Olayların Başlangıcı
Süveyş Krizi, birden fazla etkenin birleşmesi sonucunda meydana gelmiştir. Olayların, Soğuk Savaş döneminde Mısır’ın Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ile yakınlaşması ilişkileri örgüsünde değerlendirilmesi gerekir. Mısır’ın bu yakınlaşması, 1955 Bağdat Paktı’nın bir sonucudur ve Mısır, söz konusu paktın imzalanması sonrası yüzünü SSCB’ye dönmüştür ve ardından Çekoslavakya’dan silah alacaktır. Daha sonra ise Ekim 1955 tarihinde Çekoslavakya, Suriye, Suudi Arabistan ile bir de askerî pakt imzalayacaktır. Söz konusu pakta, 1956 yılında Yemen de katılacaktır.
Aynı zamanda, Mısır’ın ekonomik olarak gelişmesini sürdürdüğü bir dönemde Nasır, nehrin akışını düzenleyebilmek için, Nil Nehri üzerine bir de baraj inşa etmek ister. Bu akışın düzenlenmesi hem tarım ihtiyaçlarının karşılanmasını, hem de elektrik üretilmesini sağlayacaktır. Barajın inşası için Asvan uygun bulunur. Söz konusu inşa için Nasır, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) finanssal ve teknik desteğini ister. Ancak ABD, Mısır’ın son dönemlerdeki Sovyet yanlısı tutumundan ve Doğu’dan alınan silahlardan dolayı söz konusu yardım isteğine olumsuz cevap verir. Buna cevap olarak da Nasır, Süveyş Kanalı’nı işleten şirketi kamulaştırma kararı alır. Böylece Kanal’dan sağlanacak gelir ile Asvan Barajı’nın inşasını finanse edecektir.
Söz konusu kamulaştırma, Batılı devletlerin ve İsrail’in tepkisini çeker. Zaten söz konusu dönem, hem ilk İsrail-Arap çatışmalarından (1948-1949) hem de söz konusu çatışmaların Mısır tarafından Gazze’ye taşınmasından dolayı, İsrail ile Mısır arasında saldırıların ve misillemelerin yaşandığı bir dönemdir. Buna ek olarak Mısır’ın silah satın alması, İsrail tarafından kaygıyla karşılanmaktadır ve İsrail, başka güçlerin bu duruma müdahale etmesini istemektedir. Bu isteğe cevap olarak Fransa, İsrail’e uçak ve silah gönderir.
Böylece İsrail, Fransa ve Birleşik Krallık, Mısır’a bir askerî müdahalede bulunma kararı verir. Bunun nedeni Mısır’ın Gazze’deki askerî harekâtlarına bir dur demek ve Mısır’ın teçhizatını yok etmektir. Ayrıca böylece Akabe Körfezi’nin girişinin kontrolü alınacaktır ve Fransa ile Birleşik Krallık için Süveyş Kanalı’nın yolu açılacaktır (Birleşik Krallık kamulaştırma öncesinde, Kanal’ı işleten şirkette en fazla payı olan devlettir), özellikle de bölgedeki Batı hâkimiyeti böylece korunmuş olacaktır. Ayrıca Fransa’nın askerî müdahaleyi yapmak istemesinin bir diğer nedeni de Mısır’ın, Cezayir’deki Ulusal Kurtuluş Cephesi’ne yaptığı yardımı kesebilmektir.
Askerî Hazırlıklar
Britanyalılar ve Fransızlar, ABD’nin olayın diplomatik yollardan çözülmesi konusundaki önerilerini dinlemeyip askerî harekât hazırlıklarına başlarlar. Bir yandan Britanyalı ve Fransız hükümet yetkilileri, Nasır yönetiminin yer almayacağı bir Orta Doğu tasarlarken diğer bir yandan askerî yetkililer, bir saldırı plânı yapmaktadırlar. Britanyalılar, Kıbrıs ve Malta’da askerî üslere sahip olduğundan (Mısır’a daha yakın olduklarından) saldırının yönetimini ele alırlar. Hazırlanan “Silahşör Planı” öncelikle İskenderiye’ye Birleşik Krallık ve Fransa güçlerinin çıkartılmasını, daha sonra ise Kahire’nin alınmasını öngörür. Ancak plânın başlangıçtaki amacı değiştirilir ve askerlerin Bur Said’e (Port Said) çıkarılması kararlaştırılır. Daha sonra askerler, Süveyş Kanalı’nın bulunduğu bölgeye doğru ilerleyeceklerdir.
Fransa, ilerleyen dönemlerde yapılacak müdahale için İsrail’e silah göndermeyi sürdürür. Birleşik Krallık, İsrail’in harekâta katılmasını istememektedir. Öbür yandan İsrail ile Fransa, Birleşik Krallık olmadan Mısır’a müdahalede bulunmayı tasarlamaktadırlar. Birkaç kez tereddüt ettikten sonra Birleşik Krallık, İsrail’in harekâta katılmasına karar verir. Bunun üzerine üç taraflı bir müdahalenin öngören antlaşma, 24 Ekim’de Sevr’de (Paris yakınında) imzalanır. İlk başta İsrail’in Mısır’a müdahale edeceği, daha sonra Britanyalı ve Fransız birliklerinin İsrail birliklerini takip edeceği kararlaştırılır.
Askerî Harekâtlar
Harekâtlar 29 Ekim’de Kadeş Harekâtı sırasında, İsrail ordusunun (kara kuvvetleri Kuntila’da Sina Çölü’ne girerken, paraşütlüler Mitla Geçidi’ne bırakılırlar) Sina’ya girmesiyle başlar. Sevr’de anlaşıldığı gibi Britanyalılar ve Fransızlar, 30 Ekim tarihinde İsrail’e ve Mısır’a, söz konusu harekâtın Süveyş Kanalı seyrüseferini olumsuz etkilediğini belirtmek ve her iki tarafın da düşmanca tavırlara son vermesi için bir uyarı (ültimatom) gönderirler. Mısır’ın reddi, Birleşik Krallık ve Fransa kuvvetlerinin 31 Ekim’de çatışmaya girmesi gereken bahaneyi yaratmış olur. Mısır hava kuvvetleri, Birleşik Krallık ve Fransız birlikleri tarafından, kanal bölgesinde henüz karadayken bombalanır ve böylece İsrail ordusunun Sina ve Gazze’de ilerlemesi kolaylaştırılır. Söz konusu bölgelerde İsrail adına mutlak zaferler kazanılır (Sina’da Şarm El Şeyh dışında her yer 2 Kasım’da ele geçirilmiştir, Tiran Boğazı 4 Kasım’da alınır ve Şarm El Şeyh de 5 Kasım’da ele geçirilir; Gazze Şeridi ise 2 Kasım’da ele geçirilir). Aynı zamanda Britanya ve Fransız donanmaları Malta’dan Bur Said’e (Port Said) gelebilmek için yola koyulurlar.
Harekâtlar devam ederken, uluslararası düzeyde tepkiler duyulmaya başlanır. Birleşmiş Milletler, hemen 1 Kasım’da toplanır ve 2 Kasım’da Mısır’a karşı düzenlenen harekâtlara bir son verilmesini ister. İsrail, 3 Kasım’da harekâtlara son verilme çağrısına yanıt verirken Britanya ve Fransa kuvvetleri, bu çağrılara yanıt vermeyerek harekâtlara devam ederler. 5 Kasım’da paraşütlü birlikler Bur Said’i (Port Said) ele geçirip Süveyş Kanalı’na doğru yürümeye başlarlar. Ancak uluslararası baskı gittikçe güçlenir. Amerikalı ve Sovyet diplomatlar, Birleşik Krallık’ı ve Fransa’yı saldırıları bir an önce kesmek için baskılarlar. Söz konusu baskılar sonrasında Birleşik Krallık ateşkesi 6 Kasım’da kabul eder, hemen ardından Fransa da ateşkesi kabul edecektir.
Sonuç
İsrail’in, Fransa’nın ve Birleşik Krallık’ın zaferlerine rağmen Süveyş Krizi, bir diplomatik başarısızlık (birçok Arap devleti Fransa ve Birleşik Krallık ile diplomatik ilişkilerini keserler) ve Nasır’ın başarısı olarak son bulur. Askerî olarak bakıldığında, Britanya ve Fransız birlikleri kanal bölgesinde Aralık ayına kadar kalırlar. İsrail ise hem Gazze Şeridi’ni hem de Sina’yı Mısır’a geri vermek zorunda kalır. Mart 1957’de, İsrail ordusu Sina’dan ve Gazze’den çekilir. Gazze, Mısır yönetimine verilir. Bununla birlikte İsrail, Birleşmiş Milletler kuvvetlerinin Gazze ve Şarm El Şeyh’te konuşlanmasını sağlayacaktır. Aynı zamanda Akaba Körfezi’nde serbest dolaşım hakkı da elde edecektir.
*Söz konusu yazı, Anne-Lucie Chaigne-Oudin’in, “Les clés du Moyen-Orient” sitesindeki “Crise de Suez de 1956” başlıklı yazısından çevrilmiştir. Yazıya ulaşmak için bağlantı adresi: http://www.lesclesdumoyenorient.com/Crise-de-Suez-de-1956.html