Afrika gözünü yaratıcılığa ve yenilikçiliğe açtı. Bunca zaman teknoloji ve yenilikleri alıcı konumda olduğu düşünülen Afrika, artık yavaş yavaş yenilik alanında söz sahibi olmaya başlıyor.
Yeni Büyüme Öncüsü
On yıl önce Afrika’ya gidenler daha önce gittikleri yerleri bugün gitseler tanıyamazlar. On yıl içinde, kıtada köklü değişiklikler gerçekleşti ve Afrika’daki şehirler hayret verici bir girişimci zihniyet dalgası sayesinde görülmedik bir ekonomik dinamizme sahip hareketli merkezler halini aldılar. Dakar’dan Darüsselam’a, Luanda’dan Nairobi’ye, nadir rastlanan bir yaratıcılık ruhu, genç Afrikalı yatırımcı ve yönetici nesil ile kıtanın bir ucundan diğer ucuna şehirlerde itilen ve köylerde bulunan yatırımcılar arasında kendi insanlarının talihini bir üst seviyeye çıkarma yolunda gittikçe büyüyor.ure
Onlarca yıl devam eden sönük ekonomik performans sebebiyle umutsuz kıta olarak bir kenara itilen Afrika artık yükselen kıta durumunda.
Afrika gözünü yaratıcılığa ve yenilikçiliğe açtı. Bunca zaman teknoloji ve yenilikleri alıcı konumda olduğu düşünülen Afrika, artık yavaş yavaş yenilik alanında söz sahibi olmaya başlıyor. Yenilik olanakları dâhilindeki yeni Afrika dinamikleri, hem Afrika’da hem de denizaşırı üniversitelerde, üst nitelikli eğitime gitgide daha fazla sayıda insanın erişebilmesinden kaynaklanıyor.
Afrikalı genç araştırmacılar ve yatırımcılar dünyaya yenilikçi fikirler üretmeye ve pazarlamaya başladılar. Afrika, IwallT yahut Dropfi gibi Ganalı genç girişimciler tarafından yürütülen yazılım geliştirmeden Nairobi’deki mobil bankacılığa, yaratıcı fikirler ve yatırım olanaklarıyla hareketli bir yer halini aldı. Afrika’nın ekonomik imajı üzerine gelişmiş batılı algıya form veren geleneksel Afro-pesimizm, şimdilerde Afrika’yı yeni büyüme öncüsü olarak tanımlayan ekonomi analistlerinin zihinlerinden bile yavaş yavaş çıkıp gidiyor.
Bu iyimserlik dalgasının bir sonucu olarak, dünya basınında büyüme ve yatırım tahminleri üzerine pozitif beklentiler oluştu. Devlet kurumlarının güvenilirliğindeki artış ve yıpranma seviyelerindeki azalma neticesinde, birçok Afrika ülkesinde yatırım riski de gözle görülür bir şekilde azaldı. Cazip Pazar beklentileri, –doğudan batıya– bugün Afrika’ya büyüme olanakları ve daha yüksek yatırım kârı arayışıyla gelmeye hevesli olan birçok yatırımcının ağzını sulandırdı.
Afrikalılarda son zamanlarda görülen bu dinamizm, gücünü Çin’in Afrika kaynak pazarına giriş yapmasına borçludur.
Çin’in yeni sömürgeciliği ve Afrika’da insan haklarına oluşturduğu tehditler üzerine batı medyasında dönen tüm eleştiriler hususunda, Çin’in Afrika’ya yönelik uygulamalı yaklaşımı onlarca yıldır batıdan gelen kalkınma yardımlarının çuvalladığı noktada başarı getirmiştir.
Afrikalılar adına onlar için neyin iyi neyin kötü olduğuna karar verilmesini ve kaynaklarının ölçüsüzce yağmalanmasını hedefleyen yıkıcı politikalar ve batılı iyi niyet ifadelerinin kıtayı ekonomik tembelliğe soktuğu yerde, acilen ihtiyaç duyulan alt yapı inşasının doğal kaynaklar karşılığında gerçekleştirilmesi şeklindeki Çin yaklaşımının günümüzde gördüğümüz yeni pozitif dinamizmin tesisine büyük katkıları oldu.
Doğal Kaynak Pazarında Yeni Dinamikler
Dünyanın en zengin mineral kaynağı konsantrasyonu platin, krom, mangan ve altın gibi değerli metallerden koltan ve kobalt gibi stratejik öneme sahip minerallere kadar geniş yelpazede olacak şekilde kıtada yer alır. Birleşik Devletler jeoloji araştırmasına göre dünya krom rezervlerinin %50’sinden fazlasının ve platin rezervlerinin %85’inin Afrika’da bulunduğu tahmin ediliyor, bunun yanında kobalt rezervlerinin %56’sından daha fazlası yalnızca Demokratik Kongo Cumhuriyetinde (DRC) yer almakta. Kongo; cep telefonu, taşınabilir bilgisayar ve oyun konsollarının üretimi için yüksek enerji kapasitesi nedeniyle tercih edilir, elzem bir mineral olan koltan açısından da oldukça zengindir.
Öncelikli erişim anlaşmaları sayesinde uzun zamandır batılı ticaret ehilleri tarafından hükmedilen Afrika doğal kaynak pazarı, artık Brezilya, Hindistan ve Çin gibi yeni muhataplara açık durumdadır. Çin’in Afrika kaynak pazarına gelmesinden önce, sömürü modeli ve kolonyal zamandan günümüze değin Afrika ticari kaynakları öncelikli olarak batılı ülkeler ve hükümetlerinin Soğuk Savaş çerçevesinde şekillenen güvenlik direktifleriyle belirlenmiştir. Batılı hükümetlerin savunma sanayisi ve enerji güvenliği için stratejik öneme sahip olmalarından ötürü, Afrika doğal kaynakları Afrika’nın kalkınmasına hizmet edeceği yerde otokrat liderler ve onların önceki kolonyal akıl hocaları arasında gizli askeri uzlaşı nesnesi haline gelmiştir. Yeni düzende ise Çin Afrika’daki kaynakları sorun ve çalkantı sebebi olmaktan çıkarıp birçok Afrika ekonomisinde ekonomik bir iyileşme kaynağı haline dönüştürme konusunda bilhassa önemli bir rol oynuyor.
Gelişen üretim sektörünün gerektirdiği enerji ve hammadde ihtiyacına yüksek talep neticesinde Çin birçok doğal kaynağın fiyatlarında kayda değer artışa sebebiyet vermiştir, ki bu da kaynak bakımından zengin ülkelerin daha fazla gelir sağlamasına ve yatırım kapasitelerini artırmasına imkân sağlamıştır. 2008 mali krizini takip eden on yıl içinde, Çin’in ham petrol tüketimi neredeyse iki katına çıktı, aynı tüketim periyodunda bakır ve demir cevheri tüketimi üç katına çıkarken alüminyum tüketimi ise dörde katladı.
Günümüzde kaymağını bu kaynaklar açısından zengin olan Afrika ülkelerinin yediği eşsiz ihracat imkânlarının arkasında bu vardır. 2012 yılında ticaret hacmi 170 milyar Amerikan dolarını aşan Çin ile yapılan ticaret bu yeni dinamizmde kilit rol oynamaya devam edecektir. Büyük altyapı projelerine para sağlanmasının yaratıcı yolu olan Angola Modu (Çin Ex-Im Bank üzerinden Çinli verilen krediler doğal kaynak şeklinde bir geri ödeme ile desteklenir) kaynak bakımından zengin birçok Afrika ülkesi için dış borçlanma sınırını büyük ölçüde rahatlattı. Çin’in Afrika’da her geçen gün daha fazla boy göstermesi ticaret yapmak ve bankalar, hukuk firmaları ve diğer birçok hizmet sağlayıcısı için yeni sunmak için elzem olan diğer hizmetlere yönelik bir talep yarattı. Çin’in Afrika’yla günümüzdeki birlikteliğinin sürdürülebilirliği ve esnekliğinin de Afrika’da inşaat yükselişin –ki bu yükseliş Afrika’daki ekonomik transformasyonun hem bir işareti hem de motorudur– devamına bir hayli katkıda bulunması bekleniyor.
* Bu makale, gerekli izinler alınarak, “Africa Time” adlı derginin 2014 Kasım sayısından alıntılanmıştır.