilizler hakkındaki çekincelerinden sadece birisidir. Abdulaziz’in Medine’ye kadar uzanan demiryolu hayalini Abdulhamit, proje haline getirmiştir. Bununla ilgili ise toplamda 275 milyon liralık bir yatırımın Osmanlı tarafından gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu miktardaki ödemeyi Osmanlı kaynaklarının kaldıramayacağı bilindiğinden, Bağdat Demiryolu Projesi’nin tamamlanması için bir yatırımcı gerektiğine karar kılındı. Öncelikle Deutch Bank ile bağlantıya geçilmiş ancak o yıllarda Almanya’nın temkinli politikası, Bismark’ın “pomeranyalı askerin kemiklerine değmez” diye nitelendirdiği Osmanlı coğrafyası üzerinde bir yatırıma gerek olmadığı yönünde karar çıkmıştır.
Ancak bundan yıllar sonra imparatorla beraber değişen yayılmacı politika, Osmanlı Devleti’nin bu teklifinin cazip olabileceği değerlendirmesine maruz kalmıştır. Bu durumda Wilhelm’in Osmanlı topraklarında padişahı ziyaret etmesi, bu coğrafyanın öneminin arttığını ve Almanya’nın bölgeye olan ilgisinin de doğru orantılı olduğunu göstermektedir. Daha önceleri Avusturya-Macaristan ile ticari anlaşmalar yapan Almanya, Osmanlı’nın bu teklifine sıcak bakmaya başlamıştır. Almanya’nın yayılmacı (sömürgeci) politikası aslında barışçıl temellere dayanıyordu. Anlaşmalar yapıldıktan ve imzalar atıldıktan sonra sömürge devletin isteklerine kayıtsız kalan İngilizler’in aksine Almanlar, imtiyaz aldıkları demiryolu projelerinin hakkını vermiş ve 180km demiryolunu 11 yılda bitiren İngilizlerin aksine, 10 yılda 1000km demiryolu inşa etmişlerdir. Bütün bunlar demiryolu arazilerinin üzerinde kurulan ticari merkezleri ve askeri ulaşımı sağlayarak askeri alanda ilerlemeyi getirecektir. Almanların projelerine ve şartlarına sadık kalması, Osmanlı’ya sömürge muamelesi yapamamasından da kaynaklanmıştır denebilir. Ülke topraklarındaki askeri, siyasi veya toplumsal ilerlemenin de ötesinde, Osmanlı’nın elinde bulunan Halifelik otoritesini müslümanlara birebir ulaştırmanın yolu açılmış olacaktır. Ancak Almanya’nın bu sahada nüfuzunun artması İngilizler’in Avrupa-Hindistan ticari yolundaki hakimiyetini biraz olsun tehlikeye düşürmekteydi. Bu durumda defalarca Almanlara sorun çıkarmaya çalışan İngilizler, ilk radikal tepkilerini Bağdat’tan sonra devam ettirilecek demiryolu projesi için keşif yapılması sırasında çeşitli çatışmalara sebep olarak vermişlerdir.
Sonuç olarak Osmanlı Devleti, İngiliz ve Fransızlar’ın veya Ruslar’ın yanında durmaktansa milli kaygıyı en az seviyede tutabilecekleri en barışçıl ülke ile işbirliği içine girmiştir ve Avrupalı devletler ile ilişkilerine bu yönde şekil vermiştir. Bu dönemden sonra Osmanlı’nın denge politikası geçerliliğini yitirmiş, Avrupa devletleri veya diğer küresel güçler arasındaki kamplaşmada yerini Almanlar’ın yanında almaya başlamıştır.
KAYNAKLAR
- http://www.dunyabulteni.net/haber/195956/anadolu-bagdat-demiryolu-hatti-alman-projesi-miydi-
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Bağdat_Demir_Yolu
- http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/19/1152/13540.pdf
- http://www.enfal.de/otarih1.htm